3 Ocak 2015 Cumartesi

6'da 6 görüş: "Rigor mortis" ve/veya (Neo) Abdülhamid düşerken?!

6'da 6 görüş: "Rigor mortis" ve/veya (Neo) Abdülhamid düşerken?!

“Audi, vide, tace, si vis vivere / Dinle, gör, sus, eğer yaşamak istiyorsan.”
“Evet’iniz ‘Evet’, ‘Hayır’ınız ‘Hayır’ olsun. Bundan fazlası Şeytan’dandır.”
Matta 5:37
''Zenginlik hiçbir şeydir. Sağlık kaybı bir şeydir. Karakter kaybı her şeydir!'' 
Alman atasözü
“Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çöker!”
Cicero
“Kimseye ardımdan gelmesini söylemedim. Herkes kendi iç sesini dinledi!”
Gandi
...
DURUM
İsrail / İran makas'ı çok sert.
Baştankara yönetilemez halde!
Terör, narko mafya, suikast çemberi.
Şişli'de kavga büyüyor!
Beşiktaş'ta kiralar yükseldi!
Yükselten Suriyeli "vatandaş"lar.
Soru şu:
Suriyeli vatandaş'ın ne kadarı "legal" ne kadarı illegal!
Yani?!
İstanbul'u terör vuracak ise taşeron unsurlar hangi yapı'nın içinde saklı!?
Hasılı:
Neo 11 Eylül süreç'i kapsamında 20'de 20 vizyon ve/veya 6'da 6 görüş:
Güven'de değilsiniz!
Güven'de değiliz.
"Cevahir" derdine düşen lüküs yaşamcı vatandaş güven'de değil!
Sözün özü:
Konjonktürün filmi: Abdülhamid Düşerken?!
Nahid Sırrı Örik'in Sultan Hamid Düşerken adlı kitabından uyarlanmış 2002 yapımı Ziya Öztan filmi. 18 Nisan 2003 tarihinde gösterime girmiştir. 1 milyon doları aşan bütçesiyle Türk sinema tarihinin o zamana kadar en pahalıyla mal olan yapımı unvanını elinde tutan film, Yıldız Sarayı, Maslak Kasrı gibi gerçek mekânların yanı sıra, Marmara Üniversitesi’nin bahçesine inşa edilen, Beyoğlu ve İstiklal Caddesi’nin eski hallerinin yeniden yaratıldığı dev setlerde çekildi.
Merkezde yer alan bir aşk macerası çerçevesinde, İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesi, Abdülhamid’in tahttan indirilmesi, 31 Mart olayları ve Harekât Ordusu’nun İstanbul’a gelişi gibi tarihi gerçekleri ele alan film; mesleğinde başarı kazanmış, Osmanlı İmparatorluğu’nun demokratikleşme mücadelesinde ön saflarda yer almış, İttihat ve Terakki Cemiyeti yöneticilerinden Binbaşı Şefik’in bir nazır kızına aşık olması ve iktidar sevdasına kapılmasını konu alıyor.
Yani?!
“Yürüyüşünde mutedil ol, sesini alçalt. Seslerin en çirkini, şüphesiz ki, ‘Eşek’lerin sesidir.”
Lokman Suresi, 19
“Geçmişini hatırlamayanlar onu bir kere daha yaşamak zorunda kalırlar.”
George Santayana
“Yalancıdan iki şey ayrılmaz: Biri bol vaat, diğeri özür dilemek.”
Abdullah bin Ömer
Ezcümle:
Neo Abdülhamid düşerken, payitaht "ardak"!
Çankaya'da BOP'un hayalet'leri cirit atmakta.
Karşı darbeciler baş'ta olduğu sürece Türkiye de Dünya da güven'de değil!
Enerji bazlı Neo II. Dünya (nükleer) HAARP'i.
Özde laik kalkışma.
Düşen bir (laik) çizgi yeni'den yükseliyor.
LARP.
...
Final süreç'i: B'yi "d", 3'ü "e" zanneden ve büyümeyi reddeden devlet büyükleri kim'ler?!
CIA, geleceği 15 yıl önceden gördü (!)?
İSRAİL'DEN İRAN PROVASI
İsrail Yunanistan ortak tatbikat yaptı
İran Unit 400 suikast timi, İsrail hedeflerini vurmak için Türkiye’ye sızdı!
Pentagon'un Türkiye senaryoları!
Senaryolar arasında darbe de var şeriat da..
ADANA’da içinde patlayıcı madde ve silah bulunduğu yönünde ihbar yapılan araç, polisi alarma geçirdi. Kent merkezinde durdurulan araç, incelenmek üzere emniyete götürüldü.
Sexus Politicus: İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth'in oğlu Prens Andrew'un reşit olmayan bir kızla cinsel ilişkiye girdiği iddia edildi.
Arda Turan'dan Sinem Kobal itirafı
Turan, “Sinem’le evliliğinizi neden devamlı olarak ertelediniz, onun ahını almış olabilir misin?” sorusu üzerine “Kimin daha fazla, kimin daha az hata yaptığını konuşmak gereksiz olur. Biz evlilik planları yaparken ayrılma kararı aldık. Demek ki bitmesi daha hayırlıymış” dedi.
Ama ben bazı şeyleri kabul edebilen bir adam değilim. Sinem başka bir erkekle görüştüğü an benim için her şey bitmiştir. Bundan sonra tek arzum, Sinem’in mutlu olmasıdır.”
Sadakat zor bir iş haline geldi
Terk edilen gelinin intikamı
Maskeli cinayet'in altından yasak aşk çıktı!
Boşandığım eşimden hamile kalmak istiyorum!
"Gelecekten kaygı duyan kadınlar partimize geliyor"
Yeni Akit: Yolsuzluk tweeti için gözaltına alınan gazetecinin bir yılda yaptığı tatili Erdoğan 12 yılda yapmadı! Yeni Akit Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu, attığı 17 Aralık tweeti nedeniyle gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan gazeteci Sedef Kabaş’ın Sahil Güvenlik Dergisi’ne yazdığı 3 aylık Yunanistan tatili yazısını köşesine taşıyarak, “Londra doğumlu Sedef abla ve içinde olduğu aristokrat zümrenin bir seferinde yaptığı üç aylık tatili, Tayyip Erdoğan’ın 12 yıllık Başbakanlığı döneminde, toplam olarak yapmadığının garantisini verebilirim. Gerisi hikayedir. Palavradır, yalandır, iftiradır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı sırasında çalışma ofisine "böcek" tabir edilen dinleme cihazı konulmasıyla ilgili davada sanıklardan eski Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanı Mehmet Yüksel, "Başbakan'ın bütün konuştuğu yerlerde böcek araması yaptık, ancak ikametlerde düzenli arama yapılmadığını soruşturma aşamasında gördük" dedi. Erdoğan'ın Yakın Koruma Müdürlüğü'nü yapan sanık Zeki Bulut da "Beyefendiye, 4 buçuk yıl hizmet ettim. Sabah erken saatte gittim, gece yarısı döndüm. Amiyane tabirle Sayın Erdoğan'ı yataktan aldım, yatağa bıraktım. En son adamdım.Çocuklarımın hangi sınıfa gittiğini unuttuğum oldu. Çocuklarımın büyüdüklerini hiç görmedim'' diyerek kendini savundu.
İran, TÜSİAD'a neden kızdı?
Güngör Uras: Hakiki yün sudan ucuz!
Mahmutpaşa’da Sahara mağazasının vitrinindeki manken dikkatimi çekti. Mankene beyaz smokin girdirilmiş. Merak bu ya, görevliye sordum “Bu smokin kaç para?” dedim.  Görevli “Hocam komple 300 TL. Gömlek, papyon, kuşak, kol düğmeleri, çorap... Komple... Sadece ayakkabısı yok” dedi. Ekledi. “Hocam bu Nişantaşı’nda Damat mağazasında satılanın bire biri...” Vitrindeki erkek takım elbiseleri sordum... ”Hocam bunların kumaşı Aktınyıldız, Yünsa... Hakiki yün. Takımı 150-200 TL. Nişantaşı’nda satılanlar ile aynı kalite...”
Merak ile Nişantaşı’nda düğünlük smokinin kaça satıldığını öğrenmeye çalıştım. Yılbaşı tenzilatından sonra smokin 2 bin 610 TL’ye düşmüş. Gömlek 265 TL. Papyon 62 TL. Kuşak 157 TL. Hepsi ayrı ayrı satılıyor.
İstinyepark’ta işportanın 200 misline satışta
Ünlü markaların benzeri çantalar genelde işportalarda satılır. Sokakta gezerek çanta satana ilk defa rastladım. Kolunda ünlü markaların Louis Vuitton’ın, Burberry’nin, Chanel’in, Gucci’nin, Dior’un çantaları var.”
Kaça satıyorsun?” diye sual eyledim. “Louis Vuitton’lar 20 TL. Öbürlerini biraz daha ucuza veririm” dedi. Hayret etmemek imkansız. Bunları üreten kaça üretiyor ki hem o hem de satan bu fiyat ile kar edebiliyor. İstinye Park’ta bu ünlü markaların mağazalarında fiyat teftişine çıktım. Ben Louis Vuitton’un çantalarını çok beğenirim. Şimdilerde değişik tasarımcılar bu firmaya çanta tasarlıyor. Louboutin’in tasarımı çanta 10 bin 900 TL. Rei Kawakubo’nun ki 5 bin 850 TL idi. Timsah derili bir model vardı. Fiyatı 67 bin lira imiş. En beğenilen en çok satan modelin fiyatı 9.250 TL idi.
İşportacının sattığı çantanın benzeri bir çanta yoktu. Demek ki, bizde benzerini üretenler deriyi benzetmiş, biçimini kendileri tasarlamış.
Para yemek, kira ve yola gidiyor
Halkımızın büyük kısmının gelir imkanları sınırlı olduğundan, harcanabilir geliri ancak yaşamını sürdürmeye yetiyor. Ülke genelinde halkımızın toplam harcamalarının yüzde 25’i gıdaya, yüzde 18’i konut giderlerine, yüzde 20’si ulaştırma ve haberleşmeye gidiyor. Bu üç kalem toplam harcamanın yüzde 63’ünü oluşturuyor. Buna olmazsa olmaz harcamalardan sağlığı eğitimi eklersek yüzde 7’de olanların payı. Giyim, kuşama yüzde 5, makine ve ev aletlerine yüzde 7 pay ayrılıyor.
AVM’de ‘kira’ külfeti
Şimdilerde hemen her şehirde, büyükşehirlerde hemen her köşede bir AVM var. AVM’lerin içinde ise yok yok. Pırıl pırıl binalar, yeme içme yerleri, eğlence köşeleri...
İyi de acaba bu AVM’lerde dükkan kiraları kaça? Bu dükkanlardan alışveriş edenlerin faturalarında AVM yükü ne kadar?
İstanbul’daki en fazla ilgi gören AVM’lerde 200 m2’lik bir dükkanın ortalama aylık kirası (metrekaresi 100-120 euro’dan)  ortalama 20 bin euro. Vergisiyle 25 bin euro. (Yaklaşık 75 bin TL.) Bu dükkanın kapısı her Sabah besmele ile açılırken, elektrik ve personel masrafı olarak da 200-300 euro masrafa biniyor.
AVM’lerde dükkan kiralayanın kirasını ödeyebilmesi, dükkanını her sabah açabilmesi için kira ödemesinin cirosunun yüzde 8 ile yüzde 15’ini geçmemesi gerekiyor.
Özetle AVM’den alışveriş edenlerin kasaya yaptıkları her 100 TL ödemenin 85 lirası mal bedeli, 15 lira dolayındaki kısmı ise dükkan kirası.  AVM’lerde dükkan kiraları yüksek de İstanbul’un Nişantaşı, Bağdat Caddesi, İstiklal Caddesi gibi yerlerinde ucuz mu? Hayır. İstanbul’un parlak alışveriş caddelerinde dükkanların metrekare aylık kirası 190 euro dolayında. İzmir’de 120 euro, Ankarada 140 euro. Kirası yüksek dükkanları yabancı ve yerli ünlü markalar kiralıyor. AVM lerdeki ve ünlü caddelerdeki dükkanlar kira bedelini çıkaramasa da genel iş hacmi içinde hazmedilebiliyor.
Dolar yılın ilk işlem günü farkını gösterdi. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülke para birimlerine karşı değer kazanan doları, AB ve Japonya’nın parasal genişlemesi, ülkelerdeki büyüme problemi, ABD’nin iyileşmesi doları 2015’in güvenli limanı yapacak.
...
VAZİYET
Kitabın adı: AMERİKA'NIN GİZLİ SAVAŞI (America's Secret War)
AMERİKA VE DÜŞMANLARI ARASINDAKİ KÜRESEL ÇATIŞMA
Yazarı: GEORGE FRIEDMAN
İngilizce'den çeviren: Enver Günsel
Stratfor'un Kurucusu
PEGASUS
ABD, 1. Baskı: 2004
1. Baskı: İstanbul, Mart 2014
25 TL
384 sayfa
(...)
Arka kapak:
Barron's tarafından "Gölge CIA" olarak nitelendirilen George Friedman'ın küresel istihbarat şirketi Stratfor, Fortune 500 şirketlerine, medya kuruluşlarına ve hatta ABD hükümetine analizler sunmaktadır. Friedman bu kitabında Amerika'nın Afganistan, Irak ve sonrasındaki dış siyaseti ve savaşlarıyla ilgili medyanın ortaya çıkaramadığı jeopolitik hikâyeyi anlatıyor.
-El Kaide'nin savaş planları neydi ve 11 Eylül saldırısını nasıl gerçekleştirdi?
-New York'ta nükleer bomba yüklü bir çanta tehdidi savaşın gidişatını nasıl değiştirdi?
-Afganistan'ın istila edilmesi için ABD, Rusya ve İran'la nasıl anlaştı?
-11 Eylül saldırısı Suudi Arabistan'ı ve Ortadoğu'yu nasıl etkiledi?
-George W. Bush'un Irak'ı istila etmesinin ardında yatan gerçek nedenler neydi ve Kitle İmha Silahları daha derin bir oyunun parçası olarak nasıl gündeme geldi?
-CIA, Saddam Hüseyin'in ve İran'ın gerçek planları hakkında nasıl yanlış hesaplamalar yaptı ve bunlar savaşta ABD'yi nasıl çıkmaza soktu?
-ABD neden El Kaide'yi yok edemedi?
-ABD'nin stratejik hataları ve başarıları nelerdi?
-Türkiye'nin 1 Mart Tezkeresi'ni TBMM'de reddetmesinin gerçek sebepleri nelerdi ve bu süreç ABD-Türkiye ilişkilerini nasıl etkiledi?
-ABD'nin Irak savaşı planlarında Kürtlerin rolü neydi?
-Irak'ta ABD'nin Sünnilere ve Şiilere karşı izlediği denge politikası neydi?
-Irak'taki Şiilerin lideri Sistani, ABD'nin planlarını bozmak için hangi adımları attı?
(...)
Sayfa 11:
11 Eylül 2001'de başlayan savaşa, Dördüncü Küresel Savaş, ABD - Cihatçılar Savaşı, ABD - El Kaide Savaşı ya da ABD - İslamcılar Savaşı denilebilir.
(...)
Sayfa 12:
Satranç oyununda pek çok hareket olanağı vardır. Örneğin yirmi tane ilk hareket olanağı olduğu söylenir. Aslında belki altı ilk hamle oynayabilirsiniz. Satrancı daha iyi anladıkça, oyun seçenekleriniz de azalır. Sonunda belirgin hamlelerin çoğunun riskli ve iyi hamlelerin de kısıtlı olduğunu anlarsınız. Oyuncular ustalaştıkça tahmin etmek, oyunu anlamak kolaylaşır ve zeki bir oyuncunun yeni bir varyasyon icat etmesine kadar devam eder bu durum.
(...)
Sayfa 13:
Bir nesneye ne kadar çok yaklaşırsanız anlamı o kadar azalır.
(...)
Sayfa 17:
ABD, 1941'de Japonya'yla savaşa gireceğini biliyordu. Aslında 1920'den beri hazır bir plan - Turuncu Plan- vardı ve Deniz Kuvvetleri Akademisi uzun yıllardan beri her yıl Japonya'yla bir savaş tatbikatı yapardı.
(...)
Sayfa 17:
Hiç kimse El - Kaide'yi Japonya konusunda olduğu kadar ciddiye almadı, bunun en büyük nedeni, ABD'nin yabancı ülkelerden gelebilecek tehditleri tahmin konusunda iyi olmasıydı. ABD, ülkeler dışındaki gruplardan gelebilecek tehditler konusunda nasıl düşüneceğini pek iyi bilemiyordu.
(...)
Sayfa 18:
Bütün büyük savaşlar gibi Dördüncü Küresel Savaş'ın kökleri bir önceki savaştadır. 2. Dünya Savaşı, 1. Dünya Savaşı'nın sonucu olarak çıkmıştır. Soğuk Savaş'ın - Üçüncü Küresel Savaş'ın - kökleri ise 2. Dünya Savaşı'ndadır. ABD - Cihatçılar Savaşı da Soğuk Savaş'ın sonucudur. Soğuk Savaş'ın nasıl sona erdiğini anlamadan, 11 Eylül'ü anlayamazsınız, çünkü iki hikaye birbirine sıkıca bağlıdır. Ayrıca, büyük savaş teorisyeni Karl von Clausewitz'in, "Savaş başka yöntemlerle uygulanan politikalardır" sözünden bir şeyler anlamak da önemlidir.
(...)
Sayfa 18:
Buna 1970'lerin petrol sıkıntısı ve Amerikan ekonomisinin yükselen petrol fiyatlarıyla iyice çöküşe geçeceği korkusu da eklenince, Jimmy Carter'ın ünlü ulusal sesleniş konuşmasında sözünü ettiği "kırıklık" geliyordu akla.
(...)
Sayfa 28:
Carter hiç kuşkusuz, Sovyetlere karşı Afgan gerillalarına destek vermenin, Sovyetler Birliği'nin çöküşüne ve bir kuşak sonra da El - Kaide'nin doğuşuna yardımcı olacağını düşünemezdi elbette, mantıklı hiç kimse de düşünemezdi bunu.
(...)
Sayfa 33:
Çöl Fırtınası sadece Irak'la ilgili değildi, ABD, Afganistan savaşı sırasında İran konusuyla da ilgilendi ve Suudi Arabistan hükümeti de bu konuda ABD gibi düşündü.
(...)
Sayfa 40:
On yıl devam eden çeşitli araştırma ve yanıltıcı eylemlerden sonra, 11 Eylül 2001'de plan uygulamaya konuldu. Eylem, Soğuk Savaş'ın son muharebelerinden çıkarak, bir sonraki savaşın ilk muharebesini yapacak olan adamlar tarafından gerçekleştirildi.
(...)
Sayfa 43:
Nefret ettikleri sadece ABD değildi. Onlar için ABD, sadece onları kullanan bir Hıristiyan ülkeydi ve bu da beklenmeyen bir şey değildi. Onlar kendilerine ihanet etmiş, kendilerini yaralamış olan kendi ülkelerinin hükümetlerinden - özellikle de Arap Yarımadası'ndaki "ikiyüzlü" dedikleri İslam monarşilerinden - daha çok nefret ediyorlardı.
(...)
Sayfa 51:
Terörizme güç veren şey, onun olağanüstü belirsizliği, tahmin edilemeyişidir.
(...)
Sayfa 59:
Bu bilgi sızdırma eylemlerinin üç amacı vardı. Birincisi, ABD'nin yeteneklerinin derecesi saptanıyordu. İkincisi, El - Kaide kendi sistemlerinin güvenli olup olmadığını deniyor, potansiyel sızıntıları belirliyor, güvenli iletişim yolları arıyordu. Üçüncüsü, ABD istihbaratını yordular. Sürekli sahte ihbarlar ve uyarılar, istihbarat sistemlerinin hassasiyetini bozar; görevliler bazı şeyleri umursamamaya başlarlar. Sonuçta, gerçek bir saldırı hakkında bir bilgi sızdığında, analizciler gerçek ile sahte haberi birbirinden ayıramaz ve gerçek bilgiye aldırmazlar. ABD, istihbaratının bu şekilde yönlendirilmesi sonucunda, El - Kaide'nin güvenliği artmış oldu.
(...)
Sayfa 73:
El - Kaide'nin her şeyi farklıydı ama "terörist" sözcüğü kullanıldığı için, onlar da önceden tasarlanmış kategorilerin içine atıldılar ve bu da gözlemcileri pek çok konuda yanılttı.
(...)
Sayfa 77:
İstihbarat Hatalarının Anatomisi
ABD istihbaratı, 2. Dünya Savaşı'ndan beri, Kuzey Kore'nin Güney'i istila edeceğini, Çin'in Kore'ye müdahalesini, Kruşçev'in Küba'ya füzeler yerleştirme planını, ABD stratejisinin Vietnam'da başarısız olacağını, İran şahının düşürüleceğini, komünizmin ve Sovyetler Birliği'nin parçalanacağını tahmin edemedi. Bu nedenle ABD istihbaratının 11 Eylül saldırısını önceden tahmin edemediğine de şaşmamak gerekir. ABD istihbaratı büyük şeyleri tahmin konusunda hiçbir zaman iyi olmadı.
(...)
Sayfa 83:
İstihbarat, henüz gerçekleşmemiş ve asla gerçekleşmeyebilecek olan olaylarla ilgilidir. İstihbarat'la tutuklama yapılmaz. İstihbarat elbette önemlidir ama onun asıl amacı neler olduğunu anlamak ve neler olabileceğini tahin etmektir. İstihbaratta eğilim, gözetleme ve bekleme olmalıdır. 
(...)
Sayfa 86:
ABD istihbarat topluluğu 11 Eylül 2001'de sanki geliyorum diyen bir kazaydı.
(...)
Sayfa 90:
ABD istihbaratında 11 Eylül saldırısı öncesinde bir zaafiyet olduysa, casus sayısında ya da karmaşık istihbarat toplama sistemlerinde var olan bir eksiklik değildi bu. Sonuç olarak, dil uzmanlarının ve konuşulanları anlayacak olan eğitimli, uzman analizcilerin yetiştirilmemiş olmasıydı bu zaafiyet. Bunlar ölümcül zaafiyetlerdi. Dil uzmanlarının eksikliği nedeniyle, kritik bilgilerin tercümeleri hep gecikti. Analizcilerin yetersiz olmaları yüzünden, bilgiler gerektiği gibi değerlendirilip kapsamlı bir resim konamadı ortaya.
(...)
Sayfa 92:
ABD istihbaratı, Kennedy döneminden beri, "savunma istihbaratı" diyebileceğimiz bir istihbarat türü uugulamıştır. Çıkarma başarılı olsaydı, Küba halkı Castro'ya karşı ayaklanırdı kanısıyla planlanan Domuzlar Körfezi Operasyonu'ndaki istihbarat hatası, ABD istihbarat topluluğu tarafından hala unutulmadı.
(...)
Sayfa 129:
Sonuçta bilinmeyenler önemli değil. Önemli olan, saldırılarla ilgili karmaşık planlamalar ve El - Kaide'nin, ABD'nin karşılığını iyi tahmin edebilmiş olmasıdır. ABD, 11 Eylül'de savaşa başladı. El - Kaide'nin beklediği gibi davrandı ve o koşullarda başka türlü de yapamazdı zaten.
(...)
Sayfa 131:
Vatanı Savunmak: Krizler ve İlgisizlik
11 Eylül sabahı Pennsylvania'da düşen uçağın son saldırı hareketi olduğu anlaşıldığında, Ulusal Komuta Otoritesi (National Command Authority) sadece "Başka ne olacak?" diye düşündü.
(...)
Sayfa 136:
El - Kaide'yi korkunç yapan şey, amansız ve görüşülemez olmasıydı.
(...)
Sayfa 147:
11 Eylül saldırısından sonra ulusun kafasını sadece savunma içgüdüsü meşgul etti. Kuleler yıkılır ve son uçak Pennsylvania'da düşerken, akla hemen "Bundan sonraki saldırıları nasıl önleriz?" sorusu geldi. 
(...)
Sayfa 158:
Genelkurmay'ın J - 5 bölümü hemen hemen her türlü ihtimale göre planlar geliştirir.
(...)
Sayfa 167:
Masada oldukça hassas bir konu daha vardı. ABD, Afganistan'da savaşacaksa, Özbekistan ve Tacikistan'da üsleri olmalıydı. İranlılar kendi ülkelerinde ABD üssü istemiyordu. Pakistan da siyasi ve başka nedenlerlei kısa zamanda ve yeterince büyük ve güvenli bir üs veremiyordu ABD'ye. ABD, Afganistan'ı işgal edecekse, bağımsız ama Rus etkisi altında olan iki eski Sovyetler Birliği üyesi cumhuriyette üslere sahip olabilmek için Rusya'nın onayına ihtiyaç duyacaktı.
(...)
Sayfa 167:
Özbekistan ve Tacikistan, 1990'ların ortalarından beri ABD'yle flört ediyor, onun bazı askeri tatbikatlarına katılıyor ve Batılı işadamlarını ülkelerine çekmek için çalışıyorlardı.
(...)
Sayfa 178:
ABD açısından İran'la uğraşmak sorun yaratabilirdi. ABD ve İran'ın ilişkileri 1979'dan beri kötüydü. İran'a göre, ABD Büyük Şeytan'dı ve George W. Bush henüz "Şer Odakları" konuşmasını yapmamıştı ama Amerikalılar İran rehine krizini hala çok iyi hatırlıyorlardı.
(...)
Sayfa 179:
İran niyetleri konusunda daha önce bazı işaretler vermişti. 1979 Devrimi'nden sonra İran'dan ilk kez olarak, 11 Eylül saldırısı sonrasında New York'a bir başsağlığı ve geçmiş olsun heyeti gitti. 
(...)
Sayfa 183:
Kuzey İttifakı ve Şiiler, Amerikan stratejisinin temelini oluşturacaklardı ama her şey onlara bağlı demek değildi bu. ABD'nin ilişki kurması gereken başkaları da vardı ve Hizb-i İslami lideri Gülbüddin Hikmetyar da bunlardan biriydi. Malik, Hikmetyar'ın yanında doğru dürüst bir adam gibi kalırdı. Hikmetyar, Sovyetlerle savaş sırasında CIA'yle çalışmıştı. Vehhabilik eğilimli olan yandaşları Taliban'a katılınca, Hikmetyar sürgüne, İran'da aşağılanan Şiilerin bölgesi olan Kum şehrine gitti. Taliban'ın zaferinden önce iç savaş sırasında, Hikmetyar roket atışlarıyla Kabil'i harabeye çevirdi. 
(...)
Sayfa 184:
Afganistan'da sadakat parayla satın alınabiliyordu ve Amerikalılar bol parayla geldiler oraya.
(...)
Sayfa 185:
CIA ajanlarının Afganistan'a götürdüğü para yaklaşık 70 milyon dolardı ama daha fazla da olabilirdi.
(...)
Sayfa 185:
Yetmiş milyon dolara, ülkede dolaşma izni için ödenen para da denebilirdi. Afganistan gibi fakir bir ülke için 70 milyon dolar oldukça büyük para sayılırdı. Bu paradan pay alan liderler, komutanlar, bir kısmını da çevrelerine dağıtarak güçlerini arttıracaklardı. Para almak istemeyen biri olursa, rakibi o parayı alacak ve onun aleyhine çalışmaya başlayacaktı.
(...)
Sayfa 225:
Bazı Amerikan istihbarat analizcilerine göre, bin Ladin böbrek sorunu yaşıyordu, diyaliz ihtiyacı vardı ve uzun süre yaşayamazdı.
(...)
Sayfa 239:
Bavulla taşınan bir bombanın onkilotonluk bir patlama yaratacağı farz edilirdi. Hiroşima'ya atılan bombanın 13 kiloton olduğunu düşünürseniz, böyle bir bombanın bir şehri ne hale getirebileceği anlayabilirsiniz. Bavul bombanın gücünü değil, büyüklüğünü gösterir. On kilotonluk bir bomba Manhattan'ın ortasında patlarsa, yaklaşık yarım milyon insan ölür ve trilyonlarca dolarlık hasar meydana gelirdi. Bir bavul bombasının boyutları yaklaşık 60 x 40 x 20 cm, ağırlığı da 15 kilodan azdı.
(...)
Sayfa 246:
"Night of Long Knives" (Uzun Bıçaklar Gecesi) Arayışı
(...)
Sayfa 258:
"Uzun Bıçakların" Ötesi
(...)
Sayfa 261:
Strateji Arayışı: Suudi Arabistan, İran ve Irak
(...)
Sayfa 261:
El Kaide aslında bir Suudi fenomeniydi. Örgütün liderleri ve üyeleri Suudi, mezhepleri Vehhabi idi ve finansmanı da Suudi vatandaşları tarafından sağlanıyordu. 
(...)
Sayfa 287:
Diğer yandan ABD, El - Kaide'yi 20 / 20 görüş alanına sahip olduğunu,her şeyi bildiğine inandırmaya çalışırken, aslında kör uçuşu yapıyordu.
20 / 20 vision: Ortalama ya da normak görüş anlamına gelir. Aynı zamanda 6 / 6 görüş olarak da adlandırılır.
Arab Street: Mecazi anlamda Arap kamuoyunun akıldışı, saçma ve uçuk fikirlerini kastetmek için kullanılır.
(...)
Sayfa 296:
Avrupa Oyunu
Örneğin 2. Dünya Savaşı'nda, Amerika'nın temel stratejisi, Sovyetlerin Almanları zayıf düşürmesini beklemek ve ondan sonra Fransa'ya girip zayıflayan Almanları yenmek olmuştu. Roosevelt, gerçek stratejiyi açıkça anlatmak yerine, Dört Özgürlük'ten ve Birleşmiş Milletler'den söz etmeyi yeğledi. Stratejisi ve idealleri birbirine zıt değildi zaten. Ama yine de bu stratejisini herkese açıkça anlatamazdı.
(...)
Sayfa 309:
Donald Rumsfeld, 22 Ocak günü yaptığı konuşmada, Fransa ve Almanya için "Eski Avrupa" ifadesini kullanarak, Fransızlar'a, ABD aleyhine kullanabilecekleri bir koz verdi.
(...)
Sayfa 319:
Irak Harekatı
Iraklılar, CIA'nın sır saklama yeteneğine saygılıydılar ama Saddam'ın gizli servisinden korkuları bu saygıyı aşıyordu. Fakat Saddam ölürse -ya da öldüğü sanılırsa - diğerleri anlaşma konusunda daha istekli olabilirlerdi.
(...)
Sayfa 335:
Üç istihbarat hatası şunlardı:
1. Iraklı Şiilerin İran istihbaratı tarafından organize edilme ve etkilenme derecesini anlayamama.
2. Savaşı ve Irak konvansiyonel kuvvetlerinin çöküşünü eden Saddam'ın savaş sonrasında bir gerilla savaşı hazırladığı gerçeğini görememek, bunu anlamamak.
3. Irak'ta kitle imha silahı bulamamak.
(...)
Sayfa 359:
El - Sistani ve el - Sadr'dan nefret eden ve korkan diğer Şii liderleri, Bremer'e baskı yaparak adamı yakalatmak istediler ve bunu yaparak Bremer'e tuzak kurdular. 
(...)
Sayfa 359:
Her halukarda, Bremer'e baskı yaparak istediğini elde etti Sistani; dış görünüşe göre, sorumluluğu olmadığı halde bir Şii isyanı başlattı.
(...)
Sayfa 363:
ABD, Sunnilerin yeni bir saldırı için toplandıklarını görememiş, Sadr ile Sistani'nin oyununa gelmiş ve Çelebi'nin bir İran ajanı olduğunu anlamamıştı. Bütün bunlar nasıl açıklanabilirdi?
(...)
Sayfa 370:
Hatalar arasında aşağıdakiler de vardı:
* Pentagon'un Irak Cumhurbaşkanı adayı Ahmet Çelebi'nin aslında bir İran ajanı olduğunu anlamamak bir hataydı. Çelebi ve onun Irak Ulusal Kongresi'nin ABD'ye verdiği istihbaratın amacı, ABD'yi Irak'ın işgaline ikna etmek ve Irak'ta, İran etkisinde Şii çoğunluklu bir hükümet kurulmasına yol açmaktı.
(...)
Sayfa 374:
El Kaide konusunda Irak dışında da destek verecek ama ABD'nin zamanına ve koşullarına uyacak güçler arıyor. İki taraf da yenilmiş değil, kazanmış değil.
...
Ve...
Son olarak...
"Allah'ın elinin hepimizin elinden kudretli olduğu şüphe götürmez. Yalnız şu da bir gerçektir ki, her şeyi sonsuz rahmet sahibi Yüce Yaratıcı'dan beklememeli insan. Bu tevekkül değildir, insan önce karşısına çıkan sorunlarla kendi başına uğraşmalı, çalışmalı, elinden geleni yapmalı, sonra beklemelidir."
Atatürk
Yani?!
“Büyük eylemler hiçbir zaman rastlantının ve talihin eseri değildir; her zaman tertip işidir.”
Napoléon Bonaparte
Yani?!
"Rigor mortis / Ölüm katılığı"?!
RAP... LARP... RAP...
Nokta.

3 Ocak 2015


Hayrullah Mahmud

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder