1 Ocak 2015 Perşembe

XIII?!

XIII?!

(ya da V'ictory'nin V'si ne mana ve/veya Kazlar neden V şeklinde uçar?!)

“Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.”
Mareşal Mustafa Kemal Atatürk
...
DURUM
Yeni Yıl?!
Bir takvim yıl'ı daha değişti.
Nur top'u gibi yeni bir yıl'a girdik.
Adetten olsa da, kutlanacak yıl mı kaldı?!
Nüans şurada:
Eski yıl, dün'de kaldı, eski'den sarkan "ak / f" kaotik yeni gündem ortada:
Acem Barzan Kıyamet.
Hasılı:
Büyük Resim'de, "Çankaya'nın çan'ı" ak saray'lılar için çalıyor?! 
Neo lale devri'nin hazin son'u.
İran'dan İsrail'e, Rusya'da ABD'ye, İngiltere'den Almanya & AB'ye tüm güvenlik koordinatları özde laik Çankaya'dan geçiyor.
Neo Fetret Devri.
Çankaya'ya seçimleri II. tur'u.
Ezcümle:
Takvim yılı 2015.
Tarih: 1 Ocak
Daha ilk günden, 2015'in nur'u gitti, alev gibi el yakan "ak" ya da "f" top'ları kaldı.
Nokta.
...
VAZİYET
Almanya’da, Naziler komünistleri içeri attı.
Sesimi çıkarmadım!
Çünkü Komünist değildim.
Sonra Yahudileri içeri tıktılar.
Bu kez de sesimi çıkarmadım.
Çünkü Yahudi de değildim!
Derken sıra sendikacılara geldi.
Hala susuyordum!
Çünkü sendikacı da değildim.
Sonunda beni de götürdüler.
Ama sesini çıkaracak kimse kalmamıştı!”
Alman din adamı & şair Martin Niemöller
...
İlker Başbuğ: Fenerbahçe taraftarı tarih yazdı
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe Dergisi'nin 2015 Ocak sayısındaki baş yazısında gündem yaratacak ifadeler kullandı. Son dönemde yaşananlara dikkat çekilen yazıda, "Şimdilerde birileri, adımıza ve adımızla konuşuyorlar. Hayretle ve ibretle izliyoruz. Biz 'bu dava şike davası değildir' derken, asıl hedefin Atatürk Cumhuriyeti olduğunu söylerken neredeydiniz? Bizi sorarsanız, 'biz hep buradaydık' dedi.
Fenerbahçeli Ertuğrul Özkök'ten "Yılın ilk bomba fotoğrafı"?!
Önder Aytaç, sosyal medyadaki paylaşımlarıyla alay konusu oldu. Aytaç, belediyelerin ürettiği ekmeklere büyü yapıldığını, AK Parti'nin böylelikle insanları etkisi altına aldığını söyledi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, TÜSİAD Genel Kurulu'na katılmama kararı aldığı bildirildi. TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer’in ‘Cumhurbaşkanı devletin başıdır. TÜSİAD’ın muhatabı Cumhurbaşkanı değil başbakandır” sözlerine tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Madem biz muhatap değiliz, bundan sonraki davetlerine katılmayız” demişti.
TÜSİAD, Ecevit Hükümeti’ni nasıl devirdi?
BEYKOZ’da Lüks villaların bulunduğu bir sitede ayrı evlerde çalışan Türkmenistan uyruklu iki kadın hizmetçinin 2 bin dolar borç yüzünden kavgası vahşi bir cinayetle sonlandı. Kadın hizmetçilerden biri, diğerini bıçaklayarak öldürdükten sonra çalıştığı 3 katlı tripleks villanın banyosunda parçaladı. Ev sahipleri yukarda uyurken gerçekleşen parçalama işleminin ardından ceset parçalarını önce poşete daha sonra bavula koyan şüpheli, bir taksiyle götürdüğü Zekeriyaköy ormanlık alana attı. Cinayet, kadın hizmetçinin cesedi yok etmesi için yardım istediği sevgilisinin polise başvurması sonucu ortaya çıktı. Cinayete kurban giden talihsiz kadının gazeteci Mehmet Barlas'ın oğlu Cemil Barlas'ın evinde çalıştığı öğrenildi.
Habertürk'e göre cinayet Cemil Barlas'ın evinde işlenirken, Barlas bu iddiayla ilgili twitter hesabından "yalancı Habertürk! Tanıdığımız birinin başına gelen tatsız olayı sanki benim evimde olmuş gibi haberleştirdiler" açıklamasında bulundu.
Soru şu: Barlas, Davutoğlu ile ne konuştu?!
Eski başbakanlarından Tansu Çiller'in eşi ve arkadaşları ile yaptığı Selanik gezisi, Yunanistan'da büyük ilgi gördü.
NATO’nun genişlemesi ve Ukrayna krizi nedeni ile çalışmalarına hız veren Rusya 2014’de Avrasya Ekonomik Birliği oluşumunu tamamladı. Eski Sovyet ülkelerinde mal, hizmet ve paranın serbest dolaşımını öngören Avrasya Ekonomik Birliği 1 Ocak’tan itibaren aktif hale geliyor. 
Kırmızı etin fazlası kanser sebebi
Kırmızı et tüketimini, kanserle ilişkilendiren çok sayıda araştırma yapıldı. Ancak araştırmacılar şimdi ilk kez, kırmızı etin neden kansere yol açtığını tespit ettiklerini söylüyor
AVM'de yasak aşk dehşeti!
İstanbul'da aldatıldığını iddia eden bir kişi dehşet saçtı. Bir AVM'de yaşanan olayda, karısına ve aynı masada oturan adama kurşun yağdıran koca teslim oldu
IRAKLI TURİSTLER, İRANLI KADINLARA TACİZDEN GÖZALTINDA 
Anadolu Grubu, Migros'un yüzde 42.25 hissesini almak için BC Partners'la anlaşmaya vardı
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) ikinci, Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin ilk başbakanı Osman Nejat Konuk vefat etti.
CHP’deki TDH’li 2 üye istifa etti.
12 Eylül'ün mimarı Evren’in, dönemin ABD Başkanı Carter’a gönderdiği mektupta, “Gösterilen anlayış için minnettarlığımı ifade etmeme izin verin” satırlarıyla darbeye verilen desteğe teşekkür etti
Avrupa kıtasını gelecekte iyi günlerin beklemediğini söyleyen Fransız siyaset bilimci Jean Michel Vernochet, ABD’nin Avrupa kıtasını savaş alanı haline getirmeye çalıştığını söyledi 
İran'da 5.2 büyüklüğünde deprem
Yeni yılın ilk günü vergi zammıyla başladı. Alkollü içki ve sigaraya vergi zammı geldi.
"Kürtler neden bu riske girer?" diye sorulan yazıda "Kimileri hapisteki isyancı lider Abdullah Öcalan ve Erdoğan arasında gizli bir anlaşma olduğu yolunda spekülasyonlar yapıyor" denmiş ve eklenmiş:
"Kürtler HDP'nin barajı geçecek kadar oy alacağına inanıyor. Eğer barajı geçemezlerse gayriresmi bir meclis kuracaklar. PKK ve hükümet arasında sallantıda da olsa, ateşkes iki yıldır sürüyor. PKK Irak ve Suriye'de İslam Devleti'ne [IŞİD] karşı savaşıyor ve şu an Türkiye ile tekrar çatışma ortamına girmeyi göze alamayabilirler. Ancak AKP Kürtlere verdiği sözleri tutmazsa PKK'nın tekrar ayaklanması an meselesi olur. Böyle bir durumda Erdoğan'ın pek çok planı da darbe alır."
Salih Memecan'dan 2015'e radikal giriş; Sabah'ta eleştirel AKP çizimleri!
ABD: Davutoğlu'nun terör örgütü Hamas'ın lideri ile görüşmesi kaygı verici
Cüneyt Ülsever: Bir AKP-PKK (HDP) projesi: "Özerk Türkiye Cumhuriyeti"
...
Kitabın adı: FENEREKON / Deniz Feneri (e.V) Dosyası
Yazar: Derya Kırıcı
Togan Yayınları / Bizim Avrasya Yay.
Ekim 2010
477 sayfa
20 TL
Kitabın satış yeri: KİPA
(…)
ARKA KAPAK: “Bir ara gözüme yaşlı bir teyze takıldı. Başındaki örtüsünün aydınlığı mı yüzüne yansımıştı, yoksa yüzündeki nur mu onu böyle aydınlatıyordu? Kırış kırış ama apaydınlık yüzü, pazen elbisesi ve yün yeleğinin içinde hafifçe çökmüş omuzları ile işte karşımda bir Anadolu annesi duruyordu. ‘Teyzeciğim anlat bakalım senin ne derdin var’ dedim. Teyzem sevimli yüz ifadesiyle biraz şaşkın, biraz alınmış gibi baktı; ‘Yavrum, ben buraya yardım etmek için geldim’ dedi. Şaşırma sırası bendeydi. Çünkü ben onu dış görünüşüyle değerlendirmiş, yardıma ihtiyacı olan bir ihtiyar sanmıştım. Teyzem herhalde beş-on milyon ayırmış bir kenara onları getirmiştir derken, teyzeciğim cebinden bir tomar para çıkardı. ‘-Kızım burada 500 milyon lira var. Ben uzun zamandır sizin Kanal 7’deki Deniz Feneri Programını seyrediyorum. Çok duygulanıyorum. Benim eşim rahmetli oldu. Onun maaşından kendime yetecek kadar ayırıyor, kalanını biriktiriyorum, işte biriken bütün paramı size getirdim’ dedi. Duygularımı nasıl ifade edeceğimi bilemiyordum. Karşımda bir Deniz Feneri vardı.” İşte, insan hassasiyetlerini dini motiflerle istismar edenlerin örtü altında işledikleri en büyük ‘günahlar’dan biri değil miydi bu yukarıda anlatılan hikaye? Vitrinlere bağış makbuzlarını, depolara kolileri yığan, ekranları insanların yakıcı hikayelerini boca edenlerin, sadece zenginlerden değil, yukarıdaki teyze gibi kuruş kuruş biriktirilmiş alın terlerini, hangi musluklara akıttıklarının yol hikayesi okuyacaklarınız. Almanya’daki Deniz Feneri e.v’nin yargılanması ile para musluklarının nerelere nasıl akıtıldığı kanıtlandı. Peki bu musluklara akacak parayı sağlayacak borular, hortumlar, nasıl döşendi, ‘suyun başı’ nerede kuruldu, vana ve musluklar kimlere emanet edildi? Emanetçiler bu musluklarda hangi kapları doldurdular, hangi bileşik kaplara paylaştırdılar? Kitabı bitirdiğinizde vicdanların imbiğinden geçmiş para ile edinilen devasa servetlerin, yol haritasının yanı sıra ‘büyük siyasetçilerin’ küçük hesaplarla edindikleri yüklü servetlerin ipuçlarına tanık olacaksınız.
(…)
Sayfa 5:
25 Aralık 1919
İngiliz Yüksek Komiserliği Baştercümanı A. Ryan’ın raporu:
“Amacımız bölmek ve hükmetmek olmalıdır. Biz, bu gerçek ideali, dinmiş gibi davranacak çıkarcı bir grubu, idareci olarak takdim etmeye çalışacağız.”
(…)
Sayfa 23:
Aksiyon Dergisi’ne verdiği bir mülakatta aynen şu cümleyi kullanmıştı Bayram: “Amerika’da kurduğumuz şirketin başına getirdiğimiz kadın, şirketin 15 trilyonunu iç etti. Araştırdık, bu kadın CIA ajanıymış…”
(…)
Sayfa 24:
Örneğin o günlerde TGRT Ankara Temsilcisi olan Sebahattin Önkibar, bu kişilerden biriydi. Kendisini telefonla arayan dönemin RP milletvekili Melih Gökçek, RP İstanbul İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir özel Tv kanalı kurma konusu için bazı teknik konularda kendisiyle görüşmek istediğini bildirdi. (S. Önkibar, Topaç, Bir, MİT arka planlı! HM)
(…)
Sayfa 29:
Erdoğan, Belediye Başkanı olunca, BRT’nin hem frekansını hem de tüm teknik imkanları ve donanımı Yeni Dünya İletişim’e, yani Kanal 7’ye kiraladı.
(…)
Sayfa 35:
Abromowitz’in Tayyip Erdoğan’ı Belediye’deki makamında 15 Ekim 1996 günü ziyaret ettiği sırada sarf ettiği bir söz, aslında Türkiye olarak ileride yaşayacaklarımızın ipucunu içeriyordu. Ancak Türk kamuoyu, ABD elçisinin bu sözlerini anlayacak olgunluktan henüz çok uzaktı. Söyle demişti Abromowitz: “Siz İstanbul’u yönetip yıldızınızı parlatabileceğinize göre, Türkiye için de çok şey yapabilirsiniz!”
(…)
Sayfa 37:
AKP Samsun Milletvekili ve Grup Başkanvekili Suat Kılıç’ın kayınpederi de olan Ali Yüksel, bu çalışmalarının semeresini Erdoğan’ın başbakan olması ile alacak ve kendisine “danışman” sıfatıyla devletten yüklüce bir maaş bağlanacaktı. “Allah bana hanımlar konusunda ikramda bulundu” diyerek ikinci bir eş alan Ali Yüksel, halen Faruk Çelik’in danışmanı.
(…)
Sayfa 44:
O Uğur Aslan ki, ekranda insanları ağlatarak ajite ederken, 1999’da sadece kendi cemaatine seslendiği ama sözde iyilik hareketine para yağmaya başladığı yıllarda, zengin işadamlarının bindiği 4 x 4 jeep kullanmaktan çekinmiyordu.
(…)
Sayfa 47:
O halde Deniz Feneri’ne Almanca’da “kamuya yararlı” kelimelerinin Almanca kısaltması olan “e.V” harfleri eklenerek, “Deniz Feneri e.V” kuruldu.   
(…)
Sayfa 52:
Burak Erdoğan, 2001 yılında taksici Osman Ketenci’nin kızı Sema Ketenci ile evlenirken, Karaman’ın oğlu da, Ketenci’nin diğer kızı Şehriban Ketenci ile evlendi. Kısacası, Karamanlar, Erdoğanlar, Akmanlar, Topbaşlar, Atalaylar aynı aile fotoğrafından yer almıştı.
(…)
Sayfa 80:
Bu operasyon sırasında çok önemli bir kasetin de ele geçtiği 3 yıl sonra ortaya çıkacaktı. Erdoğan’ın önce inkar ettiği, sonrasında yayınlanan fotoğraflar üzerine susmak zorunda kaldığı Mehmet Gürhan’ı ziyaretine ilişkin bir kasetti bu. 6 Temmuz 2002 tarihli ve televizyon kameraları tarafından kaydedilen bir saatlik görüntüde Recep Tayyip Erdoğan ile Mehmet Gürhan, Frankfurt’taki Deniz Feneri ve Kanal 7 binasında görüşme yapıyorlardı. Bu ham kasetle ilgili olarak Alman makamlarının yıllarca suskun kalması “Eserin sırrının” bu kaset olup olmadığı sorusunu akıllara getirdi.
(…)
Sayfa 92:
Fehmi Koru: Beyaz Holding’in eski ortağı olan gazeteci!
(…)
Sayfa 131:
Eylül ayının başında bir arazi tahsisi nedeniyle rüşvet aldığı kanıtlanan Şaban Dişli’nin partideki görevinden istifa etmesinin ardından…
(…)
Sayfa 152:
Mürekkep analizleri (Hessen Eyaleti Kriminal Dairesi Laboratuvarı) sahtekarlığı ortaya çıkardı! Böylece belgeler üzerindeki tarihlerin, aynı günde farklı tarihler atılarak yazıldığını ortaya çıkardık.
(…)
Sayfa 153:
Sabih Kanadoğlu: AKP kapatılabilir!
(…)
Sayfa 159:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın dünürü işadamı Mustafa Şevki Kavurmacı, Atasay Kuyumculuk’un sahibi Cihan Kamer ve eski Futbol Federasyonu Başkanı merhum Hasan Doğan, 17 Ağustos 2004’te, Eyüp Nişancı Mahallesi’nde, Kanal 7 binasının yanında bulunan “yeşil alan statüsünde”ki 5 bin 243 metrekarelik araziyi satın aldılar. Araziye AKP il binası yapılacağı gerekçesiyle, plan tadilatına gidildi ve yeşil alan statüsündeki arazinin statüsü, ‘ticaret ve hizmet’ olarak değiştirildi. Sonra çevredeki arsalar ‘yeşil alan’ ilan edildi. Tapulu, imarlı mülklerinin değeri bir anda sıfıra inen mal sahipleri dava açarken, diğer arazide hisseler el değiştirdi.
(…)
Sayfa 227:
AKP artık “ak” değil!
(…)
Sayfa 236:
Gürhan’ın yurtdışında tutuklu bulunduğu dönemde, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman’a usulsüz şekilde genel vekaletname vermekten yargılanan 10’uncu Noter Büyükkılıç, “resmi belgede sahtecilik” ve “görevi kötüye kullanmak” suçlarından beraat etmişti!
(…)
Sayfa 247:
Alman Savcı, Burak Erdoğan’ın Almanya’yı sık ziyaret ettiğini ve Deniz Feneri Derneği’ne uğradığını belirterek, çok önemli bir iddiaya dikkat çekiyordu: Bizzat oğul Erdoğan, derneğin bankadan yüklü para çektiği dönemlerde geliyordu…”
(…)
Sayfa 262:
ADALET MÜSTEŞARI VE VAKIFBANK GENEL MÜDÜRÜ İLE GÖRÜŞME SONRASI ALINACAK EKSPER RAPORU
İLETİŞİM TESPİT TUTANAĞI
Arayan ve Aranan Kişi: Ahmet Albayrak / X şahıs
Konu: Ekspertiz raporu
(…)
Sayfa 264:
VAKIFBANK GENEL MÜDÜRÜ’NE SORU: “İZMİR’DEKİ İŞLE İLGİLİ ADALET BAKANLIĞI’NDAN ARADILAR MI?”
İLETİŞİM TESPİT TUTANAĞI
Bilal KARAMAN: Ekspertiz için mi?
Ahmet ALBAYRAK:  Evet
(…)
Sayfa 265:
“EKSPERTİZ İÇİN VAKIFLAR DOSYASI’NDAN GELECEKLER, YARDIM İÇİN DOSYAYI VERİN!”
İLETİŞİM TESPİT TUTANAĞI
Ahmet ALBAYRAK: Komple bir dosya!
Şafak: Komple bir dosya var elimde!
(…)
Sayfa 267:
VAKIFLAR BANKASI GENEL MÜDÜRÜ: ABİ ADALET BAKANLIĞI BAŞSAVCI’DAN ONAY ALMAK GEREK DEMİŞ…
İLETİŞİM TESPİT TUTANAĞI
Bilal KARAMAN: Alo
Ahmet ALBAYRAK: Dokuz buçuk itibariyle Adalet Bakanlığı bizden haber bekleyin bilmem Cumhuriyet Başsavcısı’ndan bir onay almamız gerekiyor demiş ama şu an itibariyle bilmiyorum ama isterseniz sorarım.
(…)
Sayfa 269:
‘Örtülü Ödenek’in parası nerede tutuluyor?
Bildiniz. Tabii ki, Vakıfbank’ta! Yani Recep Tayyip Erdoğan, Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı sırada, belediyenin akçeli işlerini çevirdiği bankanın müdürlerinden biri örtülü ödeneğin başında, diğeri de ödeneğin yatırıldığı bankanın başındaydı.
(…)
Sayfa 279:
Hollanda’ya da sıçradı!
(…)
Sayfa 322:
Mahkeme dosyasındaki belgelere göre kara para aklama ve uyuşturucu kaçakçılığı var. Kara para aklayan ve uyuşturucu bağlantısı olduğu bilinen kişi Şükrü Gültekin. Gültekin 1 milyon 290 bin Euro’yu ASTİM adlı şirkete aktarmış.
(…)
Sayfa 323:
BAŞBAKAN’IN OĞLUNUN GEMİSİNİN PARASI, DENİZ FENERİ İLE Mİ ÖDENDİ?
(…)
Sayfa 324:
Buna göre, dava dosyasında kara para aklama ve uyuşturucu bağlantısı olan Şükrü Gültekin…
(…)
Sayfa 330:
Deniz Feneri Derneği’nin ilanlarında Alman Yargısı, “şer odağı” olarak nitelendiriyordu.
(…)
Sayfa 361:
(Topaç & Bir arka planlı) Star Tv’den Murat Çelik’in sorusuna Gönül, “Herkes yorumunu yapmakta serbest” cevabını veriyordu.
(…)
Sayfa 366:
Elini öpmek isteyen Bakan Şahin’e, “Deniz Feneri ne oldu” diyerek elini öptürmeyen yaşlı kadının beklenmedik tepkisi…
(…)
Sayfa 368:
Dernek Başkanı Muhammed Demirci’nin verdiği rakamlar olayın vehametini de ortaya koydu. Demirci’nin belirttiğine göre Avrupa’da 800 binin üzerinde “yeşil sermaye mağduru” vardı ve en az 30 milyar dolarlık bir dolandırıcılık söz konusu idi.
(…)
Sayfa 378:
Alman Savcılığı’nın Türk adli ve polisiye makamlarından yanıtının bulunmasını istediği sorular ise şöyleydi:
- Deniz Feneri e.V.’ye yapılan bağışlar, (ayni ve nakdi) Türkiye’de hangi şekilde dağıtıldı?
- Deniz Feneri Derneği e.V. ile Kanal 7 yöneticileri arasında hangi iş, organik irtibat ve sözleşmeler bulunmaktadır? Bu sözleşmeler ne zamandan beri vardır ve hangi biçimdedir?
- Kanal 7 televizyon yayın kurumu (İstanbul ve Frankfurt/Main) ve zanlılar arasında hangi iş ve organik irtibat bulunmaktadır?
- Kanal 7 Televizyonu’nda resmi yönetim kurulu yanında fiili bir başka yönetim kurulu var mıdır?
- Zekeriya Karaman, Mustafa Çelik, İsmail Karahan ve Harun Kapıyoldaş’ın Türkiye ve Almanya’daki Deniz Feneri derneklerine etkisi var mı veya var mıydı?
- Deniz Feneri e.V. bağışçıları ve dernekten yardım alanlar hakkında ayrıntılı bilgi verilebilir mi? (Bağış belgelerinin Türkiye ve Almanya’da muhtemel çifte kullanımının denetlenmesi ve belgelerin karşılaştırılabilmesi için)
- Alman Deniz Feneri’nden Türk Deniz Feneri’ne havale edilen bağış paraları nasıl kullanıldı?
- 2002-2007 yılları arasında yurt dışındaki (Yemen, Bulgaristan, Kosova vb.) yardım projelerinin faturaları elde edilebilir mi?
(…)
Sayfa 384:
Akman, Armada’nın yüzde 3,3’üne ortak!
(…)
Sayfa 402:
13 Mayıs (2009) günü CHP MYK Üyesi Ali Kılıç:
“Türkiye Deniz Feneri, aynı adı ve aynı logoyu kullanan Almanya’daki Deniz Feneri hakkında isim hakkıyla ilgili dava açmış mıdır?”
“Deniz Feneri Derneği’ne Müslüman Kardeşler Örgütü bağış yaptı mı?”
“Buradaki soruşturma bittiği zaman ipin ucunun kimlere kadar uzandığını hep birlikte yaşayacağız!”
(…)
Sayfa 412:
Deniz Feneri dosyasının tercümesinin tamamlandığı gün, Türkiye, ömrünü cehalet ve gericilikle savaşarak geçirmiş önemli bir Cumhuriyet kadınını Türkan Saylan’ı toprağa veriyordu.
(…)
Sayfa 416:
1 Haziran 2009 pazartesi günü Ankara’da Sabah Gazetesi alanlar, gazetenin şehir ekinde tam sayfa Deniz Feneri’ne ilişkin haberi görünce şok oldular. Haberin başlığı: “İyilik Meleği Deniz Feneri!”
(…)
Sayfa 430:
Almanya’daki Deniz Feneri davasını karara bağlayan Mahkeme Başkanı Dr. Johann Müller, “Talimatları verenler Türkiye’de! Dolandırıcılığın arka planında Zekeriya Karaman, İsmail Karahan, Mustafa Çelik, Harun Kapıyoldaş ve Zahid Akman var” demişti.
(…)
Sayfa 433:
Dosyadaki Başbakan!
(…)
Sayfa 449:
Blackjack oynayan Milli Görüşçü!
(…)
Sayfa 477:
“Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır. Yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı’yı (Allah) kullanır!”
Giordano Bruno
...
Ve...
Son olarak...
Filmin adı: XIII!?
Filmin Konusu: İlk kadın Amerika Başkanı, Bağımsızlık Günü konuşmasını yaparken vurularak öldürülür. 3 ay sonra, yaralı bir adam, bitkin ve hafızasını kaybetmiş bir halde yaşlı bir çift tarafından bulunur. Kim olduğuna ve ne yaptığına dair elinde bulunan ipuçları sınırlıdır: Boynunun altındaki XIII dövmesi ve onu öldürmeye çalışan bir ordu… Bir profesyonel olduğunu ortaya çıkaran ani refleksleri ve içgüdüleri, onun, Amerika’nın umutsuzca aradığı suikastçi olduğunu ortaya çıkarabilecek mi? Ya da ortaya çıkacaklar onun aranan suikastçi olduğunu kanıtlamaya yetecek mi? Sıkılan ilk kurşundan itibaren soluksuz izleyeceğiniz bu müthiş gerilimde, adalet, inanç, bağlılık ve vatanseverlik sınanacak! Yönetmen: Duane CLARK Senaryo: David Wolkove, Philippe LYON Oyuncular: Stephen DORFF, Caterina MURINO, Stephen McHATTIE, Jessalyn GILSIG ve Val KILMER
Demem o ki:
Victory'nin V'si ne mana?!
V işareti, elin diğer parmakları kapalıyken işaret ve orta parmağının açık ve birbirinden ayrık durumuna verilen isimdir. İçe bakan avuç ile yapıldığında İngiltere’de argo anlama gelmektedir. II. Dünya Savaşı sırasında Zafer işareti (İngilizce Victory kelimesinin baş harfi olan V’yi simgeleyecek şekilde) olarak dönemin İngiltere başbakanı Winston Churchill tarafından yaygınlaştırılmıştır. ABD’de ve daha sonra 1960’lı yıllardan itibaren bütün dünyada "barış" anlamına gelmek üzere kullanılmıştır.
Kaynağı belirlenenmeyen bir inanışa göre V işareti 1415 yılında İngiltere ile Fransa arasında yapılan Agincourt Savaşında doğmuştur. Hikayeye göre Fransızlar çok etkili bir silah olan İngiliz oklarını atan yaycıların esir edildiklerinde oku atmak için kullandıkları iki parmaklarını keseceklerini ilan ederler. Savaştan İngilizler galip geldiğindeyse galip okçular Fransızlara kesilmemiş parmaklarını göstereceklerdir. Tarihçi Juliet Barker, bu savaşta İngiliz saflarında yer alan Jean Le Fevre’den yaptığı aktarımda İngiltere kralı V. Henry’nin bu konuya değindiği bir konuşma yaptığını söyleyecektir. Tarihte V işaretine yapılan ilk gönderme ise 16.yüzyıl mizahçılarından François Rabelais’in eserlerinden görülür. 20. yüzyılın başlarında argo hareket olarak yer alacaktır.
İngiltere Başbakanı Winston Churchill II. Dünya Savaşı sırasında V işaretini V-Victory (Zafer) anlamına gelecek şekilde kullandı. Zafer anlamı özellikle Nazi Almanyası işgali altındaki bölgelerde direnişin simgesi olacak ve Fransa, Hollanda ve Jersey Adası gibi yerlerde sıklıkla Alman sembollerinin üzerine yazılacaktır.
ABD’nin Vietnam’a silahlı müdahalede bulunduğu Vietnam Savaşı sırasında özellikle savaş karşıtı gösterilerde V-işareti barışı sembolize edecek şekilde kullanılmıştır.
Demem şu ki:
Kazlar neden V şeklinde uçar?!
Göç eden yaban kazlarının havada süzülürken “V” şeklinde uçtuklarını görmüşsünüzdür.
Bilim adamları kazların neden bu şekilde uçtuklarını araştırmışlar ve şu sonuçları elde etmişler:
1-) “V” şeklinde uçulduğunda, uçan her kuş, kanat çırptığında arkasındaki kuş için, onu kaldıran bir hava akımı yaratıyormuş. Böylece “V” şeklinde bir formasyonda uçan kaz grubu, birbirlerinin kanat çırpışları sonucu ortaya çıkan hava akımını kullanarak uçuş menzillerini yüzde 70 oranında uzatıyorlarmış. Yani tek başına gidebilecekleri maksimum yolu grup halinde neredeyse ikiye katlıyorlarmış.
Kıssadan Hisse: Belli bir hedefi olan ve buna ulaşmak için bir araya gelen insanlar, hedeflerine daha kolay ve çabuk erişirler.
2-) Bir kaz, “V” grubundan çıktığı anda uçmakta güçlük çekiyor. Çünkü diğer kuşların yarattığı hava akımının dışında kalmış oluyor. Bunun sonucunda, genellikle gruba geri dönüyor ve yoluna bu şekilde devam ediyor.
Kıssadan Hisse: Eğer kafamız bir kaz kadar çalışıyorsa; bizimle aynı yöne gidenlerle bilgi alışverişini ve işbirliğini sürekli kılarız.
3-) “V” grubunun başında giden kaz hiç bir hava akımından yararlanamıyor. Bu yüzden diğerlerine oranla daha çabuk yoruluyor. Bu durumda en arkaya geçiyor ve bu defa hemen arkasındaki kaz lider konumuna geçiyor. Bu değişim sürekli yapılıyor; böylece her kaz grubun her noktasında yer almış oluyor.
Kıssadan Hisse: Yaptığınız her işi, yeri ve zamanı geldiğinde başkasına bırakmak gerekiyor.
4-) Uçuş hızı yavaşladığında gerideki kuşlar, daha hızlı gitmek üzere öndekileri bağırarak uyarıyorlar.
Kıssadan Hisse: İlerlemek ve yol almak için bazen başkalarının uyarılarına gereksinim duyarız. Bundan alınmamalıyız; tam aksine, böyle uyarıları sevinç ve takdirle karşılamalıyız!
5-) Gruptaki bir kuş hastalanırsa ya da bir avcı tarafından vurulup uçamayacak duruma gelirse; düşen kuşa yardım etmek üzere gruptan iki kaz ayrılıyor ve korumak üzere hasta yaralı kazın yanına gidiyor. Tekrar uçabilene (ya da eğer ölürse, ölümüne kadar) onunla beraber yaralı kuşu asla terk etmiyorlar. Daha sonra kendilerine başka bir kaz grubu buluyorlar. Hiçbir kaz grubu, kendilerine bu şekilde katılmak isteyen kazları reddetmiyor.
Sözün özü:
Belli bir hedefi olan ve buna ulaşmak için bir araya gelen insanlar, hedeflerine daha kolay ve çabuk erişirler.
Netice:
Tehirli 2012 Şita realitesi: “Ultra Türk”, Atatürk!
Radikal laik kalkışma.
LARP.
Nokta.

1 Ocak 2015
Hayrullah Mahmud

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder