6 Ocak 2015 Salı

Devlet'in çıkan çivi'si ve/veya Kelimeler Yetmez (II)?!

Devlet'in çıkan çivi'si ve/veya Kelimeler Yetmez (II)?!

“Tüm gerçekler üç adımda gelirler: Önce alay edilir. İkinci olarak şiddetle karşı çıkılır. Son olarak, zaten belli olan bir şey denir ve kabul edilir.”
Arthur Schopenhauer
...
DURUM
Büyük Resim ortada:
Kor'düğüm.
Gordion Düğümü.
AKP'nin özel'de RTE'nin ötelenen "ötenazi hakkı" kapsamında nüans şurada:
Erdoğan, Cumhurbaşkanı.
Ne var ki, taraflı.
İsrail / İran makas'ı kapsamında, MI9 üzerinden köşeye sıkıştırılmış, 2015 Haziran öncesinde linç edilmeye hazır.
Yüce Divan'a gönderilmeyen Bakan'lar, perde arkasında Haşim Kılıç'giller ile uzlaşmış ise sorun nerede?!
Elcevap: 
Erdoğan'ın 2007 öncesinde söz verip tutmadığı İran'la savaş'ın önsöz'ünde.
Yani?!
BOP kapsamında büyük kürt devleti kurulabilmesi için anayasa'nın değişmesi, TSK'nın tasfiye edilmesi, milli irade'nin ortadan kaldırılması isteniyor.
Mayınlı arazide "cambaz'a bak" kapsamında dolaştırılan mayın eşek'inin adı malum.
Demem o ki:
Türkiye daha cumhurbaşkanı'nı seçmedi.
Gül'ün, "fiilen" Cumhurbaşkanlığı devam ediyor.
Yüce Divan oylaması kapsamında, Anayasa Mahkemesi üyeleri Gül saf'ında.
Yüce Divan'da 'malum bakan'lar üzerinden tehdit edilen RTE.
Kaldı ki, "TSK, Tayyip Silahlı Kuvvetleri olmuş" diye hiç de gülünç olmayan şakalar yapan Bağış, CIA'nın Egemen'i idi.
Çağlayan deseniz, Gül, Hisarcıklıoğlu, Aygün, Gökçek zincir'inin halkası.
Diğer iki bakan ise Allah'lık.
Eski İçişleri Bakanı olan'ı; Hrant Dink suikast'i süreç'inde görev ihmali olan.
TOKİ'ci bakan ise iletişim kodlamasında "beyaz vücut dili" diye tanımlanan, bencil, egoist, diktatör kumaşından.
Demem şu ki:
Vicdanen, ahlaken mahkum olanlar, kanun'lar önünde ak'lansa dahi ak'lanmış olurlar mı?!
Malum bakan'lar Yüce Divan'a gönderilmiş olsalar, sanılanın aksine ceza almayacaklardı.
Sebep?!
Bağlı oldukları siyasi, ticari, mafyoz zincir ortada.
F'Omerta yasası.
Baştankara satışların peşin yapıldığı Bizans'tan bozma bir başkent'e dönüştü ise yek gece'de hava, kurtların sevdiği puslu havaya dönüşmemiş olsa gerek.
Yaşanan puslu havanın sebebi nedir?!
Elcevap:
Defaatle yazdığımız üzere AKP'nin ölüm'le randevusu'nu öteleme kurnazlığında saklı!
Her fani bilir ki, ölüm bir gün tadılacak.
Kimler geldi kimler geçti.
Misal, Özal "Allah'tan başka hiçbir adres'e hesap vermem" dedi, aynen dediği gibi oldu.
Yaradan huzur'una davet etti, siga'ya çekti.
Özal öldükten sonra ailesinin hali ortada:
Ahmet Özal, Barzani'nin ofisboy'u oldu, Efe'yi eşi çok sert suçlamalarla terk etti, Zeynep annesinin yol'unda, anne / eş Semra Hanım ise önce Fatih Ürek ile aynı kare içine girdi rezalet kavak boyu, sonrasında Barzani'nin himayesinde "harem ağası"?!
Hasılı:
Erdoğan, Gülen'gillere güvenmiyor.
Gülen'giller Erdoğan'a.
Taraf'lı hakem sorunsalı, aynen 12 Eylül öncesinde olduğu gibi.
Daha açık ifade ile Erdoğan, Putin'gillerle saf'laştı.
Gülen ise "Obama'nın mecburiyetleri" üzerinden Bush'gillerle.
Obama, ABD'de ağır topal ördek!
Şu an Obama üzerinden konuşan Bush'giller.
Dikkatli bakılacak olursa ABD siyasetinde değişen meteo'yu çok net okumak mümkün.
Yani?!
AKP'den özel'de RTE'den "Acem alacak"lılar geri dönüyor.
Meteo: 28 Şubat.
28 Şubat'ın gizli 10'ncu maddesi; "İran'a yaptırım" diyor.
Yani?!
İran ile Türkiye çarpıştırılacak, nokta.
Erbakan'ı satanlar, Erdoğan'ı satıp kurtulmak istiyor, mümkün mü?!
Yol'un sonu.
Adam asmaca final müsabakası.
Nüans şurada:
ABD "süper güç" değil, Rusya da "süper güç" değil.
Her iki adres de oyun kurmaktan çok uzak.
Bu yeni bir dünya savaşı sebebi, nükleer harp.
Öncesinde yaşanan enerji bazlı siber "istihbarat savaşları" yani post modern HAARP.
Neo II. Dünya HAARP'i.
Nüans şurada:
BOP'un en ateş'li olduğu ortamda TSK yolsuzluk taramasından geçirildi.
2005 YAŞ'ta, Erdoğan'ın Hilmi Özkök'ün önüne koyduğu "22 dosya" askeri yargı'nın elek'inden geçti, geçirildi.
O gün "yargı'dan korkuyor musunuz" diyenler, Silivri vb geçtik, bugün kendi atadıkları yargı'dan korku'yor iseler devlet'in çivi'si çıkmış demektir.
Filhakika; İlhami Erdil yargılandı, hüküm giydi ve rütbeleri sökülüp "er" düzeyinde yeni hayat'ına yolcu edildi vs.
Suçsuz olanları ise kumpas üzerinden Silivri'ye tıktılar, esir aldılar.
Sözün özü:
Final süreç'inde, 12 Eylül öncesinde olduğu gibi görüldü ki, yolsuzluk hırsızlık yapanın sağ'ı sol'u olmuyor, ülkücüsü devrimcisi kalmıyor.
Çalan'ları aynı amaç uğruna saf'laştırıp kullanıyorlar.
“Hayatta iki trajedi vardır: Biri gönlünün istediğine kavuşamamak, diğeri de ona kavuşmaktır!” (George Bernard Show)
Misal, Gül de Erdoğan da Çankaya'ya çıktılar ama trajedi'leri ortada.
“Akılsız kasabın gerisine kaçar masadı” ise misal, temsil ortada:
“Acem’i katır kapı önünde yük indirir.”
(Acem atasözü)
Bu kapsamda bir Yunan atasözü şöyle der:
“Arhi andra diknisi / İktidarda kimin olduğunu, iktidara gelince anlarsın!”
Yönlendirilen devlet sorunsalı.
Netice:
BOP'ta az gittik uz gittik bir arpa boyu yol'un hikayesi ortada.
Kendi ip'lerine dolandılar.
Yani?!
Sabrın sonu ortada:
Köyün birinde yaşlı bir adam yaşarmış.
Çok fakirmiş ama Kral’ın bile kıskanacağı bir ata sahipmiş.
Kral bu at için ihtiyara neredeyse Hazine’nin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.
“Bu at, bir at değil benim için bir dost, insan hiç dostunu satar mı?” demiş.
Bir sabah kalkmışlar ki at yok!
Köylü ihtiyarın başına toplanmış.
“Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler.
İhtiyar, “Karar vermek için acele etmeyin”demiş.
“Sadece ‘at kayıp’ deyin, çünkü gerçek sadece bu. Ötesi sizin yorumunuz. Atımın kaybolması bir talihsizlik mi, yoksaşans mı bunu henüz bilemiyoruz.”
Köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler.
Aradan 15 gün geçmeden, bir gece ansızın at dönmüş.
Meğerse çalınmamış, dağlara gitmişkendi kendine.
Dönerken de vadideki 12 vahşi atıpeşine takıp getirmiş.
Bunu gören köylüler ihtiyardan özür dilemişler.
“Tamam,” demişler, “Sen haklıçıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için.Şimdi bir at sürün var.”
“Karar vermek için yine acele ediyorsunuz”demiş ihtiyar.
“Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu! Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç! Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?”
Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmişler ve “Bu adam sahiden budala” diye iç geçirmişler.
Bir hafta geçmeden, ihtiyarın tek oğlu vahşi atları terbiye etmeye çalışırken attan düşmüş ve bacağını kırmış.
Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun bir süre yatakta kalacakmış.
Köylüler gene gelmiş ihtiyara “Bir kez daha haklı çıktın,” demişler.
“Bu atlar yüzünden tek oğlun uzun süre bacağını kullanamayacak. Sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın!”
İhtiyar, “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş.
“O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağınıkırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin yorumunuz, sizin verdiğiniz karar. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.”
Birkaç hafta sonra düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış.
Kral son ümitle eli silah tutan herkesi askere çağırmış.
Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu hariç bütün gençleri askere almışlar!
Köyü matem sarmış.
Çünkü savaşın kazanılmasına imkan yokmuş.
Giden gençlerin öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.
Köylüler gene ihtiyara gelmişler,“Gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki hiç dönmeyecekler. Oğlunun bacağının kırılmasıtalihsizlik değil, şansmış meğer!”
“Siz erken karar vermeye devam edin,”demiş ihtiyar.
“Oysa gelecekte ne olacağını kimse bilemez. Bilinen tek gerçek var, benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde! Bunların hangisinin talih, hangisinin şansızlık olduğunu kim bilebilir ki?”
Yani?!
1- HERKES, 2-BİRİSİ, 3- HERHANGİ BİRİ, 4-HİÇ KİMSE.
ÖYKÜMÜZ DÖRT KİŞİ HAKKINDA. BUNLAR;
1- HERKES, 2-BİRİSİ, 3- HERHANGİ BİRİ, 4-HİÇ KİMSE.
YAPILMASI GEREKEN ÖNEMLİ BİR İŞ VARDI VE
HERKES, BİRİSİ’NİN BU İŞİ YAPACAĞINDAN EMİNDİ.
GERÇİ İŞİ HERHANGİ BİRİ DE YAPABİLİRDİ AMA.
HİÇ KİMSE YAPMADI,
BİRİSİ BUNA ÇOK KIZDI,
ÇÜNKÜ İŞ, HERKES’İN İŞİYDİ.
HERKES, HERHANGİ BİRİ’NİN BU İŞİ
YAPABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORDU. AMA,
HİÇ KİMSE, HERKES’İN
BU İŞİ YAPAMIYACAĞININ FARKINDA DEĞİLDİ.
SONUNDA; HERHANGİ BİRİ’NİN YAPABİLECEĞİ İŞİ,
HİÇ KİMSE YAPMADIĞI İÇİN,
HERKES, BİRİSİ’Nİ SUÇLADI....
Ezcümle:
Düşündüğünüz
Söylemek istediğiniz
Söylediğinizi sandığınız
Söylediğiniz
Karşınızdakinin duymak istediği
Duyduğu
Anlamak istediği
Anladığını sandığı
Anladığı arasında farklar vardır.
Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için en az 9 ihtimal var.
İsmet Paşa, Demirel'e sormuş, Demirel de Çiller'e değil, Mesut Yılmaz'a sormuştu:
Anıtkabir'in merdivenleri kaç basamaklı!?
Erdoğan, "Demir"el'i ziyareti sırasında muhakkak malum soru'dan haberdar'dır.
2015 Kıyamet zamanlarda çözüm / cevap ateş pahası.
Çankaya seçim süreci II. tur devam ediyor.
Kedi / Fare Harp'i kapsamında:
28 Şubat kapısı açıldı!
27 Nisan kapısı da açık!
Cerayan yapıyor.
İki kapı'dan biri çok sert çarpacak.
Nokta.
...
JEOPOLİTİK METEO
TC Atilla Kamer:
SEXUS POLİTİCUS PİŞMANLIĞI !!! FRANSA CUMHURBAŞKANI HOLLANDE, “SURİYE'YE 2013'TE KİMYASAL SİLAH KULLANILIRKEN MÜDAHALE ETMEDİĞİMİZ İÇİN PİŞMANIM, MÜDAHALE GERÇEKLEŞMEDİ VE ŞİMDİ KARŞIMIZDA IŞİD VAR" DEDİ.!!!
PARZANİ YÖNETİMİ ULUSAL ORDU KURMA ÇALIŞMALARINI HIZLANDIRDI.!!!
DIŞİŞLERİ KAYNAKLARI, TÜRKİYE İLE ABD ARASINDA YAKINDA İMZALANACAK ANLAŞMAYA GÖRE 1500-2000 SURİYELİ MUHALİFİN MART’TAN İTİBAREN TÜRKİYE’DE EĞİTİLECEĞİNİ AKTARDI. !!!
ABD KONGRESİ, SAVAŞTAN KALMA DONANMA GEMİLERİNİN TÜRKİYE'YE VERİLMESİNİ REDDETİ. KARARA GEREKÇE OLARAK, TÜRKİYE’NİN İSRAİL’E KARŞI GİDEREK ARTAN DÜŞMANCA TUTUMU VE KIBRIS YAKINLARINDA DOĞAL GAZ ARAMASI YAPAN AMERİKAN ŞİRKETLERİNE KARŞI TAKINILAN TAVIR ÖNE SÜRÜLDÜ.!!!
SAYIN MAHMUD, AKIL TUTULMASI BİR HABER DAHA!!! ASTSUBAYIN GÖREVİ KAÇAKÇILARA = İŞİD TERÖR ÖRGÜTÜNÜN GEÇİŞLERİNE MÜDAHALE ETMEK MİDİR??? ASTSUBAY KAÇAKÇILARA MÜDAHALE( $-US DOLLARS RÜŞVETUS) ETTİĞİ İÇİN SORUŞTURULACAKMIŞ!!! SÜLEYMAN ŞAH SAYGI KARAKOLU ÜZERİNDEN AYRICA MİT'İN OCAK 2015 OPERASYON BAŞARISI İÇİN DE TEBRİKLERİMİZİ İLETİYORUZ, ELLERİNE, YÜREKLERİNE SAĞLIK!!! BAŞBAKAN DAVUTOĞLU, SURİYE SINIRINDA KAÇAKÇILARA MÜDAHALE EDERKEN ALIKONULAN ASTSUBAYIN MİT'İN OPERASYONUYLA TÜRKİYE'YE GETİRİLDİĞİNİ AÇIKLADI.!!!
ELCEVAP:
Sayın Kamer,
Haklısınız.
Kazan & Kazan bitmez.
Hedeflenen imaj: "Kahraman MİT, kahmaran Davutoğlu."
TSK'nın itibarı yerlerde sürünürken, Davutoğlu şahika'yı zorluyor.
Kaldı ki, IŞİD'in acımasızca rehine kellesi aldığı bir ortamda, MİT'in kahramanlık'ı mutlaka göz doldurmuştur.
Hadise'yi tersten okuyacak olursak, neo şer ekseni kapsamında AKP, MİT, PKK, IŞİD ile el ele, acem barzan halay'da.
Rehine kurtarmak o kadar kolay ise IŞİD'in elinden kurtarılmayı bekleyen birçok isim var, Davutoğlu'nun el'ini tutan mı var?!
Yani?!
"Neo 11 Eylül" kapsamında "terör" Türkiye'yi büyük şehirlerde vurması halinde Davutoğlu'na muhakkak soracaklardır:
"Hayırdır ha(z)cı ne iş?!"
Selamlar
HM
...
Final süreç'i: Büyük Satranç Tahtası'nda, "AKP" ile Ay Işığı'nda mehtap havası geçiyorlar?!
ABD Kongresi, savaştan kalma donanma gemilerinin Türkiye'ye verilmesini reddeti. Karara gerekçe olarak, Türkiye’nin İsrail’e karşı giderek artan düşmanca tutumu ve Kıbrıs yakınlarında doğal gaz araması yapan Amerikan şirketlerine karşı takınılan tavır öne sürüldü.
HÜKÜMET Sözcüsü Bülent Arınç, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a destek çıkarak, “Eleştirilerin ölçülü olması gerekir. Onun için söylenenler bana söylense kırılırım. Onu cesur bir insan olarak tanıyorum” dedi.
4 eski bakan için karar verildi
Dört eski Bakan ile ilgili TBMM Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu'nun kararı belli oldu.
TBMM Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, eski AB Bakanı Egemen Bağış, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler ile eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Yüce Divan’a gönderilmemesi yönünde karar aldı.
Meclis Soruşturma Komisyonu, yolsuzluk ve rüşvetle suçlanan 4 eski bakanın Yüce Divan’a gönderilip gönderilmemesine karar verdi. Komisyon 5’e karşı 9 oyla bakanların "Yüce Divan’a sevk edilmemesi" yönünde karar aldı.
Hüseyin Kocabıyık: Sonuçta RP ve ANAP Meclis'teki çoğunluklarına dayanarak parmak hesabıyla Çiller'i köşeye sıkıştırdılar.
Suçlamalar ciddi miydi? Hayır, tek kelimeyle saçmalık ve iftiradan ibaretti ama yine de herkes "gitsin, Yüce Divan'da aklansın" diyordu. DYP'lilerin çoğu böyle düşünüyordu. İşin ilginç tarafı bugün "Ak Partili üç bakan Yüce Divan'da hesabını versin" dediğim gibi o gün de "Tansu Çiller niye çekiniyor ki, gitsin Yüce Divan'a bu saçma iddiaları bir bir cevaplasın ve oradan Kahraman gibi dönsün" diye düşünüyordum.
Bu benim her zaman siyasi meşrebime egemen olan hesap verilebilirlik, ahlak ve açıklık kavramlarına olan inancımın dışa vurumuydu.
O gün kimsenin cesaret edemediği şeyi yaptım ve Tansu Çiller'e bu fikrimi söyledim. "Gidin Yüce Divan'a ve takır takır hesabını verin bu iddiaların. Buradan siyasi sonuçlar da çıkarırız biz" dedim.
Söylediğimden hiç rahatsız olmadı ve bana söylediği içten sözleri bugün gibi hatırlıyorum: "evladım, benim korkum yok, ben gider hesabımı veririm ama sen Yüce Divan'ı normal, adil karar veren bir mahkeme zannediyorsun. Öyle değil, orası bir infaz mangası. Sen biliyor musun ki mahkeme üyeleri 'şu kadın gelse de canına bir okusak, işini bitirsek' diye ellerini oğuşturuyorlar" dedi.
O günlerde Çiller muhalifi gazeteler Tansu Hanım'ı cübbeli Anayasa Mahkemesi üyelerinin kucağına oturmuş gösteren karikatürler yayınlıyorlardı. TBMM'nin lobisinde ANAP'lı milletvekilleri DYP'lilere ve gazetecilere "Ablanızın işini bitireceğiz" diye sırıtık laflar atıyorlardı.
DYP benim gibi saf adamların laflarına itibar etseydi ve liderini Yüce Divan'a gönderseydi, muhtemelen Türk siyasetinde yeni bir mühendislik olayı yaşayacaktık.
Yine hafıza kayıtlarımıza, biraz daha eski bir olaya dönelim: Demirel bütün bir 80'li, 90'lı yıllar boyunca ANAP'ı ve Özal'ı yolsuzlukla suçladı. İktidar olunca bu sözünü yememek için ANAP'ın iki bakanını Yüce Divan'a gönderdi. Uzun bir yargılamadan sonra Sefa Giray ve Cengiz Akkaya aklandı. Ama bu arada ANAP, bakanları Yüce Divan'da yargılanan bir parti olarak damgalandı ve milletin gözünden düştü, bir daha toparlanamadı, helak oldu gitti.
Bu tecrübeler bize neyi gösteriyor?
Yüce Divan adalet dağıtan bir yargılama zemini değil.
Yüce Divan, siyasi kararların alındığı ve sonuçları itibariyle siyasi mühendisliğe kapı aralayan telafisiz bir sürecin adı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e sağlık sorunlarından dolayı geçmiş olsun ziyaretinde bulundu, kardeşi Hacı Ali Demirel'in vefatı nedeniyle taziyelerini iletti. Geçtiğimiz yıllarda Demirel'i sert sözlerle eleştiren Erdoğan ziyaretinde, "İkazlarınız bize yol gösterir" ifadesi kullandı.
Hollande: Suriye’ye müdahale etmediğimiz için pişmanım
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, "Suriye'ye 2013'te kimyasal silah kullanılırken müdahale etmediğimiz için pişmanım" dedi
Paralel yapının kaset komplosuyla mağdur olan eski MHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Bölükbaşı, kendisinin "Haydar Baran" sahte ismiyle dinlendiğini hatırlattı. Bölükbaşı "Haberleri okuyunca 'Haydar Baran'ın kim olduğunu araştırdık. 'Hayata Dönüş' operasyonundaki direnişçilerden biri imiş. Bir MHP Genel Başkan Yardımcısını bu isimle dinleyerek ironi yapmışlar" dedi. 
Öldüren yiyecek mochi
Japonların geleneksel pirinçten yapılan hamur işi yiyeceği mochi, bu yıl 9 kişinin ölümüne yol açtı
Güngör Uras: KİMİNE GÖRE SAAT LÜKS KİMİNE GÖRE DE CÜCÜK!
Lüks ‘güç sergiler’
Karamsar iktisatçı Veblen’in 1899 yılında yayınlanan “Theory of the Leisure Class” isimli kitabında, belli kesim için “gösteriş”in, güç simgesi olduğunu yazar. Belli kesim, “üstünlüklerini, güçlerini göstermek için”  gösterişli büyük harcamalar yaparlar. Lüks harcamalar bu tür harcamalardır.
Günümüzde herkesin alamayacağı yüksek fiyatla satılan otomobilleri, pahalı markalı giysileri, saatleri satın alanlar, (İktisatçı Veblen’in bundan yüz yıl önce işaret ettiği gibi) başkalarına “Biz herkesten farklıyız. Biz güçlüyüz” mesajını  vermek isteyenlerdir.
Üşenmedim saydım. Beymen’in mağazalarında 104 marka kadın giysisi, 50 marka kadın ayakkabısı, 50 marka kadın çantası satılıyor. Nişantaşı’nda yabancı markaların sadece kendi ürünlerinin satıldığı mağazalar var. Cartier, saat ve mücevher yanında kadın çantası da satıyor. Çanta 12 bin TL. Prada’da erkek elbisesi ve kadın elbisesi 18 bin TL. Chanel’de cam kutu içinde sergilenen özel çanta 125 bin TL. Christian Louboutin’in altı kırmızı boyalı kadın pabuçları 3 bin TL, çizmesi 8 bin TL.
Vakko Türkiye’de markalı ve kaliteli eşarbın öncüsü oldu. Şimdilerde kadınlarımız daha çok eşarp kullanır oldu. Vakko eşarbın iki rakibi var. İçeride giderek parlayan Aker markasının eşarpları 19.90 - 29.90 TL arasında satılıyor. Fransa’dan ithal edilen Hermes eşarpların tanesi 1.260 TL.
AK Parti Sözcüsü Beşir Atalay, 17 ve 25 Aralık'ın hükümete yönelik darbe girişimi olduğunu söyledi. AK Parti Sözcüsü Beşir Atalay, AK Parti'nin oy oranının yüzde 48 olduğunu söyledi. 
Silivri’de dondurucu işkence: Polislerin ısıtıcı talebi karşılanmadı
Kendi Atadıkları Aym Üyelerine Güvenemediler
Skandal bürokrat Nedim Zurnacı görevden alındı! Hasar tespiti için köyleri gezerken ayakları ıslanmasın diye köylünün sırtına çıkmıştı! Manisa'da, yoğun kar yağışından zarar gören seralarda hasar tespiti yapmak için görevlendirilen, ayakları ıslanmasın diye çiftçiler tarafından kucaklanarak taşınan Kırsal Hizmetler Daire Başkanı Nedim Zurnacı görevden alındı. Zurnacı hakkında idari soruşturma da başlatıldı.
Piyasalarda 2007 darbesi.
Hasan Cemal: 28 Şubat'larda isyan edenler, 'Savuşturma Komisyonu' kararına, Erdoğan fetvalarına ne diyorsunuz?
HDP İstanbul İl Kongresi’nde HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak konuştu
Öcalan'dan AK Parti'ye darbe uyarısı
Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan'ın AK Parti'yi darbe olabileceği konusunda uyardığı söyledi. Önder, Öcalan'ın HDP'ye seçimi parti olarak hazırlanın talimatı verdiğini de söyledi.
HDP Adana Milletvekili, eski HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak, kanser tedavisi gördüğü Ankara’daki Güven Hastanesi’nde hayatını kaybetti.
Cemil Bayık: Barış olursa Türkiye'ye dönerim, burada ne yapayım, PKK'dan emekli olunmuyor
KCK Yürütme Konseyi Başkanı Die Zeit'e konuştu
Bakan Müezzinoğlu: Yüce Divan'a güvenmiyoruz, yolsuzlukları kendimiz temizleriz
Denizli'nin Honaz İlçesi'ne bağlı Kocabaş Mahallesi'nde 62 yaşındaki Yaşar K., evinin bahçesine hırsızlık için girdiğini ileri sürdüğü Roman 15 yaşındaki Ali İnci'yi tabancayla vurarak öldürdü.
Rusya’ya yaptırımlar uzun sürmeyecek
Rusya'da yatırımları olan Alman şirketlerin yaptırımlardan zarar gürdüklerine dair şikayetlerinin arttığını ortaya koyan bir araştırma, Rusya'daki 200 Alman şirketinden sadece 6 tanesinin ülkeyi terkettiğini ortaya koydu. 
Kamalak: ONE MİNUTE ÇIKŞI HİKAYEYDİ
AK Parti'den kurtulmak için halkı silahlı mücadeleye çağırdı!
Aşırı Kemalist Ulusal TV'de Kilittaşı adlı programa katılan Ayşenur Arslan AK Parti'den kurtulmak için, önce CHP'yi HDP ile ittifak yapmaya çağırdı, sonra da silahlı mücadeleye...
TÜRK siyasetini yabancı güçlerin dizayn ettiğini belirten Yurt Partisi lideri Sadettin Tantan, MİT’in görevini sorguladı.
ABD’liler AKP’nin kurucuları ve Ali Bulaç, Abdurrahman Dilipak gibi yazarların da aralarında bulunduğu kişilerle görüşürken MİT neredeydi? Bu konuyu takip ediyor muydu? 
2012'de ülkeyi, Avrupa Birliği içinde tutmak isteyen Merkel ise bu kez kararını verdi: Bırakın çıksınlar, gerekli reformlarımızı yaptık. İrlanda ve Portekiz de güvende. Aynı şeyleri bir daha yaşamayız.
4 bakan için 4 soruda kader oylaması!
Sarıgül’ü konuşurken medya-iş dünyasısiyasetin kirliliğinden bahsettiniz... Yaşananlarda bütün siyasetçilerin rolü yok mu? 
Olmaz mı? Suç ortaklarıyız! Maalesef. Bakın bir şey söyleyeceğim. Deniz Baykal’dan izin almam lazımdı aslında ama... 28 Şubat’ın arka planı çok önemlidir. Baykal, ben, Mehmet Ali Özpolat o gece saat 23.00’te Florya’da buluştuk. Dedim ki: “Türkiye’ye büyük tuzak kuruluyor. Tuzağı siz bozarsınız, Erbakan’a sahip çıkın!’’
Ama dinlemedi, tam aksine davrandı... 
Evet. Koşullar öyle enteresandı ki... Bilemiyorum. Bazen insan farkında olmayarak bir şeylere alet olabiliyor, sanki çok doğru yapıyormuş gibi...
Güngör Uras: Paradan ne haber?
Ayşe Hanım Teyzem sabahtan akşama borsa endeksi indi - bindi, dolar, altın fiyatı indi - bindi haberlerinden bunalmış. “Parası olanlar ne yapıyor? Ev mi, altın mı, döviz mi satın alıyor?” diyerek merak ediyor. “Ayşe Hanım Teyzem’e, paradan puldan haber vermek için İstanbul’da dolandım, durdum... Markalı konut müteahhitlerini yokladım, Kapalıçarşı’da altının nabzını tuttum, yatırım fonlarına bir göz attım
Mustafa Sarıgül'ün Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü'ye zorla istifa mektubu imzalattırdığının ortaya çıkması akıllara daha önce başka kişiler üzerinde de uyguladığı baskıcı metotlarını getirdi. İşadamı Korkmaz Yiğit geçtiğimiz eylülde Mustafa Sarıgül'ü bir süre önce kendisine zorla "borcu yoktur" kağıdı imzalattırdığı gerekçesiyle savcılığa şikayet etmişti. 
Mesele Haşim Kılıç değil Abdullah Gül
Anayasa Mahkemesi 17 üyeden oluşuyor. Bu 17 üyenin 10’unu AKP’nin içinden çıkarak Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül atadı.
Komisyonda son dakika bombası: O tapeler imha edilecek
...
OKUR GÖRÜŞ
Özgürce:
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg (Zümrüd-ü Anka ya da batıda bilinen adıyla Phoenix), Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yanarak kül olmak suretiyle ölmesi, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesiymiş…..
Kuşlar Simurg’a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg’u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg’un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg’un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg’un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.
Ancak Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Oraya varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş, hepsi birbirinden çetin yedi vadi… İstek, aşk, marifet, istisna, tevhid, hayret ve yokluk vadileri…
Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş…
“Aşk denizi”nden geçmişler önce…”. “Ayrılık vadisi”nden uçmuşlar…”. “Hırs ovası”nı aşıp, “kıskançlık gölü”ne sapmışlar… Kuşların kimi “Aşk denizi”ne dalmış, kimi “Ayrılık vadisi”nde kopmuş sürüden… Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle…
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;
Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);
Kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış;
Baykuş yıkıntılarını özlemiş;
Balıkçıl kuşu bataklığını.
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi “şaşkınlık” ve sonuncusu Yedinci Vadi “yokoluş”ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş… Kaf Dağı’na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça “si”, “otuz” demektir… murg” ise “kuş”…
Simurg’un yuvasını bulunca ögrenmişler ki; “Simurg – otuz kuş” demekmiş.Onların hepsi Simurg’muş. Her biri de Simurg’muş. 30 kuş, anlar ki, aradıkları sultan, kendileridir ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.
Simurg Anka’yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız. Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır..
*
Sorunun Has’ı!..
Elde var bir, 29 nerede?..
...
fehimli mestan:
Siz atlamışsınız, onu da ben ekleyim. :) Dünkü Sözcü Gazetesi’nde Oray Eğin, Güneri Civaoğlu’na övgüler düzüyordu. “… Hayat onun için mortadella salamı, havyar, Cheval Blanc ve smokinden ibaret adeta. … ‘İyi yaşamak en iyi intikamdır’. Ve Güneri Civaoğlu inadına iyi yaşıyor; Avamlaşmaya, köylüleşmeye, kıstırılmaya, fakirliğin yüceltilmesine, vasatın prim yapmasına karşı. İyi ki yaşıyor ve gözümüzün içine sokuyor.” Şimdi ben bu yazıyı okuyunca tereddüte düştüm. :( İyi yaşamak istediğim halde neden ben de iyi yaşıyamıyorum? Köylüleşmeye, avamlaşmaya vasatın prim yapmasına, fakirliğin yüceltilmesine karşı olduğum halde ay sonunu getirmekte zorlanan bir insan olarak mortadella salamının ne olduğunu bile bilmemek ben de utanma duygusu yaratırsa Oray Eğin, yukarda alıntı yaptığım yazısı ile kimlere ne mesaj veriyor diye düşünmek lazım mı, bilemedim!  :(
...
TCKergin:
Onu bunu bilmem, “Haramı Sıfırlama” cezası getirilir, FAltaylı makul şüpheli olur, sonunda da aklanır ise… O zaman yukarıdaki NATO (Not Action Talk Only)sözlerine inanırım…
...
Cevat Kelle: 
Dubai Polis Şefi Yardımcısı Zahi Halfan, IŞİD elebaşılarının kadın kılığına girerek Türkiye’ye kaçış zamanı yaklaştığını açıkladı.
...
Adsız: 
"Anladım ama ne?" ve/veya Aklı kesmek?!" kaydınıza yeni bir yorum yaptı: 
...
Ve...
Son olarak...
Nüans'lı zaman'lar!?
F'sihirbazlar çetesi?!
Eric Chaline, “History’s Worst Inventions (Tarihin En Kötü İcatları) kitabından:
"Çağlar boyunca hükümdar ve diktatörler kendilerine karşı gelenleri cezalandırmak amacıyla, çeşitli aletler kullandılar. Bunlardan biri, Fransız Devrimi sırasında kullanılan “giyotin” idi. Kadere bakın ki, mucidi Joseph Ignace Guillotin de giyotinle öldürüldü."
Bir başka pasaj:
1250’li yıllardan itibaren, “arsenik” kullanılarak binlerce kişi zehirlendi. Arsenik’in etkileri, yiyecek zehirlenmesi ve koleraya benzer olduğu için, doktorların bu zehri ayırt etmeleri mümkün değildi. Ancak, 19. yüzyıl sonlarına doğru, “arsenik”in etkileri ayrıştırılabildi. “Arsenik” mirastan faydalanmak isteyen binlerce kişinin kendi akrabalarını öldürmek amacıyla kullandıkları bir zehir olmuştur.
Erdoğan / Gülen harp'ini anlatmaya "Kelimeler yetmez"!?
Nokta.

6 Ocak 2015
Hayrullah Mahmud

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder