10 Temmuz 2017 Pazartesi

9 Temmuz enstantanesi ve/veya Aynı şey'in peşinde?!

9 Temmuz enstantanesi ve/veya Aynı şey'in peşinde?!

“Ne var ki, kan ve ihanet günleri sona ermemişti. Şimdi çok daha korkunç bir karar daha alınmalıydı.”
(Büyük İskender III, Makedonya’dan Anadolu’ya, Valerio Massimo Manfredi, Can Yayınları, Sf 238)
...
DURUM
“Mesnevi”den...
Aynı Şeyin Peşinde!
Üzüm!
Bir adam dört kişiye borç vermiş.
Birisi parayla “engura” alacağını söylemiş.
İkinci kişi Arap imiş ve “Hayır” demiş, “Ben ‘İneb’ istiyorum!”
Üçüncüsü de bir Türk’müş ve “Ben ‘Üzüm’ isterim” demiş.
Dördüncü fani ise Rum’muş!
“Bırakın bunları ben “İstafil” istiyorum” demiş.
Böylece başlamışlar aralarında kavga etmeye!
Aslında hepsinin istedikleri de aynıymış, sadece farklı isim kullandıkları için anlaşamamışlar!
Kıssadan Hisse:
Kelimeler farklı olsa da, BOP'un final sahnesinde herkes'in istediği aynı şey!
Nokta.
...
DURUM ANALİZ
Okur sorusu şu:
15 Temmuz anması Çavuşesku'nun mitingine döner mi?!
El cevap:
Bilmem, bilemem.
Müneccim değilim.
Ne var ki, tablo Çavuşesku'ninkinden çok farklı.
Bu noktada cevabı aranması gerekli doğru soru şu olmalı:
"Hayır cephesi" saflaşması üzerinden Erdoğan'a, Maltepe Meydanı'ndan, Kılıççdaroğlu'nun ağzı ile mesaj verdiren adres hangisi?!
a. (Derin Avrupa) AB
b. ABD
c. NATO
d. Batı Roma, MI9
e. Hepsi
Yani?!
İsrail / İran makası.
Öncelikle...
9 Temmuz enstantanesi'nin geri dönüşü yok.
Kar topu yuvarlanmaya başladı.
"Dikkat! Çığ Tehlikesi!"
Meydanları dolduran kalabalıklar 'yüksek siyaset'ten anlamazlar.
Değişik dünyalardan biraraya gelip toplanmış olsalar da, duyguları saf'tır, samimi'dir.
"Laik öfke" Milyon'da 1'dir.
Aynen, 2007 ilkbahar'ında olduğu gibi.
Laik'tirler, ulusal'cıdırlar, Atatürkçü'dürler, tam bağımsızlıktan yanadırlar.
3 Y sorunsalı.
Ne var ki, tepe'de dönen oyun'u / fırıldak'ı bilmedikten sonra, meydanlara çıkıp slogan atmak, yürümek iyi niyet'li çaba olsa da, 2007 yaz'ında yaşananlar ortada:
İçeri girmesi gerekenler dışarıda, "pkk tanık TSK sanık" operasyonu!
İstihbari darbe.
Yaşananlar daha dün gibi taze.
Bu noktada aynı soru'yu nüans'lı olarak yeni'den sormak mümkün:
Hayır cephesi saflaşması üzerinden Erdoğan'a, Maltepe Meydanı'ndan, Kılıççdaroğlu'nun ağzı ile mesaj verdiren kim'ler?!
a. Abdullah Gül
b. Devlet Bahçeli ve Akşener ekibi
c. Erbakan'a "git" diyen Fetullah Gülen, Aziz Yıldırım vb
d. 28 Şubat Brexit Topaç
e. Hepsi
Yani?!
Çan'lar Erdoğan için çalıyor ve de herkes bunun farkında!
Daha açık deyişle, Erdoğan tek adam!
Hikaye'nin yek yön'ü bu!
2019 güncesi kapsamında, "İran'la savaş" emrini verecek "Başkan Erdoğan" koltuğunda!
Diğer yön'ü ile Erdoğan, 16 Nisan sonrasında partili Başkan, Ak Parti'nin Cumhurbaşkanı!
Diğer yüzde 50'yi temsil etmiyor!
O yüzde 50 de Gül'ün el verdiği Kılıçdaroğlu üzerinden Maltepe Meydan'ında.
Yani?!
Ecevit'ti Erdoğan oldu.
Irak'tı, İran.
1 Mart tezkeresi bumerang / adam asmaca!
1 Mart'ta tezkere'nin geçmesine karşı olan Gül'dü, "Evet" diyen Erdoğan!
Bu denklem üzerinde bakılınca, süreç'in sis'i pus'u kendiliğinden dağılıyor.
Nüans?!
G - 20'nin patronajı, Erdoğan'a, Kılıçdaroğlu ağzıyla "git" derken, verdiği "İran'la savaş" sözünü son kez hatırlatıyor.
Çin tehlikesi (!) üzerinden Trump (Bush ekibi) ve Putin, "kazan & kazan" oynuyor!
İsrail / İran makası üzerinden bakıldığında, İran'la savaşacak olan "kağıt'tan kaplan" Katar değil, ABD de değil, Rusya da değil!
2007 öncesinden "diyet borcu" olan Ak Parti, Erdoğan.
Bir de "taşeron şiddet işçisi", kendilerine devlet kurma havuç'u uzatılan siyasal kürtler!
...
Suriye üzerinde silahlanan siyasal kürt'lerin namlusu, önümüzdeki süreç'te İsrail / İran makas'ı çerçevesi'nde hangi yön'e dönecek: Türkiye'ye mi İran'a mı?!
Eksen kaymaya devam eder ise bu sorunun cevabı sır değil.
İran'dan yana saf tutan Katar'da para çok olduğuna göre, değişmeyen tablo ortada!
Nüans?!
Erdoğan, 'görünen gerçeklik'in ötesinde Trump yani İsrail, Putin ile aynı saf'ta.
Yani?!
Step by step Acem HAARP.
Bir diğer açıdan süreç'e bakılacak olursa...
İstihbarat her şey'dir.
Neticede askeri, ordu'yu yanlış / doğru yönlendiren, Sarıkamış gibi zafer'lerin altına imza atacak olan da o akıl'dır.
İstihbarat'ı ele geçirilmiş bir devlet'in aklı hep karışıktır.
Londra üzerinden kurulan oyun'da vitrin'de İngilizler var ama oynatıcı adres Alman.
"Akılsız baş'ın cezasını ayak'lar çeker" bu mana!
Yürünmesi gerekirken oturulur, sakin kalınması gerekirken yürünür.
İstihbarat da Saddam'ın kontrol'ünde idi, netice ne oldu?!
Büyük istihbarat demek, her renkten, milletten, dinden, kavim'den eleman istihdam etmek demek.
Dünya "Enerj" üzerinden Kıyamet'e sürüklenirken, bizimkiler demokrasi, adalet derdinde?!
Libya'yı yakan el kim'lerin eliydi ya da Irak'a demokrasi götürme vaadi ile malum tablo'yu oluşturan?!
Görünen gerçeklikte, üç artı bir yani İngiltere, İsrail, Fransa ve de kabuk devlet ABD.
Perde arkasında suskun ortak Almanlar.
...
1. Dünya rövanş harp'i çerçevesinde Almanlar kürenin yeni emperyal vizyon'u oldu ise çöken 1. Dünya network'ü içinden bayrak sallayan el ortada!
Cihad İslamcı'yı da, ılımlı İslamcı'yı da, devrimci demokrat'ı da kullanan istihbari adres aynı.
Final sahnesinin kuklaları ortada, kuklacı'nın geçtiği mesaj net:
Kaldı ki, istihbarat'ın tepesi 2002 öncesinde Londra, Paris, NATO, Batı Roma tarafından yön'lendirilirdi.
Yahudiler, Roma'da her daim taşıyıcı olmuşlardır; para, operasyon vb her şeyi taşırlar.
İstihbarat'ın derin'i ise Doğu Roma, "Bavyera şapkalılar" cemiyeti diyelim.
MİT'i CIA kurdu, bir dönem maaş ödedi vb derler, Gehlen, derin Alman diye okumak mümkün.
Kabaca söylersek; Ordu NATO (İngiliz) konseptinde, istihbarat Enver (Alman).
BOP'ta, enerji bazlı dünyalar savaş'ında, sadece istihbarat ele geçirilmedi, medya finans, gsm / telekom, siyaset, sosyal medya vb de aynı el'de toplandı.
"İstihbarat, Tanrıcılık oynar ise" bu mana!
Yani, istihbarat'ı ele geçiren adım adım diğerlerini de ele geçirdi.
BOP'un şeytan'larından "Akıl oyunları".
Cihad İslam nasıl Enver üzerinden Alman Malı ise devrimci sol da benzer Alaman hikaye.
...
Türkiye'deki darbe'ler, buna 28 Şubat da dahil, Batı Roma kampı üzerinden gelmedi mi?!
Almanlar her daim sütre gerisinde, en derin'de.
Londra, CIA vb.
Ne var ki, Doğu Roma bir yana, Batı Roma'nın içinde örgütlenen "Gehlen nazi ekibi", alacağını aldıktan sonra, her darbe'yi istihbarat üzerinden kirletmedi mi?!
Solcusunu, sağcısını devlet'e düşman etmedi mi?!
Bu listeye islamcılar da dahil.
Ne var ki, sol'cu / sağ'cı küskün ağaların hepsi daha sonra kendilerini kullanan ülkede nefeslenmediler mi, Almanya, İngiltere, Fransa vb.
Amaç'a giden yol'da, asker'i darbe'ye zorlayıp, her daim kendi adamlarını baş'a getirmediler mi?!
"Vatan elden gidiyor" deyince ayaklanan asker'e aptal, mankafa diyeceksin, sonra da askeri amaca giden yolda kullanan istihbarat için dünya'nın en zekisi, en kurnazı, en uyanık'ı.
Osmanlı tasfiye edilirken de istihbarat vardı, bugün de.
Konu istihbarat'ın varlığı ya da yokluğu değil, üzerinde fırıldak çevrilen ülkenin istihbaratı, ne adına ülkeyi karıştırıyor, karıştırılmasına izin veriyor?!
MİT her daim en "demokrat" ise demokrasi uğruna kellesi istenen "Erdoğan realitesi" ortada.
Darbe işi 15 Temmuz'da olduğu gibi şaka'ya gelmez!
Aynen 28 Şubat 1997'de olduğu gibi.
Bitmeyen devletler oyunu şakası.
Menderes'i asker'e astırdılar, Demirel geldi.
Evren yönetime el koydu, Özal geldi.
Çevik Bir, Erbakan'ı korkuttu, Erdoğan geldi.
...
Bir savaş'ı kazandı isen tüm borç'lar fiktif'tir.
Trump'ın NATO çerçevesinde Alman'dan istediği ödenek'te olduğu gibi.
Kazanan hazine'ye de el koyar ise Alman'ın borç'u, savaş'ı kazanan diğer Alman'a!
Artık NATO da "Alman Malı" olduğuna göre büyük resim'i net olarak ortaya koymak mümkün:
Çin de Rusya da (kazan & kazan üzerinden) final sahnesinde eğilim kuvvetlendirici.
Derin Almanlar özetle diyor ki; ya enerji bazlı güvenlik'i 28 Şubat üzerinden çok sert bir operasyon'la sağlayacağım, Erdoğan ve safdaşlarını radikal laik'lere astıracağım ya da AB üzerinden o güvenliği tesis edeceğiz, Erdoğan için güvenli çıkış kapısı.
Şık'lar bunlar.
...
Nüans?!
Ak Parti, AKP, Gülen, 28 Şubat, BOP'ta büyük bir koalisyon'du.
İsrail / İran makası üzerinden o koalisyon dağıldı.
Erdoğan / Gül saflaşması bu mana!
Soru şu:
Bu hikaye böyle devam eder mi?!
Bilmem, bilemem.
(Kontrollü Kaos.)
Alman'ın aklı Alman'a ne kadar zarar, ne kadar yarar, göreceğiz!
Turko Alman kafasının bu ülkeye faydası olmadığı çok net görüldü!
Onlar sahibinin kötü sesi.
Neticede her şeyin "kazan & kazan" olan bir kumpanya'da, final sahnesi adam asmaca.
Yani?!
Herkes kirli ise ana konudan sapmamak, ne adına savaşıldığını hiç akıldan çıkartmamak elzem.
Savaş'ın adı en büyük devrimci, en büyük islamcı, en büyük Atatürkçü, en büyük demokrat, en büyük aferist kim; yarışı ve/veya savaşı değil!
İhtiyaç'a binaen 2007'de olduğu gibi istenildiği an meydanlar doldurulabiliyor, bir kez daha gördük, yaşadık.
"Neden sakinsin", diyenler için bildik cevap ortada:
"Sıfır Profil".
...
Damat Enver Paşa, Alman'ın büyük İslam / Turan hayaline inandı, hem aklını, hem makamını hem de Osmanlı'yı kaybetti.
Süreç; "Hayal politik" değil "real politik".
Alman'ın derdi enerji.
AT sonra AB olan hikaye, önce Avrupa kömür çelik birlikteliği diye başladı, sonra da enerji, gaz vb diye ilerlemedi mi?!
"Elektrikli araba" savaşları vardı, şaka gibi.
AB vitrini denilen vitrin de "sünnetçi vitrini" gibi!
Demokrasi'yi vitrine koymayıp da ne koyacaklardı, enerji boru hatları ya da ağzı gözü kömür tozu ve/veya sıfatı petrol'e boyanmış gariban işçi heykel'i mi?!
...
Hasılı:
Aynı suda iki defa yıkanılmaz.
12 Eylül'e akan süreç'te Türkiye aynen bugün olduğu gibi kamp'lara bölünmüştü.
Ülke parçalanmanın eşiğindeydi.
Bir uç'undan NATO, ülkücülerin eli ile çekiştiriyordu, diğer uç'undan ise Varşova'lı devrimciler.
İslamcılar ise İngiliz ve Alman olarak ikiye ayrılıyor, her iki saf tarafından kullanılıyordu.
Fraksiyonlar her iki saf'ta da çoktu.
Herkes kendi kafasına göre devlet'ti.
Cumhurbaşkanı seçilemiyordu.
Sonrasında neler yaşandığı malum.
Eksen'i kaydıran Menderes'i asker asmadı, memur maaşı için devlete borç veren irade astırdı.
Suçları sabit Menderes'in yargılaması düz hali ile bırakılsa zaten hapis'teydi.
G - 20 zirvesi üzerinden bakıldığında, büyük resim'de en büyük güvenlik açığı üreten adres Türkiye.
Baştankara'daki siyasi tablo.
"Menfaat odaklı" siyaset yapıyoruz diyenler, İsrail / İran makas'ında!
Şerif Hüseyin denilen zat, Osmanlı batarken adam değildi.
Ne zamanki "irade" çöktü, Şerif Hüseyin adam oldu, devlet oldu, ölmeden önce Vahideddin'e kucak açan oldu.
Hikaye benzer hikaye.
28 Şubatçılar asmadı, beslediler, bu sebep'ten final sahnesi toraman'dan, morbit obez'lerden geçilmiyor.
Geçmeyen 1 Mart Tezkeresi sonrasında Barzan, pkk, ypg, pyd vb ortaya çıkmadı mı?!
Sıfırlanan siyasal kürt hareketi'ni kim nasıl yükseltti, başımıza bela etti?!
Ayna'ya bakmak elzem.
Real politik: TURA.
...
Ezcümle:
Kaos, kontrolden çıkar mı?!
Bilmem, bilemem.
Her saf'ta, Atatürk Türkiyesi yağmalanırken obez olmuş, toraman olmuş, şimdi de morbit obez olmuş, o kadar çok VIP şahsiyet var ki...
"Höt" desen, büyük mabad'ı, kocaman göbek'i ile kaçmaya çalışan'ı yakalamaya çalışmak şaka gibi.
Hem de Londra, Paris ve/veya Avrupa'nın en büyük güvenlik alarmı verdiği şu ortamda.
Nüans?!
Final sahnesinde, alacaklılar ile borçlular arasında çok sert bir muhabbet var.
İki kişi konuşurken, üçüncüye laf düşmez.
Söz sırası bize gelince, yol belli, yön belli:
Rol model: Atatürk.
Süreç ortada:TURA.
Nokta.
...
Arşiv'den KİTAP Özeti
Kitabın adı: “Enver Paşa, Basmacılar İsyanı”
http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=575247
http://tr.wikipedia.org/wiki/Basmac%C4%B1_Ayaklanmas%C4%B1
http://www.aciksozgazetesi.com/TosyaHaberleri.asp?id=3105
Yazarı: İlyas Kara
Yediveren Yayınevi
Fiyatı: 13 TL
200 sayfa!
(…)
Sayfa 12:
1770 yılında Rusya’nın politikasında adının “Grek Projesi” başka bir deyişle “Doğu Sisteminin Büyük Alanı” olarak değiştiğini görüyoruz. Kendisini Bizans İmparatorluğu’nun bir devamı olarak gören Rusya’ya göre, bu projenin önündeki en büyük engel Türk’lerdi. Bundan dolayı da ‘Türk’ler, Avrupa’dan atılmalıydı.
(…)
Sayfa 20:
Türkistan askerlerinden bir “Asya Taburu” oluşturulmuş ve bu tabur Almanya tarafından Irak cephesine gönderilmiş, İngilizler’le savaştırılmıştı. Evet, 1916 yılına kadar Türkistan’daki durum kısaca bu idi.
(…)
Sayfa 75:
 “Çocuk gibi sevinçliyim, bütün İslam dünyası bana hayran diye değil, kendimden memnun olduğum için. Bir gecede Edirne’ye girebilen tek kişi olduğum için bir de, kalenin tamiratı hızla yapılmakta.” (Enver Paşa’nın mektubundan…)
(…)
Sayfa 78:
Kayzer II. Wilhem’in emriyle 2 Ağustos 1914’te Osmanlı Devleti ile gizli bir anlaşma imzalanmıştır.
(…)
Sayfa 85:
Rauf Orbay anlatıyor: Biz umumi harbe girmemiş olsaydık, o zaman İngilizler’in müttefiki olan Ruslar, Türkiye’ye girerlerdi. Biz eğer harbe girmemiş olsaydık, Rusya’da Bolşeviklik inkılabı olmaz, Çarlık idaresi devam eder ve bu idare hele büyük harbin galibi olunca, öteden beri göz diktiği Boğazlar ve İstanbul’u mutlaka ele geçirme yolunu tutardı. Öte yandan müttefikimiz olan Almanlar da para veriyorlar, top veriyorlar ve harbe girmemizi istiyorlardı. Pek sıkışmış durumdakilerin bu istekleri idare edilemezdi. Zira o zaman Almanlar, bizi bırakmış olsalardı bittik demekti!
(…)
Sayfa 86:
Enver Paşa’ya göre savaş (I. Cihan Harbi) en fazla altı hafta sürecekti.
http://www.hurriyet.com.tr/planet/23369504.asp
(…)
Sayfa 87:
Almanlar savaş boyunca, Anadolu coğrafyasının bütün kaynaklarını sömüreceklerdir. Bu durumu Binbaşı Vehbi Bey, eserinde bütün çıplaklığı ile anlatır.
(…)
Sayfa 88:
Türk askeri, mesela başkenti İstanbul’da bile tuzlu balıkla geçinirken, Almanlar’ın sofrasından en genç dana etlerinden kızartmalar eksik olmuyordu. Almanlar’ı Türkler besliyordu. Bütün Türkiye’nin demiryolları, Almanlar’ın elindeydi. Sevkiyat ve nakliyatın tertip ve düzeni hep onlara aitti.
(…)
Sayfa 63:
Enver Bey, kız kardeşi Hasene Hanım’a, Berlin’den, 29 Ağustos 1910’da yazdığı mektupta şöyle yazıyordu: Güzel kardeşim, 33 bin kişilik bir Alman kolordusunun geçit resmini seyrettim. İnsanın ağzının suyu akacak derecede mükemmel!”
(Mustafa Kemal ise aynı Alman Ordusu’nun kaybedeceğini açık seçik her ortamda söylüyordu! HM)
(…)
Sayfa 89:
Vehbi Bey’i savaşta, Alman generallerin ve subayların tavırları isyan noktasına getirir. Almanlar, müşterek gaye namına yapıyor olsalar da, Türkler’in menfaati hep ikinci plana atılıyor, her şey Almanlık'a yönelik oluyordu. Almanlar’ın çıkarı hep ön plandaydı.
(…)
Sayfa 94:
Osmanlı, I. Cihan Savaşı’na oldu-bitti ile sokulunca, Enver Paşa yemin eder; “Haberim yok”! Bu sırada Sofya’da bulunan Yarbay Mustafa Kemal’in de Almanya ile birlikte savaşa girmenin Türkiye’ye zarar vereceğini belirttiğini vurgulamak istiyoruz!
(…)
Sayfa 97:
Enver Paşa, 20 Aralık’ta eşi Naciye Sultan’a (Sarıkamış Harekatı öncesinde) yazdığı mektuptan: “Güzelciğim, Bir günde mevziler ve askerin bir kısmını gördüm. Hepsi hazır, düşmana yine gece bir baskın yapmışlar. Uzaktan Allah Allah sesleri üzerine siperlerini bırakıp, düşman kaçmış. İnşallah bunlar iyiye alamettir!
(…)
Sayfa 99:
Sarıkamış’ta yapılan hatalar: 1- Plan güzeldi! 2- Komutanlar, Enver Paşa’ya inanmadı! 3- İklim şartları vb… Sonuç olarak, Ali İhsan Sabis Paşa’nın deyişiyle, “Enver Paşa sevgilisine kavuşamamıştı!”
(…)
Sayfa 104:
Nihayet, üç Paşalar diye bilinen Enver, Talat ve Cemal Paşalar, 1 / 2 Kasım 1918 akşamı bir Alman denizaltısına binecek, ülkeyi terk edecektir.
(…)
Sayfa 105:
Enver Paşa’nın deyişi ile netice; “TURAN YAPMAK İSTEDİK, MEMLEKETİ VİRAN EYLEDİK!”
(…)
Sayfa 112:
Enver Paşa, Berlin’de, Bolşevik liderlerden Radek ile tanıştırılmış, bunun üzerine İngiliz emperyalizmine karşı Bolşeviklerle işbirliği yapmaya karar verdi.
(…)
Sayfa 114:
Enver Paşa, Rusya’ya gitmek için iki kez havayolunu denemiş, ilk denemede pilot yanlışlıkla Letonya’ya inmiş, bu da Paşa’nın Letonya makamlarınca gözaltına alınmasına yol açmıştı. İki arkadaş buradan film gibi bir operasyonla Almanlar tarafından kurtarılmıştır. Paşa’nın ikinci Moskova denemesi de uçağın arızalanması ile sekteye uğramış, ancak üçüncü denemede amacına ulaşabilmişti.
(…)
Sayfa 114:
Mustafa Kemal’in, Enver Paşa’ya uyarılarından biri de İslamcılık fikrinden kesinlikle uzak durmasıdır.
(…)
Sayfa 116:
1 Ocak 1919 tarihinde hükümet kararıyla Osmanlı Ordusu ile ilişiği kesilmiş olan Enver Paşa artık kaderini Türkistan’da arıyordu! Naciye Sultan’ın deyişiyle, şimdi onun tek hedefi “Orta Asya Türklerini ve Hint Müslümanlarını bağımsızlığına kavuşturmaktı.”
(…)
Sayfa 122:
Dayısı Halil Paşa’dan Enver Paşa’ya uyarı: Hacı Sami Kuşçubaşı’na kapılma! Felaketin olur!
(…)
Sayfa 126:
Enver Paşa’yı, bölgenin en güçlü Basmacı isyanı reislerinden İbrahim Lakay’ı mücadeleye davet etmek için yanına gider. Ne var ki, Lakay tarafından 1 Aralık 1921’de tutuklar.
(…)
Sayfa 135:
Enver Paşa’ya da katılımlar sürekli artıyor. Buhara’ya Türkistan’ın her tarafından gönüllüler akıyordu. Ama Tatarlar, Rus tarafında idi, öyle ki, Firunze komutasındaki Türkistan Ordusu’nun yüzde 70’ten fazlası Tatarlar’dan oluşmaktaydı!
(…)
Sayfa 139:
İngilizler, Enver Paşa’nın Orta Asya harekatından rahatsız olur! Bunun üzerine İngilizler tarafından, Almanya, Rusya’nın tarafına geçmeye razı edilir. Enver Paşa ise bundan sonra yalnızdır!
(…)
Sayfa 140:
Rusya ve İngiliz baskısı sonucu, Afgan Kralı, Korbaşılar’a verdiği desteği geri çeker. Perdenin kapanması yaklaşıyor.
(…)
Sayfa 144:
4 Ağustos 1922’de Enver Paşa atına atlar…
(…)
Sayfa 145:
Bir ‘Başkumandan’ın, bir baskın müfrezesine karşı en önde ve atla, kılıçla karşı çıkışı, askeri savaş usullerine sığmaz. Ne var ki, artık askerlik değil, yolun sonu, son hamle, ölüm, şehaded…
 (…)
Sayfa 147:
Agabekov, 1 Temmuz’da Enver Paşa’nın Abıderya köyünde öldüğünü tespit eder ve bunu hiç zaman geçirmeden Kızılordu’ya bildirir. 5 kurşunla şehit olmuştur.
(…)
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0smail_Enver
Nokta.

10 Temmuz 2017
@HayrullahMahmud

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder