14 Temmuz 2017 Cuma

Gazi / Karabekir?!

Gazi / Karabekir?!

“Bir iç bunalımı ancak bir dış bunalım doğurur! Öncelik her zaman dış politikadadır.”
Alman tarihçi Franz Altheim
“Taş da yumurtanın üstüne düşse, yumurta da taşın üstüne düşse olan yine yumurtaya olur!”
Rum atasözü
 “Tüm gerçekler üç adımda gelirler: Önce alay edilir. İkinci olarak şiddetle karşı çıkılır. Son olarak, zaten belli olan bir şey denir ve kabul edilir.” 
Arthur Schopenhauer
“Bugün hayatınızın geri kalan gününün ilk günüdür.”
Çin atasözü
“İnsanın, kendisinin değil, iyi günlerinin dostları vardır!”
Napoléon Bonaparte
“Draco dormiens nunquam titillandus / “Uyuyan bir ejderhayı asla gıdıklama!”
“De profundis clamavi / “Uçurumun dibinden haykırdım!”
...
DURUM ANALİZ
1776 ABD Bağımsızlık Bildirgesi.
1789 Fransa'daki İhtilal.
1923 "Laik, çağdaş" Atatürk Türkiye'si devrimi.
...
Soru:
1. Dünya Savaşı'nı Almanlar kazanmış olsaydı, netice nasıl olurdu?!
El cevap:
Alman'ın katar'ında, Osmanlı ne kadar daha ayak'ta kalabilirdi?!
Real politik: Almanlar, Osmanlı'yı yedek'ine Alman'dan önce de Osmanlı batıktı.
Avrupa'daki statüko bozulana kadar da mevcudiyetini korudu.
Statüko bozulduğu an II. Abdülhamid taht'tan indi, gerisi malum.
Nüans?!
1789 üzerinden bakıldığında, Osmanlı zaten kaygan zeminde.
Çağ'ını kaybetmiş.
Avrupa'daki devlet'ler birbiri ile akraba ise Osmanlı'yı tasfiye için kurulan I. Dünya Savaşı sahnesi'nin oyuncuları yek tek ortada:
Almanlar "iyi polis", İngilizler "kötü polis".
1789 Paris ise güvenli çıkış kapısı.
Kaldı ki, Almanlar, Çanakkale Zaferi üzerinden Rusya'nın, TM üzerinden Osmanlı'nın içinde ise bir başka basit soru:
Almanlar, I. Dünya Zaferi'ni kazanmış olsaydı, "1786 İhtilali" diye bir şey kalır mıydı?!
Kaldı ki, öncesinde 1776 bildirgesi var.
Ters'ten soralım:
1786'nın içinde derin Almanlar var ise 1. Dünya Savaş'ı nedir, ne değildir?!
Yani?!
Gördüklerinin yarısına.
Alman'lar içeriden, İngilizler dışarıdan çekiştirdi, cepheden cepheye koşuşturulan ortamda Osmanlı parçalandı.
Mareşal Fevzi Çakmak'ın anılarında, savaş raporları'nda var; "Almanlar, Osmanlı'yı kurtarmak için savaşmadı".
Aksi durum olmuş olsaydı, Enver Paşa'nın akibeti çok farklı olurdu!
Kaldı ki, Enver Paşa'yı baş'a getirenler de "çok yetenekli, çok akıllı" olduğu için değil, iktidar hırsı ile dolu olduğundan ve de "Alman'ın sözünü" çok iyi dinlediği için süreç'e iliştirdi.
Liyakat esas olsaydı, Osmanlı hiç acılar içinde tasfiye olur muydu?!
...
Bir başka açıdan...
Almanlar, II. Dünya Savaşı'da, Avrupa'yı yaktı.
Nüans?!
Varsıl'ların binaları hariç her yer tarumar.
Gehlen, savaş'ın bitiminde, komünizm'le mücadele çerçevesinde ABD ile anlaştı, CIA'nın içine yerleşti.
1915'ten bu yana Rusya'nın içinde zaten aktifler.
Enver, Teşkilat-ı Mahsusa üzerinden yeni Türkiye'nin de içindeler.
Yani?!
Devleti olan ordu Prusya, II. Dünya Savaşı'nda taktik değiştirdi.
Ordu'suz, taşeron ordular üzerinden büyük zafer'e yürüdü.
Savaşmadı, kendi idealleri uğruna savaştırdı.
II. Dünya Savaşı'nda öyle acımasız, orantısız güç kullandı ki, ordu kurması yasaklandı.
Prusya'nın stratejistleri'nin, Gehlen'in bunu önceden öngörmemiş olması mümkün mü?!
Bu sayede yeni Almanya "Savunma harcaması"ndan kurtuldu.
Bunun yerine, dünya'nın değişik ülkeleri içinde (istihbarat üzerinden) örgütlendi, sistemi satın aldı, ordu kurdu, kendini sakladı.
Sahibi olduğu savunma sanayi şirketleri üzerinden silah sattı.
Yani?!
İngiiz'in yaptığının tıpkısının aynısını yaptı.
Soğuk Savaş'taysa ikiye bölündü, hem Doğu hem de Batı kamp'ları içinde yer aldı.
Kazan & Kazan.
Soğuk Savaş sona erdiğinde, istihbarat üzerinden her iki kamp'ın da içindeydi, sır'larına vakıf'tı.
Şirketler üzerinden istihbaratçıların oynadığı "küresel sermaye" etiketli oyun'da, ordular üzerinden işgal edilmesi mümkün olmayan birçok devlet "truva atı" operasyonlar ile işgal edildi.
O büyük şirketlere danışmanlık yapan istihbaratçılar Janus'un hangi yüz'ündendi?!
Nüans?!
Almanlar işsiz ve de aç kalmadıkları sürece, II. Dünya Savaşı'ndaki vahşet tekrarlanmaz diye süreç'e not düşüldü.
Değişen konjonktüre binaen Almanlar bugün silahlanıyor ise mesaj, çöken AB resmiyle alakalı.
Yani?!
Dünya'nın her yanı "savaş / çatışma" içindeyken, Almanlar 1945'ten bu yana, AT ya da AB şemsiyesi altında sadece ticaret yaptı.
Enerji bazlı dünyalar savaşı'nın final sahnesi ve/veya 200 yıllık büyük satranç oyunu'nun final hamlesi.
AB / Brexit.makası.
...
"Savaş bilimi pek az kişi tarafından bilinen gizemli bir sır'dır."
Alman'ı doğru okumadan, uzun soluk'lu enerji / sömürge oyun'unu anlamadan "devletler oyun'u"nu anlamak mümkün değil!
Alman o gün ihtiyacına binaen "Cihad islamcıları", Envercileri, İngiliz ulusalcılarına, Aziziyecilere karşı kullandı, 
Bugün ise devrimcisi de, evrimcisi de, dincisi de, dinsizi de elinde oyuncak.
Final sahnesinde soruyor, gerçeklik ötesi Brexit'ten mi çıkmak istersin yoksa AB köprüsünü ne kadar sürede inşa edersin?!
İngilizler, "Euro bölgesi" güvenlik kazan & kazan'ı üzerinden final sahnesinde.
Toksik yapılar üzerinden kaos derinleşiyor, hepsi bu.
Şirketin tepesinde "Fransız logosu" olması yetmez, gizli / açık sermaye yapısına bakıldığında, final sahnesinde çevrilen fırıldak kendiliğinden bayrak sallıyor.
...
Hasılı:
İçimizdeki Almanlar'ın çok sevdiği, Mustafa Kemal'den üstün tuttukları kumandan Kazım Karabekir, süreç'i yanlış okudu.
Bu sebep'ten Gazi'yi suçladı.
Almanlar'ın Osmanlı'yı ayakta tutmak gibi bir çabaları olduğunu zannetti, aldandı.
Büyük Resim'de yükselmekte olan 'çağ'ın ruhu'na sırtını döndü, çağ'ın ruhu'nu kaybetti.
Mustafa Kemal ise çağ'ın buz gibi gerçekliğinin içinden geçti ve de yükseldi.
Almanlar bugün "Neo Emperyal vizyon" oldu iseler, bu basit bir çaba'nın eseri değil.
Bir taşla çok kuş v/veya çay'ın taşı ile çay'ın birçok kuş'unu (istihbarat eli ile) avlayarak.
Büyük Oyun'da, ilk baş'ta istihbaratı ele geçirdiler.
Karşıt cephelerin, zıt kampların içinde at koşturdular.
ABD ne diyor, "Elimizde o kadar çok istihbarat var ki, kim işleyecek!"
Öztürkçesi; ABD'ye, derin Avrupa'nın, nazi derin Almanlar'ın istihbari arşiv'i diye bakmak mümkün.
İngiliz, Fransız vb Türkiye dahil olmak üzere istihbarat'lar "derin analiz" üretemiyor ise hayat memat nüans ortada:
İllüzyon savaşları.
Oyun kurucu (HAF) ile senkron olunmadığı sürece asenkron.
Nüans?!
İstihbarat dolu depo'yu boş, boş olanı da dolu gösterebilir.
BOP'ta yaşananlar farklı mı?!
Toksik yapılar üzerinden "Kıyamet fragmanı"nı, toklu obez yapılar üzerinden "AB aşk köprüsü"nü vitrin'leyebilir.
Neticede küredeki medya'nın yeni patronu da o. 
İkinci olarak Almanlar, savunma kalemini, ordusunu görünmez kılarak, büyük Alman devletini "düşman"sızlaştırdı.
Herkes'le kazan & kazan oynadı, t'avladı.
AB üzerinden herkes Almanya'nın iş ortağı değil mi?!
Putin'i elinden tutup kim ayağa kaldırdı ya da Varyag nasıl geçti Boğaz'lardan Çin'e doğru?! 
Üçüncü olarak Matruşka BOP üzerinden hayal vitrinledi.
Borç'la kalkınan, taşınmazlarını satıp büyük devlet olma hayali kuran Ankara'ya "büyük Osmanlı procesi"ni eski network üzerinden itekledi!
Yahudiler, Roma'da eski yeni fark etmez, her daim taşıyıcıdırlar, para dahil her şeyi taşırlar, proje vb.
Duyduklarının hiçbirine.
...
Ezcümle:
Kazım Karabekir Paşa, süreç'te analiz hatası yaptı.
1786'yı atladı.
Alman'ın Osmanlı'daki "oyun planı"nı yanlış okudu.
Hür insan aklına zul'metti.
Nüans?!
2023 "vuslat" ise mevcut oyun planı'na göre Dünya neden Kıyamet'e sürükleniyor ve/veya mevcut senaryo'larda niçin "AB" dışında güvenli bir çıkış yok?!
BOP Matruşkası'nda final sahnesi.
"AB dışında güvenlikli, demokratik bir dünya yok."
Derinleşen kaos ortamında, sermaye'nin ve de siyaset'in çıkartması istenilen hüküm cümlesi bu.
Öncesinde, Londra'dan, avlanmış İngiliz paşalar üzerinden 28 Şubat (Topaç) gıpraşması.
Kazım Karabekir'in hatasına düşmemek elzem.
Kaldı ki, Kazım Karabekir iddiasında isabetli olsaydı, bugünkü tablo onun istediğinden farklı değil.
Alman'ın, TM'nin gazına gelip Gazi'ye posta koyan Çerkez Ethem de ülkeyi terk edip Yunan'a sığınmak zorunda kalmadı mı?!
Rüşvet alan emir de alır, her iki taraf'tan rüşvet, menfaat alan her iki taraf'tan emir de alır.
Final sahnesi bu sebep'ten ısparmaça.,
İş bilenle taş taşı, bilmeyenle bal yeme.
Sıfır profil.
TURA.
Nokta.
...
Arşiv'den (3 Ekim 2013) KİTAP Özeti
Kitabın adı: İstiklal Harbimiz I – II
http://www.ykykultur.com.tr/kitap/?id=1407
Yazarı:  Kazım Karabekir
http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%A2z%C4%B1m_Karabekir
http://www.bilimfelsefedin.org/?p=1018
Hazırlayan: Ziver Öktem
Yapı Kredi Yayınları
I. Baskı, İstanbul, Temmuz 2010
Ederi: 80 TL
660+682 sayfa
(…)
I. Cilt arka kapak tanıtım yazısı:
“Gerçi milletimizin istiklâlini kurtarmak için dört yıldır askerî, idarî ve siyasî icraat ve teşebbüslerimiz hakkında Mustafa Kemal Paşa ile bazı fikir ayrılıklarımız dolayısıyla münakaşalarımız olmuştu. Fakat sonunda fikir ve elbirliğiyle yürümek ve muvaffak olmak büyük mazhariyetti. Çünkü her fikrimiz, her hamlemiz şuurlu, hesaplı ve tabii neticeleri de muvaffakiyetli idi. Benim, fikirlerimi apaçık bütün samimiyetle söyler ve yazar bir adam olduğumu ve bütün düşüncelerime hâkim olan ruhun da millet ve memleket meselesi olduğunu Mustafa Kemal Paşa çoktan beri bilirdi. Bu dört yıllık müşterek fedakârlığımızdaki feragat ve vefakârlık ve açık yürekliliğimi daha yakından sonuna kadar görmüşlerdi. Bundan sonra yüz yüze, göz göze görüşmekle hassalarımdan hiçbir şey kaybetmediğimi ve düşüncelerimdeki samimiyeti daha kolay gösterebilecektim. Ancak bundan sonraki işlerimizde mesele ruhî bakımdan dahi çok çetin olacaktı.”
(…)
II. Cilt arka kapak tanıtım yazısı:
Mütareke akdinde Suriye ve Musul mıntakalarındaki ordular müdafaaya muktedir bir halde değillerdi. Suriye cephesindeki Yıldırım Ordusu’ndan Cevat ve Cemal Paşaların orduları kâmilen mahvolmuş, Kemal Paşa’nın emrindeki Ali Fuat Paşa’nın ve İsmet Bey’in 20. ve 3. Kolorduları zayıf bir halde Adana vilâyetine kadar çekilmişlerdi. Musul’da Ali İhsan Paşa’nın elinde 13. Kolordu zayıf bir halde kalmıştı. Maddi ve manevi bir varlığa malik bulunan Şarktaki 9. Şevki Paşa ordusu merkezi Kars’ta kıtaatı İran Azerbaycanı da dahil olduğu halde Batum’a kadar Elviye-i Selâse’de dağınık bir halde idi. Kafkasya’da, Bakü’de ve Şimali Kafkaslar’a kadar dağılmış Nuri Paşa kıtaatı da vardı. Mütarekeden evvel 12 Teşrinievvelde İstanbul’da İzzet Paşa Kabinesi iş başına geçmiş fakat namuskâr bir muhalif fırka teşekkül etmemiş ve ettirilmemiş olduğundan istinat edeceği esaslı bir kuvvet yoktu.
(…)
Sayfa 174:
Bu ilhamet bana, boş ve ferah bir vaktimde “İstiklal Marşı” yazmaklığıma mucip oldu. Güfte ve bestesini bizzat yaptım ve Ankara Millet Meclisi’ne de şu kayıtla gönderdim:
“Kabul edilecek İstiklal Marşı’nın güfte ve bestesinin bundan aşağı olmamasını rica ediyorum.”
Marş şudur:
Ya İstiklal Ya ölüm! Ya istiklal Ya Ölüm!
Vatanım, milletim, sancağım, evim
İstiklalsiz yoktur yerim
Zincir vurdurur mu Türkler boynuna?
Varlığı fedadır Vatan yoluna
Biz tarihin Türk dediği yılmaz milletiz
Hür yaşar, hür ölür, nurlu ümmetiz.
(…)
Sayfa 658:
30 Mart’ta Trabzon’dan gelen malumatta “Gürcülerin Artvin kasabasını işgal etmekte olduğu ve Batum’dan da İngilizler’in Artvin’e kuvvet göndermekte oldukları” bildirildi. Bu mıntıkanın ziyaını, mevsimin müsadesizliği dolayısıyla haiz-i ehemmiyet görmedim. 31 Mart gece gündüz yine kar yağdı, ortalık tam bir karış.
(…)
Sayfa 889:
Cemal Paşa’nın ise bugünkü felaketimiz karşısında bir tarafta sessizce tövbekar kalacağına yine idraksizce hareketlere giriştiğini bu mufassal mektubuyla bizlere öğretiyor. 31 Mart 1325 İstanbul irtica hadisesine takaddüm eden aylarda kendi ve arkadaşlarının yanlış hareketleriyle bu felaketin muhakkak olduğunu söylediğim zaman bana “Seni cesur biliyordum. Ne kadar korkak oldun!” diyor ve arkamı okşuyordu. Ve ben de “Bu yakın günlerde kaçanla koşanı görürüz!” demiş ve hadiseden sonra Hadımköyü’ne kaçan bu Cemal Bey ile Hareket Ordusu Edirne’den gelen 3. Fırka erkan-ı harbiye reisi sıfatıyla karşılaşınca, sararan çehresine karşı “Cemal Bey kaçanla koşan karşılaştı mı” diyerek bir “göz şamarı” atmıştım.
(…)
Sayfa 1221:
Mütareke Oyunu!
İngilizler’in yakında tarafeyn-i muhasımeyne mütareke teklif edecekleri 20 Mart’ta Erkan’ı Harbiye-i Umumi’den bildirildi. Mütareke denince bilhassa Türkler’in aklına ilk gelecek olan şey “Aldanma!” ihtarı olmalıdır. Tarihden uzun misallere hacet yok, Balkan Harbi’nde mütareke oyunu ile Çatalca’da aç Bulgar Ordusu felaketten kurtarıldı, galip Edirne Kalesi açlıktan düşürüldü. Harb-i Umumi’de ise daha yaman bir dram için mütareke perdesi kuruldu. Zaten mütareke ile sulhe vasıl olmak ender görülmüş hadiselerdir. Mutlak vakit kazanmak ve fena vaziyetten sıyrılmak, aldatmak, hasmının sinirlerini sulh mikrobu ile gevşetmek gibi oyunlar için mütarekeler yapıldığı birçok harici için mütarekeler yapıldığını birçok harici misallerle de malumdur. Edirne’de bizzat mütareke acısını çektiğim gibi Harb-i Umumi mütarekesi felaketinin de halen içinde çırpındığımızdan bu söz bende iyi bir tesir bırakmadı.
(…)
Sayfa 1244:
Akif Bey’in şiiri pek yüksek ve muhteremdir. Ancak milletin vicdanından çıkacak bir feryad değil muhterem şairin halka hitabesidir. “Arkadaş” hitabesiyle söylenen satırları millete başka bir hitap ediyor ki, halk bunu okurken şahsiyetini küçültecektir. “Kim bilir belki yarın” hitabı dişinizi sıkın nasihatından başka bir şey olmadığı gibi istiklalimize muvaffak olduktan sonra da manasız olacaktır. Düşmanlarımız “Türkler kabiliyetsizdir medeniyet kabul etmez” diye iddia ederken milletimizi “Evet medeniyet canavardır” diye bağırtmak doğru mudur? Hilale ve Cenab-ı Hakk’a münacat kısımları ilahiye yakışır, marşta maneviyatı kırar. Bütün bunlar şiir ve nutka girer fakat milletin İstiklal Marşı için muvafık olmaz sanırım. Hüda, Cüda gibi kafiye hatırı sözleri halk söylemez, marşın güftesi de bestesi de halkın seviye ve harsına göre olmalı. Bu da kısa ve herkesin vicdanından gelebilecek sesler olmak ve bu sesler Türk milletinin terennüm edebileceği bir besteye bürünmek lazımdır. Medeniyete canavar diyen bir marşın Paris’e gönderilmesi de garibdir.
(…)
Sayfa 1245:
Marş şudur; notası posta ile takdim olunmuştur:
Ya İstiklal ya ölüm
Ya istiklal ya ölüm
Vatanım milletim sancağım evim
İstiklalsiz yoktur yerim
Zincir vurdurur mu Türkler boynuna?
Varlığı fedadır vatan yoluna
Biz tarihin Türk dediği yılmaz milletiz
Hür yaşar hür ölür nurlu ümmetiz.
Marş bitti. Besteye göre şedid (sert, katı) veya seri telaffuzlar mısraların tüllerini tayin etmiştir. Ankara gerek maarif programlarıyla gerekse istiklal Marşı’yla dehşetli geriye gidiyor. Lahiyalarım bunu protesto demektir.
(…)
Sayfa 1255:
Zaferini müteakip bu işler düşündüğüm gibi çıktı. Mustafa Kemal Hilafet ve Saltanat’ı almaya heveslendi, kendisini teşçi eden (cesaretlendiren) taraftarlarına kandı. Fakat karşısına aleyhdar olarak dikildim. İsmet’i de fikrime getirdiğimi görünce vazgeçti. Teklif ettiğim ve heyet-i umumiyenin alkışladığı fikri kabule mecbur oldu. Fakat bana da müthiş bir hasım kesildi.
(…)
Sayfa 1291:
Vatandaş!
Yanlış bilgi felaket kaynağıdır! Her işin evvela hakikatini ara ve öğren! Sonra münakaşasını istediğin gibi yap! Birincisi vicdanına, ikincisi seciye ve irfanına dayanır.
Kazım Karabekir!

KİTAP ANALİZ
Kazım Karabekir, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanları tarafından “kalkan” yapılmak istenmiş İstiklal Savaşı’mızın kahraman komutanıdır!
Kızları ve torunlarını incitmeden söyleyecek olursak:
Öncelikle değerli bir askerdir!
‘İstiklal Harbimiz’in muzaffer komutanıdır!
Legalisttir!
Statükocudur!
Hafiften narsisttir!
Yani kendi sesine aşıktır!
Real politikten uzaktır!
Romantiktir!
Aşırı duygusaldır!
Arşivcidir!
Dediğim dedikçidir!
Hülasa, Kazım Karabekir namuslu, kahraman bir askerdir!
Nar var ki, aynı zamanda “yüksek siyaset”ten zerre kadar anlamayan bir komutandır!
Bu yüzden de, kürede esen rüzgarların ne yandan gelip ne yana doğru estiğini öngörememiştir!
Romantik anlamda “tam bağımsızlık”tan yanadır; bu yüzden de hiçbir sonuç onun için kafi değildir!
Anlaşılabilir bir duygu!
Mustafa Kemal’in öne çıkmasından rahatsızdır, aynı zamanda asker olarak Gazi’yi kendinden eksik, geri görmektedir.
Mustafa Kemal’e gelince…
Realisttir!
Pragmatisttir!
Filhakika, Osmanlı’yı kurtarmak için ölümüne çarpışmış, çöküşün kaçınılmaz olduğunu fark edince de Anadolu’da yeni bir Türk Devleti kurmak için yola koyulmuştur.
1789 Fransız İhtilali sonrasında kürede esen “ulus devlet” rüzgarları bağlamında, Osmanlı içindeki II. Mahmud çizgisinin devamı olarak değerlendirilebilir!
Kazım Karabekir’in “İstiklal Harbimiz” başlığını taşıyan eserinden de anlaşılacağı üzere, “Başkent’i işgal edilen TSK, gayr-ı nizami harp tekniği içinde 'İstiklal Savaşı' başlatmıştır.
“Direniş’in önderi olarak da Mustafa Kemal seçilmiştir!
Kitapta yer alan yazışmalardan da anlaşılacağı üzere şartlar çok zor, bazı zihinler bulanık olsa da, “Ordu” dirayetini korumaktadır!
Devlet, çadır devleti değildir!
Öte yandan…
Kazım Karabekir, Mehmed Akif’in kaleme aldığı İstiklal Marşı’nı da beğenmemektedir.
Ne var ki, iki eser de ortada!
http://www.ataturktoday.com/istiklalmarsi.htm
Akif’in dizeleri tartışmasız, hislere en tercüman olanıdır!
Karabekir, Gazi’nin o zor şartlar altında “Manda”cılık da dahil olmak üzere Batı’nın içi ile oynama ataklarını da anlamamıştır.
Aynen, Akif’in “tek dişi kalmış canavar” dizesini anlamadığı gibi!
Hadiselere düz bakmıştır.
O Batı, bugün Osmanlı coğrafyasında “bir avuç dolar” ya da “enerji” uğruna insanları insanlara kırdırmaktan kaçınmamaktandır!
Kaldı ki, Sevr metni parçalanmış, hayata geçememiştir.
Hiçbir devlet, savaşa giriş nedeni itibariyle bakılacak olursa “Yüzde 100 beklenti, kazanım” üzerinden bakılacak olursa “Yüzde 100 ve/veya yüzde 50 başarı” ile çıkamamıştır!
Rusya’da, Çanakkale Savaşı sonrasında “devrim” olmuş, Osmanlı pastasından pay kapma yarışından çekilmek zorunda kalmıştır!
Almanya, savaştan büyük bir yenilgi ile çıkmış, Turan hayali inkıtaya uğramıştır! İmzaladığı Versay barış anlaşması II. Dünya Savaşı’nı hazırlayan en önemli sebeplerden biri olmuştur.
İngiltere savaşı kazanmış, Şerif Hüseyin üzerinden Arapları kandırmış, fakat savaş sonrası büyük bir ekonomik yıkım yaşamaktan kurtulamamıştır! Yani kazandığı halde kaybetmiştir!
Fransa, İngiltere ile saf tutmuş, Osmanlı coğrafyasını Sykes – Picot anlaşması ile bölüşmüş, Cumhuriyet kurulduktan sonra da Ankara’nın yanında yer almıştır!
İtalya, savaşa giriş nedeninin çok uzağında kalmış, büyük bir yıkımla çıkmıştır!
Sözün özü:
Dünya Savaşı’na dahil olan her güç merkezi “maksimum kazanım” elde ederek savaştan çıkmak ister!
Ne var ki, netice ortada!
Osmanlı önce işgal edilmiş sonra parçalanmış olsa da, o çok zor şartlar altında dahi olsa, Gazi umudunu hiç yitirmemiş, Batı’nın içindeki menfaat dengeleri ile oynamış, neticede çağın ruhuna hitap eden yeni bir devlet kurmayı başarmıştır!
Kazım Karabekir gibi “dost ateşi”ne rağmen!
Filvaki, Karabekir, bu kadar duygusal olmamış olsaydı, etrafta dönen dedikodulardan da bu kadar kolay etkilenmezdi!
Bu bağlamda söylenebilecek son söz şudur:
Her daim “Makulü normalde aramak esastır!”
Macera romantiklerin işi!
(Büyük İskender, Napolyon, Enver Paşa vb)
ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya vb devletlerin, “100” üzerinden “kaç kazanım” ile dünya savaşından çıktığına, yaraları kaç yılda sardığına da, dikkatle incelemekte fayda var!
O yara, o kadar büyük olmuştur ki, ardından II. Dünya Savaşı, sonrasında “soğuk savaş”, şimdi de “BOP” yaşanmaktadır!
Yani, Türk’ler, Avrupa’nın midesine oturmuştur!
Osmanlı’yı bölüp parçalamak için 300 yıl harcayan Batı, 100 yılda yıkılma, parçalanma, dağılma noktasına gelmiştir.
Hülasa, her daim “Plastik” değil “Elastik” olmakta fayda var! İstiklal Harbimizi de, Atatürk’ü de, “plastikleştirmek” isteyenler, yani tabulaştıranlar (put'laştıranlar) “dış güçler” ve onun içimizdeki uzantıları! “İstiklal Harbimiz” sırasında nasıl bir mücadele verildiğini tüm dünya tarihi yazıyor! Tarihimizi plastikleştirmeden anlamakta, anlatmakta her daim fayda var! Bugünün hikayesini anlamak için geçmişteki hikayeyi çok iyi etüd etmiş olmak gerekir ki, hayal kırıklığı yaşanmasın!
Ezcümle, demem o ki, “gaz”la iş görmüyoruz, “gaza gelmiyoruz”, buz gibi akılla masaya vura vura “nihai hedef”e doğru ilerliyoruz! Çarpışıyoruz, ilerliyoruz, ihtiyaç hasıl olursa geri adım atmadan yana adım (Mehter adımı) basarak uzlaşıyoruz ama asla davadan vazgeçmiyoruz, gözümüzü budaktan sakınmıyoruz, vatanı maceraya atmadan Hakk bellediğimiz yolda yürümeye devam ediyoruz. “Biz daha iyisini yaparız” diyen varsa şimdiden bir adım öne çıksın, yoksa da sonsuza kadar sussun! Yeni ‘Karabekir duygusal vaka’ları yaşanmaması için şimdiden yazıyor, çiziyoruz.
Nokta.

14 Temmuz 2017
@HayrullahMahmud

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder