10 Aralık 2014 Çarşamba

"Neme lâzım" ve/veya Çiçek'in "öz - üvey" birader'leri sorunsalı?!

"Neme lâzım" ve/veya Çiçek'in "öz - üvey" birader'leri sorunsalı?!

“Süngü ile belki her şeyi yapabilirsiniz, yalnız bir şeyi yapamazsınız: Onun üstüne oturamazsınız!”
Bismarck
...
JEOSTRATEJİK METEO
TC Atilla Kamer:
RUSYA KAYNAKLI MUHTEMEL KRİZİN TÜRKİYE'YE FATURASI 5 MİLYAR DOLAR!!!
ÜÇ SİLAHŞÖR ATHOS, PORTHOS VE ARAMİS(ABE) İLE ARALARINA YENİ KATILAN D'ARTAGNAN (CAMERON), ANKARA AJANDASINDA IŞİD TERÖR ÖRGÜTÜ’DE VAR!!!
ABE KILIÇ ÇEKTİ VE KILIÇ ÇEKEN KILIÇLA ÖLÜR!!! ABE'DEN GELEN ‘’ÜÇ SİLAHŞÖR: ATHOS, PORTHOS VE ARAMİS’’ RUSYA,DOĞU AKDENİZ, İŞİD VE KAYAN EKSEN İÇİN GELDİ.!!!
ATHOS, PORTHOS VE ARAMİS İLE ARALARINA YENİ KATILAN D'ARTAGNAN'IN (DARTANYAN) AVRUPA BİRLİĞİ (AB) DIŞİŞLERİ VE GÜVENLİK YÜKSEK TEMSİLCİSİ FEDERİCA MOGHERİNİ TÜRKİYE'DEN, YABANCI SAVAŞÇILARIN SURİYE VE IRAK'A GEÇİSİNİN ÖNLENMESİ İÇİN AB'YLE BİRLİKTE ÇALIŞMASINI VE STRATEJİ GELİŞTİRMESİNİ İSTEDİ.
‘’ BİZANS RUSSKAYA ŞİRKETİ ‘’GAZPROM SÖZCÜSÜ SERGEİ KUPRİANOV, "ŞİRKET ST. PETERSBURG'DA KAYITLI OLUP... ADI GAZPROM RUSSKAYA OLACAK" DEDİ. 
DİE ZEİT GAZETESİNDE YAYIMLANAN VE ESKİ ALMANYA DEVLET BAŞKANI ROMAN HERZOG İLE ESKİ BAŞBAKAN GERHARD SCHRÖDER GİBİ İSİMLERİN YANI SIRA ÜNLÜ EKONOMİSTLER'N, BİLİM VE KÜLTÜR ADAMLARININ İMZASININ BULUNDUĞU YAZIDA, “HİÇ KİMSE SAVAŞ İSTEMİYOR. ANCAK KUZEY AMERİKA, AB, VE RUSYA, EĞER VAR OLAN TEHDİTLER DURDURULMAZ İSE, SAVAŞA DOĞRU GİDİYOR” DENİLDİ.
RUSYA DEVLET BAŞKANI VLADİMİR PUTİN'İN YARDIMCILARINDAN ALEKSANDER PROKHANOV, IRAK VE SURİYE'DE İŞGALLER VE ÇATIŞMALAR GERÇEKLEŞTİREN IŞİD GRUPLARININ, İSRAİL'İN İSTİHBARAT TEŞKİLATI MOSSAD TARAFINDAN EĞİTİLDİĞİNİ SÖYLEDİ.!!
İŞİD TERÖR ÖRGÜTÜNÜN NÜKLEER TEKNİSYENİ NATO’NUN KALBİNDEN!!! BELÇİKA'NIN HOLLANDA SINIRINDA BULUNAN DOEL 4 NÜKLEER SANTRALİ'NE YÖNELİK SABOTAJIN, BÜYÜK OLASILILIKLA TERÖR AMAÇLI OLDUĞU AÇIKLANDI. SANTRALDE TEKNİSYEN OLARAK ÇALIŞAN İLYAS BOUGHALAB'IN İSTİFA EDEREK IRAK ŞAM İSLAM DEVLETİ (IŞİD) ÖRGÜTÜNE KATILDIĞI ORTAYA ÇIKMIŞTI.!!!
RUSYA FEDERAL UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE SERVİSİ BAŞKANI VİKTOR İVANOV, UYUŞTURUCU BAĞIMLILARININ GÜNDE 4,5 MİLYAR RUBLE (91 MİLYON DOLAR), YILDA İSE 1,5 TRİLYON RUBLE (30,5 MİLYAR DOLAR) HARCADIKLARINI AÇIKLADI.!!!
İRAN PETROL BAKANI BİCEN ZENGENE, ÜLKESİNDE 4 AY İÇERİSİNDE 7. 2 MİLYAR DOLARIN "ÇARÇUR EDİLDİĞİNİ" SÖYLEDİ. BAKAN ZENGENE, YOLSUZLUK OLAYLARINI ANLATIRKEN, KRİTİK DE BİR ÖRNEK VERDİ. İŞADAMI RIZA SARRAF İLE İLİŞKİDE OLDUĞU İDDİALARI GÜNDEME GELEN BABEK ZENCANİ'NİN, İRAN'IN 2.5 MİLYAR DOLARDAN FAZLA BİR ZARARA UĞRATTIĞINI AÇIKLADI.
ABD YÜKSEK MAHKEMESİ, BRİTİSH PETROLEUM'UN (BP) MEKSİKA KÖRFEZİ'NDE YAŞANAN PETROL SIZINTISINDAN ETKİLENDİĞİNİ ÖNE SÜREN BAZI ŞİRKETLERE TAZMİNAT ÖDEMEMEK İÇİN AÇMAK İSTEDİĞİ TEMYİZ DAVASI TALEBİNİ REDDETTİ.!!! 
ABD, ALMANYA'NIN EN BÜYÜK BANKASI 'DEUTSCHE BANK'A KARŞI VERGİ KAÇIRDIĞI GEREKÇESİYLE DAVA AÇTI. AMERİKAN BAŞSAVCILIĞI DEUTSCHE BANK'TAN 190 MİLYON DOLAR TALEB EDİYOR.
RUHANİ, "SURİYE’DE ELİNE SİLAH ALAN KİŞİLER MUHALİF DEĞİL, TERÖRİSTTİR. BU GERÇEĞİ ARTIK TÜM DÜNYA KABULLENDİ"
DÜNYANIN EN BÜYÜK SATRANÇ USTALARINDAN GARRY KASPAROV, RUSYA DEVLET BAŞKANI'NA SERT ÇIKTI. KASPAROV, PUTİN İÇİN "IŞİD'DEN DAHA BÜYÜK TEHDİT ÇÜNKÜ PUTİN'İN ELİNDE NÜKLEER SİLAHLAR VAR"
NETANYAHU YENİDEN SEÇİLEBİLECEK Mİ???
...
DURUM
Quo vadis?!
Meteo: 28 Şubat.
Sıcak gündem'e dair birkaç fıkra:
Fıkra 1:
Büyük bir hastahane de 5 meşhur cerrah oturmuş hangi meslekten olan insanları ameliyat etmenin kolay olduğuna dair sohbet ediyorlarmış.
İlk cerrah;
"Ben" demiş "Muhasebecileri, hesap uzmanlarını ameliyat etmeyi severim. İçlerini açtığım zaman her şey numaralıdır, iş kolay olur."
İkincisi;
"Doğru ama" demiş "Elektrikçilerin, elektronikçilerin ameliyatı daha kolay olur. Her şey ayrı, ayrı renktedir."
Üçüncü cerrah;
"Siz bir de kütüphanecileri, arşivcileri görün. Her sey alfabetik sıradadır, onun için onların ameliyatı çok kolay olur."
Dördüncüsü;
"İnşaatçıların ameliyatı da pek kolay olur" demiş.
"Üstelik onlar iş bittikten sonra içeride parçalar, yabancı maddeler kalmasına alışıktırlar"
Sonuncu cerrah;
"Arkadaşlar" demiş "Siz her halde hiç politikacıyı ameliyat etmediniz. Onların kalbi, yürekleri yoktur. İçleri bomboştur. Beyinleri de öyle."
(...)
Fıkra 2:
Of'da bir mahallede sık sık araba teypleri çalınıyormuş. 
Adamın biri de arabasına ''Arabada teyp yok boşuna uğraşmayın'' diye not yazıp bırakmış.
Sabah bir de bakıyor ki araba yerinde yok ve arabanın durduğu yerde bir kağıt:
"Üzülme ben taktırırım."
(...)
Fıkra 3:
Savaşın en kızgın anıdır.
Cephede bombalar patlamakta, mermiler vızır vızır uçuşmaktadır.
Bu sırada bir askeri hıçkırık tutar.
Yanındaki askere döner ve der ki:
"Heey, beni korkutsana biraz!...Korkut da hıçkırığım geçsin."
(...)
Fıkra 3:
Soru şu:
"Yarın dünyaya dev bir meteor çarpacak. Okyanuslar taşacak, dünya nüfusunun yarısı bir anda ölecek. Havaya yükselen tozlar dünyayı karanlığa gömecek. Buzul çağı başlayacak. Kalanlar da bu çağda ortadan kalkacaklar. İnsanlığın sonu gelecek. Böyle bir felaketi önceden haber alsan ne yaparsın???"
Türk hiç düşünmeden yanıtlamış:
"Bütün paramla dolar alırım!!!!"
(...)
Fıkra 4:
Bir avcı, ormanda bir oduncuya rastlayıp sormuş:
"Aslanın ayak izini gösterebilir misin bana? Avlayacağım da."
Oduncu da, "Buralarda bir aslan gördüm. Çabuk ol, yetişirsin ona" diye cevap vermiş.
Bunun üzerine avcının bir anda eli ayağı boşalmış, rengi uçmuş, titremeye başlamış.
"Ben aslanın ayak izini sordum ; aslanı değil!"
(...)
Fıkra 5:
İstanbul’a giden bir Kayserili ne satıldığını anlayamadığı bir dükkana, dikkati çeker bir şekilde bakmaya başlar. 
Kuşkulanan dükkan sahibi; "Ne bakıyorsun aptal aptal" diye sorar. 
Kayserili; "Hiç! Burada ne satılıyor diye merak ettim."
Dükkan sahibi; "Eşşek başı satılıyor" der. 
Kayserili bu münasebetsizliğin altında kalır mı hiç. 
Belli… belli… görülüyor, der. 
Hepsi satılmış bir tane kalmış! 
(...)
Fıkra 6:
Öğretmen tüm sınıfa sorar:
-"Eğer çalışmak eğlencelidir" dersek bu hangi zamandır?
Fehmi hemen cevap verir:
"Nadir rastlanan bir zaman'dır hocam!.."
(...)
Fıkra 7:
Nasreddin Hoca`ya sormuşlar:
- Hocam, kıyametin alâmeti nedir? 
"Neme lâzım" demiş Hoca.
"Aman Hocam" demişler, "Sen de neme lâzım dersen kime sorup öğrenelim?.."
"Dedik ya neme lâzım diye" demiş yine Hoca.
"Herkes neme lâzım derse, işte bu kıyamet alâmetidir!"
(...)
Sözün özü:
Şerefli / Şerefsiz gazeteci!?
Uğur Dündar, Cemil Çiçek'in öz birader'inin hal'lerini yazmış.
Mümkün.
Ne de olsa beşer'dir şaşar.
Kardeş, eş, anne, baba, amca, dayı, evlat da olsa, her koyun kendi bacağından asılır.
Herkes kendi yol'unda.
Ne var ki, "şerefli gazeteci" Dündar, Cemil Çiçek PR'ı yapacağım derken, yazı'da kadraj'ı dar tutmuş.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in bir de üvey kardeş'i var, adı Melih Gökçek.
Ana tarafından mı baba tarafından mı araştırmak elzem.
Ne de olsa iş "soruşturmacı gazetecilik" iş'i.
Maşa varken el kirletilmez!
Dilemma şu:
Çiçek mi Gökçek'in truva atı, Gökçek mi Çiçek'in gizli kasası?!
Erdoğan mı daha kirli Gökçek (&Çiçek) mi?!
Gül'ün başaramadığını Çiçek başarabilir mi?!
Soruşturmak, araştırmak mümkün.
Ardak.
Ezcümle:
İsrail / İran makas'ı ortada:
Ne oldum dememeli ne olacağım demeli.
Şerefle bitirilmesi gereken en zor ve en son görev ömür'dür.
Nokta.
...
FİNAL SÜREÇ'İ: Enerji bazlı ihanet ve/veya enerji bedeli içineyedirilmiş rüşvet ile hangi süreç inşa edildi?!
Zaman’a ulaşan belgelere göre, Türkiye’nin bin metreküp doğalgaz için İran’a tam 487 dolar gibi rekor bir para ödediği ortaya çıktı. Aynı miktar gaz için Ruslara ise 418 dolar ödeme söz konusu. Pahalı İran doğalgazı ve anlaşmadaki ‘al ya da öde’ maddesi; bir taraftan Rusların 2015 yılı için alınacak indirimi olumsuz etkilerken diğer yandan ucuz Azeri doğalgazının alınmasını da engelliyor. Uzmanlara göre, İran’dan çok pahalı doğalgaz alınması Ruslarla yapılacak indirim görüşmelerinde BOTAŞ’ın elini zayıflatıyor. Ucuz gaz için Türkiye, halen tahkim süreci devam eden İran gazının fiyatında ciddi indirim almayı başarmalı. Ve BOTAŞ, elindeki güçlü dokümanlarla Rus Gazprom’la masaya oturmalı. Aksi halde, Türkiye pahalı doğalgaz almaya devam edecek.
ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı'nın (CIA) New York'ta İkiz Kuleler'e yapılan11 Eylül 2001 saldırıları sonrası, El Kaide örgütü üyesi olduğu öne sürülen kişileri sorgulama sırasında düzenli ve bilinçli olarak işkence uyguladığı ortaya çıktı.
İngiltere Başbakanı ile Ankara'da düzenledikleri toplantının ardından ortak basın açıklaması yapan Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Türkiye hiçbir zaman yabancı savaşçıların Türkiye üzerinden geçişine ya da Suriye'deki varlıklarına müsamaha göstermemiştir, göstermeyecektir bunun net olarak bilinmesini isterim" dedi.
Davutoğlu ile Cameron'dan ortak basın toplantısı
IŞİD, Musul’a “vali” olarak atadığı Muammer Tuhle adlı kişiyi, hırsızlık ve ajanlık suçlamasıyla infaz etti.
ABD'li yazar: Türkiye kimyasal silah kullandı
Amerikalı yazar Seymour Hersh, Suriye'de kullanılan kimyasal silahların "terörist örgütler ve Türkiye" olduğunu iddia etti.
Suriye’nin geçtiği krizi atlatacağını belirten Hersh, muhalefeti de Suriye hükümetiyle görüşmelere oturmaya davet etti.
Dışişleri eski Bakanı Yakış: Türkiye Mısır’la boy ölçüşemez
Akacak kandan Demirtaş sorumludur
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, “İç güvenlik paketini miting ve eylemlerle engelleyeceğiz. Bu yasayı çıkarırsan ters teper.
Ergenekon sanığı pompalı tüfekle öldürüldü
Ergenekon Davası'nda, Cumhuriyet Gazetesi'ne molotof atmaktan yargılanan Fatih Derdiyok çıkan silahlı çatışmada öldürülürken, Murat Aplak ağır yaralandı. Bora Ballı ise olaydan yara almadan kurtuldu. Polis olayı aydınlatmak için soruşturma başlattı.
Cemaat Perinçek'e 5 milyon dolar teklif etti mi
Erol Mütercimler, Perinçek'in "Gülen Erol Mütercimler Aracılığıyla bana 5 milyon dolar teklif etti" sözleri ile ilgili konuştu.
ABD'li rap'çi Earl Hayes (34), kendisini ünlü bir şarkıcıyla aldatmakla suçladığı dansçı ve aktris eşi Stephanie Moseley'i (30) öldürdü, ardından da intihar etti. Hayes, bu anları, telefonunun görüntülü görüşme özelliğini kullanarak, boks şampiyonu arkadaşı Floyd Mayweather Jr.'a izletti.
Yunanistan korkusu küresel piyasaları sardı!
Ogün Samast'ın savcılık ifadesi
Ogün Samast'ın "Sicil numaralarını verdiğim polis memurları, Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve bu dosyada ismi geçen diğer kişilerin ilişkileri araştırılınca gerçek ortaya çıkar" şeklinde ifade verdiği kaydedildi.
Gazeteci Nevval Sevindi Latin alfabesinin kaldırılmak istendiğini öne sürdü
Habertürk TV'de yayınlanan 'Bizim Stadyum' programına, Fenerbahçe eski yöneticisi Ömer Çavuşoğlu ile Merkez Hakem Kurulu (MHK) Başkanı Bülent Yavuz arasındaki tartışma damgasını vurdu. Emekli albay olan Yavuz, Çavuşoğlu'nun yorumlarına cevap olarak "Kaşın, kaşın sen. Biraz sonra geliceğim sana" dedi. Bu sözler üzerine Fenerbahçe eski yöneticisi ise "Ben seni kaşırım. Benim kucağımdan senin gibi kaç albay, general geçti" ifadelerini kullandı.
Trabzonspor'un eski yöneticisi Önder Karaduman, kaleci Tolga Zengin'in Beşiktaş'a transferinde ünlü iş adamı Ali Ağaoğlu'nun da parmağı olduğunu öne sürerek, "Tolga; Ali Ağaoğlu-Ahmet Nur Çebi-Saffet Çebi'nin hatır gönül ilişkileri sonucunda Beşiktaş'a gitti. Bu da bize Beşiktaş maçında 3-0'lık mağlubiyete patladı" dedi.
AVM Yasası tamam
Büyük mağazaların haksız rekabet yaratan “maliyetin altında zararına satış” yapması ve süresi belirsiz indirimli satış kampanyası düzenlemesi yasaklanıyor. Çalışma günlerinde sabah saat 10.30’da açılacak olan büyük mağazalar cumartesi hariç, pazar günü ve resmi tatil günleri tamamen müşteri trafiğine kapalı olacak.
Ebru Polat evinin camlarını sildi
Ebru Polat, 5 milyon dolarlık evinin camlarını silerken objektiflere yansıdı.
Abdullah Gül üzerinden uyarı
Ankara Başsavcılığı’nın Refah Partisi’yle ilgili kayıp trilyon davasında 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında verdiği takipsizlik kararı, Cumhurbaşkanı ve bakanların yargılanma esaslarıyla ilgili tartışmalara ışık tutuyor.
YHT Habur'a kadar uzanacak
Yüksek Hızlı Tren'in ağı genişliyor. Hükümet, Konya-Karaman hızlı treniyle Nusaybin'den Habur'a kadar uzanacak dev bir projenin ilk ayağını hayata geçiriyor.
...
OKUR GÖRÜŞ:
E. Çakır:
...
fehimli mestan:
Osmanlı tokadı nedir? Hımmm, Rahmetli Turhan Selçuk’un meşhur kahramanı Abdülcanbaz’ın patlattığı tokata “Osmanlı Tokatı” derler. :) Hatırladınız değil mi Sn.HMÖ, Gözlüklü Sami ve şürekasını, nedense aklıma geliverdi birden. :)
...
TC Özkan Sucuoğlu:
bugün satış var tezgah var peşkeş var gözdağı verme amacıyla ingiltere başbakanı ve ekibi ankarada bugün dikkat edin ne zaman zora düştülermi hemen ya ağababaları acil Türkiyeye gelir yada bunlar onların ayağına gider. bugün Türkiyeyi teslim etme antlaşması yapılacak ve kendilri için bir daha korunma talebinde bulunacaklar hemde burda yağmalanmayan bir iki ufak tefek yerne kaldıysa peşkeş çekecekler ingilizlere.bunun karşılığında kısa bir süre daha devleti yağmalama peşkeş çekme ceplerini doldurma oralarda kalabilme karşılığı.
...
Koray Alper Tatar:
Türk medyası rüşvet, kaypaklık, yalakalıktan kaynaklı "kalmayan güvenliksiz ortam"dan korkan-kendi mabad'ını kurtarma derdine düşmüş, azrail'in nefesini ensesinde hisseden'lerden oluşan güruh'tan öte birşey değil.
Sebep / sonuç ilişkisi. 
Çürüme. 
...
Koray Alper Tatar:
Son darbe?!
Osmanlica dil'i uzerinden yapilan dayatma, kurucu iradesi Turkluk uzerine yaratilan Turkiye Cumhuriyeti devletinin anahtarinin gayriTurk olanlarca gasp edlmesi girisiminden baska birsey degildir.
Kim'in destegiyle?!
Bildiniz, Arka'bahceli!
Demistim;
Bazilarinin kafasi duvara carparak ayikmayacagi goruldu..
Tabut sart!
28 Subat meteo carpmasi?!
Son durak veya son darbe!
Azrail yoklamasi?!
Nokta.
...
Koray Alper Tatar:
Hatay / Hıtay?!
"40 Asırlık Türk Yurdu Düşman Elinde Esir Kalamaz"
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Hatay, bölgedeki illerden daha fazla Suriyeli mültecilerin akınına uğrayan bir konumda. 
Şu anda Kentte Çadır ve Konteynır kentler dahil kayıtlı / kayıtsızları da kattığımızda 500 binden fazla Suriyeli bulunuyor. 
Bu durumda 1.503.066 nüfusa sahip Hatay'da yaşayan nüfus rakamı 2 milyonu geçiyor!
Haliyle kentin ulaşım, güvenlik, ekonomik ve sosyo-kültürel yönden düzeni bozulmuş durumda.
3 yıl önce başlayan karışıklık sonrası Suriye'den ansızın gelen göç dalgasının kent ekonomisine katkısı olmadığı gibi, sosyal, kültürel ve özellikle güvenlik konularında çok ciddi sıkıntıları beraberinde getirmiştir. 
Daha önceleri Suriye ile ilişkiler iyi durumda iken, özellikle Halep ve Antakya adeta ikiz kent konumundaydı. Karşılıklı alışverişlerin yapıldığı, turların düzenlendiği bir ortam vardı. 
Cuma gününden başlayan Hatay programı Pazar gününe kadar devam eder, şehirdeki oteller, lokantalar, alışveriş merkezleri Suriyeli dolup taşardı.
Antakya / Hatay artık kontrol edilemez duruma gelmiştir. Suriyeli on binlerce çocuğun sokaklarda başıboş gezinmesi, her köşe başında dilencilik yapması, genç kızların fuhuş batağına sürüklenmesi, erkeklerin ise cadde ve parklarda gasp olaylarına karışması, hırsızlığın, tehdidin tavana vurduğu noktaya gelinmesi, Hatay'ın bundan sonraki durumu için, maalesef hiç de iyimser bir tablo oluşturmuyor..
Uyarıyoruz.....
Hatay sınırı delik deşik ise, "Neo 11 Eylül" kapsamında Türkiye vurulmaya hazır demektir.
Hatay'ı satan sadece AKP değil! 
MHP, CHP, BBP'den de tık yok! 
Hatay düşer ise TBMM de düşer, vurulur. 
Hatay'ı yönetemeyen Türkiye'yi de yönetemez! 
Bölge'de oyun'dan düşer. Hatay demek, arka bahçemiz'in özet'i demek!
Özetle;
Hatay'a sahip çıkmak, ülkeye sahip çıkmak Gazi'ye sahip çıkmak demek!
...
Cevat Kelle:
DEREDEN ÇIKAN SAHTE GAZİ - Ergün POYRAZ 
...
OKUMA PARÇASI
3 Aralık 1944: Bu katliamı Naziler değil, İngilizler yaptı
3 Aralık 1944'te, Yunanistan'ın Sintagma Meydanı'nda, silahsız insanların üzerine ateş açıldı. Bu ateşi Naziler değil, Yunan partizanların "müttefiki" İngiltere açmıştı.
Atina, 3 Aralık 1944.
Çeviren: Can Önen
Çarşamba, 03 Aralık 2014 13:08
soL'un notu: 20. Yüzyıl'da Yunanistan tarihi Anadolu'yu işgal, faşist darbeler, Alman işgali, anti-faşist direniş ve iç savaşla geçti. Bu tarihin en önemli dönemeci, faşist işgale karşı komünistlerin önderliğindeki silahlı direniş ve daha sonra yaşanan iç savaştır. Nazilere karşı direnişte komünistlerle istenmeyen bir ittifaka imza atan İngiltere, 1944 yılında, partizanların güçlenerek iktidar adayı olması nedeniyle, Soğuk Savaş'ı kanlı bir şekilde başlatmıştı. The Guardian'dan Ed Vulliamy ve Helena Smith'in 30 Kasım'da yayımlanan bu makalesini, kısaltarak soL okurlarıyla paylaşıyoruz. Faşizme karşı savaşta ülkesini ve halkını savunan Yunan komünistlere saygıyla...
“Halen gözlerimin önünde, unutmadım,” diyor Titos Patrikios. “Atina polisi Sintagma meydanındaki parlamento binası çatısından meydandaki kalabalığa ateş ediyor. Genç kadın ve erkekler kan gölünde yatıyorlar, herkes panik içinde merdivenlere yığılıyor.”
Ve o an geliyor. Gençlikten gelen ataklık ve adalete olan inancın tutkusuyla. “Meydanın ortasındaki fıskiyenin üzerinden atlıyorum, halen orada olan fıskiyenin üzerinden, ve sesim yükseliyor: Yoldaşlar, dağılmayın! Zafer bizim olacak! Alanı terk etmeyin. Zamanı geldi. Biz kazanacağız!”
 “Kazanacağımızdan adım gibi emindim,” diyor. Ancak o gün için söz konusu olan bir zafer değildi. O gün olanlar, Adolf Hitler’in Riech’ından yalnızca altı hafta önce kurtulmuş olan bir ülkenin iç savaşa sürüklenişinin işaretiydi.
İNGİLİZLER, NAZİ SEMPATİZANLARINI KULLANDI
Şimdi bile, 86 yaşındaki Patrikios bu yaşa erişebildiğine şaşırıyor. Şair, 3 Aralık 1944 sabahı Yunan siyasi yaşantısının merkezi niteliğindeki meydanda olanları tüm ayrıntılarıyla hatırlıyor.
O gün, tam 70 yıl önce, İngiliz ordusu halen Almanya ile savaştayken, 3 yıldır İngilizlerle müttefik halinde olan Partizanları desteklemek için gösteri yapan sivil kalabalığın üzerine, Nazi sempatizanlarıyla ateş açtı.
Kalabalığın elinde Yunan, Amerikan, İngiliz ve Sovyet bayrakları vardı ve “Yaşasın Churchill, yaşasın Roosvelt, yaşasın Stalin” diye bağırıyorlardı.
Çoğunluğu çocuklardan oluşan 28 sivil bu olayda öldü ve yüzlercesi de yaralandı. Patrikios, “bu sefer de diğer gösterilerimiz gibi olacağını düşünüyorduk, kimse bize kan kusturulmasını beklemiyordu,” diyor.
YUNAN KOMÜNİSTLERİ BAŞROLDEYDİ
İngiltere’nin bu olaydaki mantığı vahşi ve hainceydi. Başbakan Churchill, savaş boyunca arkasında durduğu Komünist Parti’nin (Ulusal Kurtuluş Cephesi, EAM) direnişteki etkisinin hesaplananın ötesinde arttığını düşünüyordu. Öyle ki, Yunan kralını yeniden tahtına döndürme ve komünizmi iktidardan uzak tutma planını suya düşürecek kadar. Bu nedenle eski müttefikine karşı Hitler destekçilerine arka çıkmak üzere taraf değiştirdi.
 O gün 16 yaşındaki Patrikios’un dışında meydanda daha sonra solun kalıcı isimleri haline gelecek başka tanıdık simalar da vardı. Modern Yunan tarihinin sembol isimlerinden ünlü besteci Mikis Theodorakis, o gün meydanda düşenlerin kanıyla lekelenmiş Yunan bayrağını elinde tutuyordu. Tıpkı Patrikios gibi o da, direniş hareketinin parçasıydı. Olayın hemen ardından Yunancada Dekemvriana olarak anılan Atina Savaşı patlak verdi. Bu kez savaş İngiliz destekli Nazi destekçileriyle partizanlar arasında yaşanacaktı. “Yıkımın kokusunu halen alabiliyorum,” diyor Patrikios. “Uçaklardan yağan bombalar her şeyi hedef alıyordu. Bugün hala savaş filmlerinde duyduğum uçak sesinden irkilirim.”
KATLİAM GEÇMİŞTE KALMADI
İngiltere’nin o tarihlerdeki ihanetinin lanetli gölgesi Yunanistan’ın peşini bırakmadı. O gölgeyi, 2008’de bir öğrencinin faşist bir polis tarafından katledilmesinin ardından patlak veren olayların üzerinde görmek mümkündür örneğin.
Bu olayları en iyi inceleyen tarihçilerden André Gerolymatos, “1944 Aralığındaki ayaklanma ve 1946-49 periyodunda yaşanan iç savaş günümüzde yaşananları büyük ölçüde etkilemiştir,” diyor. “Fransa veya İtalya’da Nazilere karşı savaşanlar hangi ideolojiden olurlarsa olsunlar savaşın ardından hak ettikleri saygıyı gördüler. Yunanistan’da ise durum farklı gelişti. Nazilerle savaşta başı çekenler, bir sonraki dönemde, İngiltere’nin emriyle hareket eden Nazi işbirlikçileriyle kendilerini savaşırken veya tutsak edilip işkence görürken buldular. Bugün Yunanistan’da yaşananlarda, o gün işlenen suçlarla hesaplaşılamamış olmasının payı vardır.”
 YUNANİSTAN TARİHİ: METAKSAS DİKTATÖRLÜĞÜ VE ALMAN İŞGALİ
Savaştan önce Yunanistan, amblemi faşizmin sembolüyle kraliyet tacının karışımı olan kralcı bir diktatörlük olarak yönetiliyordu. Diktatör General Ioannis Metaksas, Alman İmparatorluğu’nda askeri eğitim görmüş bir subaydı. Yunan Kralı, Edinburg Dükü Prens Philip’in amcası İkinci George ise İngiltere’ye bağlıydı. Yunan solu ise o sıralarda ülkeye gelen politik mültecilerden, Küçük Asyalı liberal aydınlardan ve Atina işçi sınıfından fazlasıyla beslenerek büyüyordu.
 Hem diktatör hem de kral esaslı birer anti-komünistti. Metaksas Yunanistan Komünist Partisi’ni (KKE) yasakladı, üyelerine işkence yaptı ve “nasyonal ideolojiyi” benimsemeyen herkesi kamp, hapishaneler veya sürgüne yolladı. Savaş başladığında Metaksas Mussolini’nin teslim ol ultimatomunu reddetti ve Anglo-Grek ittifakına sadakatinin devam ettiğini duyurdu. İtalyanlara başarıyla direnen Yunanlılar, aynısını Wehrmacht için tekrarlayamadılar. 1941 Nisanının sonunda Nazi güçleri ülkeyi istila etti. Buna karşın Yunanlılar önce spontane, sonra da organize gruplarla direnişe geçti.
 Bir İngiliz Özel Harekat yetkilisinin tespitine göre, “sağcılar ve monarşistler, işgale karşı direnişe geçme konusunda solcular kadar atak ve kararlı değillerdi, bu nedenle ittifak için o dönem uygun değillerdi.”
 FAŞİZME KARŞI DİRENİŞ: KKE, EAM VE ELAS
Bu nedenle İngiltere’nin doğal müttefiki, o dönem KKE’nin merkezinde durduğu sol bir ittifak olan EAM ve ona bağlı partizan ordusu ELAS’tı.
 İşgalin yarattığı korkunç atmosferin mübalağaya ihtiyacı yok. Prof. Mark Mazower’in Hitlerin Yunanistanı’nda adlı kitabı, kalabalık grupların maskeli muhbirlerce ELAS üyelerini Gestapo ve Güvenlik Taburları’na deşifre edebilmeleri için sokaklarda kuşatıldıkları bir ortam tarif ediyor. Kadına şiddetin “itiraf koparmak için” rutin hale geldiği, “Alman Modeline” bağlı kalınarak gerçekleştirilen toplu infazların yaşandığı, asılanların ağaçlarda bırakılarak teşhir edildiği ve Güvenlik Taburları’nın başlarında nöbet tuttuğu bir ortam. ELAS buna yanıt olarak Almanlar ve işbirlikçilerine dönük karşı saldırılar düzenliyordu. Partizan hareketi Atina’da doğdu ancak fiziki koşullar gereği köylerde mevzilendi. Yunanistan adım adım kırsaldan kurtarıldı.
 1944 güzüne gelindiğinde Yunanistan işgal nedeniyle ciddi yıkıma uğramış durumdaydı. Nüfusun %7’sine tekabül eden yarım milyon insan yaşamını yitirdi. Öte yandan, ELAS birçok köyü özgürleştirmiş ve bazı yerlerde fiilen devlet haline gelmeye başlamıştı. Naziler geri çekildiklerinde, ELAS 50,000 partizanı başkent dışında konuşlandırdı. Mayıs 1944’te ise İngiliz birliklerinin gelmesine müsaade etti ve kendi birliklerinin yerini Korgeneral Ronald Scobie’ninkilerin almasına izin verdi.
 12 Ekim günü Naziler Atina’dan ayrıldı. Bazı ELAS savaşçıları hâlihazırda başkentteydi ve kurtuluşla İngilizlerin gelmesi arasındaki altı günlük özgürlüğün tadını çıkardılar.
 İNGİLİZLER ATİNA'YA GİRİYOR: KOMÜNİZM KORKUSU
İngilizler 18 Ekim’de Atina’ya ulaştıktan hemen sonra, Georgios Papandreou yönetiminde bir geçici hükümet kurdular ve krallığı restore etmek için kolları sıvadılar. EAM’ın, partizanların feshedilmesi talebi karşısında yaşadığı hayal kırıklığıyla geçici hükümetten çekilmesi fazla sürmedi. Görüşmeler 2 Aralık günü kesintiye uğradı.
 İngiltere’nin resmi görüşü dönemin Savaş Kabinesi tutanaklarına ve Kew’deki Kamu Kayıt Ofisi’nde tutulan diğer dokümanlara yansımış durumda.17 Ağustos 1944 tarihinde Churchill, ABD Başkanı Franklin Roosevelt’e “çok gizli” ibareli bir not yazdı: “Savaş Kabinesi ve Dışişleri Bakanlığı, Almanlar bozguna uğradığında Atina’da olacaklar konusunda oldukça endişeli. Eğer Alman otoriteleri kenti terk ettikten sonra yeni bir hükümet kurulması fazla sürerse, EAM ve komünist aşırılık kenti ele geçirecek gibi görünüyor.”
 PARTİZANLAR SİLAHSIZLANDIRILDI, NAZİLER SİLAHSIZLANDIRILMADI!
Kasım ayı içerisinde İngilizler yeni bir Ulusal Muhafız örgütlenmesi oluşturmak için Yunan polislerini görevlendirdi ve savaş dönemi milislerini silahsızlandırmaya girişti. Gerçekteyse, silahsızlandırma politikası yalnızca ELAS’a uygulandı. Uluslararası İç Savaş adlı kitabında yazar Gerolimatos, Nazi işbirlikçisi milislerin bu dönemde silahsızlandırılmadığını yazıyor: “Kasım ayı ortasına gelindiğinde İngilizler Güvenlik Taburu subaylarını serbest bırakmaya başladı. Bazıları üzerlerinde üniformayla Atina sokaklarını arşınlamaya başladı.”
 Gerolimatos sohbet sırasında şunları aktarıyor: “ELAS’ın gözlemlediğine göre İngilizlerin gelişinin hemen ardından, Nazi işbirlikçisi Güvenlik Taburları’nın ve SS’e bağlı Özel Güvenlik Şubesi’nin üst düzey subayları yeniden sokaklarda elini kolunu sallayarak dolaşırlarken görünmeye başladı. 1944’te Atina küçük bir yerdi ve bu insanları görmemeniz mümkün değildi. İngilizler ne yaptıklarının farkındaydılar, yalnızca Güvenlik Taburu üyelerinin Yunanistan’ın süprüntüleri olduğu gerçeğini bilmiyorlar gibiydi.” Geroliatos, 12,000 civarında Güvenlik Taburu üyesinin Goudi hapishanesinden salıverilip Ulusal Muhafızlara dahil edildiğini ve 228 kadarının da orduda istihdam edildiğini tahmin ediyor.
 CHURCHILL: KOMÜNİSTLERE KARŞI KRALLIK
İngilizler, sürgündeki Yunan hükümetiyle birlikte ELAS’ın yeni oluşturulacak orduda yerinin olmadığına kanaat getirdiler. Churchill krallığı restore edebilmek için KKE’yi saf dışı bırakmak istiyordu. Krallığın restore edilmesinin eski düzeni geri getireceğini düşünüyordu. Bu tabloda, devrimci bir gücü ve değişimi temsil eden EAM ve ELAS’ın yeri yoktu.
 Gerolimatos şöyle devam ediyor: “Yunan komünistlerinin en azından Aralık ayına gelinceye kadar iktidarı ele geçirmek gibi bir düşüncesi yoktu. KKE bu dönemece dek, solcu bir hükümet kurulmasını ve bunun parçası olmayı zorluyordu, hepsi bu.” Eğer komünistler devrim yapmak isteselerdi, kurtuluştan sonra 50,000 partizanı başkent dışında tutmazlardı.
“İngilizler, işbirlikçileri etrafında toplayarak mevcut durumu değiştirdiler ve eski düzenin geri gelmekte olduğu sinyalini verdiler. Churchill çatışma istiyordu,” diyor Gerolimatos. “Şunu unutmayalım, Yunanistan’da o sırada savaş yoktu. Çok sayıda İngiliz birlik gelip yönetimi üstlenmişti. Aralık ayında gerginlik tırmandığında İngilizler ve geçici hükümet Goudi’den Güvenlik Taburu’nu çıkardılar. Nazilerle omuz omuza çarpıştıkları için sokak çatışmasında tecrübeli olduklarını biliyorlardı. Savaş sırasında zaten ELAS’la çarpışmışlardı.”
 KATLİAM GÜNÜ
3 Aralık sabahı, çok sayıda Yunan cumhuriyetçi, anti-monarşist, sosyalist ve komünist için Sintagma meydanına ilerledikleri sırada güneşli bir gündü. Karşılarına polis kordonu çıktı, ancak birkaç bin kişi meydana girmeyi başardı, bu sırada askeri üniformalı biri bağırdı: “Vurun pislikleri!” Parlamento binası üzerindeki Yunan polisi mevzilerinden ve Grande Bretagne otelinde bulunan İngiliz karargahından meydana yarım saat boyunca ölüm kusuldu. Öğle saatlerinde ikinci bir grup meydana girdi, bu kez sayıları 60,000 kadardı. Birkaç saat içerisinde İngiliz paraşütçü birliği meydanı boşalttı, ancak artık Atina Savaşı başlamış, Churchill savaşına kavuşmuştu.
5 Aralık günü, Korgeneral Scobie sıkıyönetim ilan etti. Ertesi gün işçi sınıfı mahallesi Metz’in uçaklarla bombalanması emrini verdi. Antropolog Neni Panourgia bir çalışmasında şöyle yazıyor: “Alman tanklarının yerini İngilizlerinkiler almış, SS ve Gestapo subaylarının yerineyse İngiliz subaylar geçmiş gibiydi.”
 KARAR: İNGİLTERE'YE KARŞI OLAN TÜM SİVİLLER 'İSYANCI' SAYILACAK
Dönemin kabine tutanakları Londra’nın tutumuna dair çarpıcı veriler sunuyor. 12 Aralık günü, Mareşal Aleksander’ın siyasi danışmanı Harold Macmillian Atina dönüşü şu bildirimde bulunuyor: “bize karşı olan tüm sivillerin isyancı sayılması, sivil giyimli ve silahlı kişilerin vurulması emri ve belli bölgelerdeki sivil popülasyonun 24 saat içerisinde tamamen tahliyesi.” İngiliz Ordusu Atina nüfusunu azaltıyor ve kenti istila ediyordu. Kısa süre sonra, İngiliz birlikler kenti tamamen ele geçirdi ve Noel arifesinde Churchill kente geldi.
25 Aralık akşamı, partizanlar Grande Bretagne otelinde bulunan Korgeneral Scobie’ye bir suikast girişiminde bulundular. Suikast için kanalizasyon tünellerini kullanarak otelin altına bir tondan fazla dinamit yerleştiren partizanlar, düğmeye basmak için gelecek olan işareti beklemeye başladı. Ancak o sinyal asla gelmedi. EAM o sırada Churchill’in de binada bulunduğunu öğrenmiş ve İngiliz komutanla birlikte Churchill’in de ölmesinin sorumluluğunu üstlenmek istememişti. Bu nedenle suikast iptal edildi.
 BEYAZ TERÖR
Dekemvriana sona erdiğinde, binlerce kişi ölmüştü. 12,000 solcu Ortadoğu’daki kamplara sürgün edildi. 12 Şubat’ta ateşkes imzalandı. Anlaşmada uygulanan tek madde, ELAS’ın dağıtılması oldu. Böylece Yunan tarihinde “beyaz terör” olarak bilinen dönem başlamış oldu. Dekemvriana süresince ve hatta Nazi işgali sırasında ELAS’a yardım ettiği düşünülen herkesin işkenceden geçirilip öldürüldüğü veya pişmanlık yasasıyla hayatta kalabildiği, Metaksas liderliğinde bir diktatörlük dönemi.
 Binlerce kişi genellikle halkın gözleri önünde infaz edildi, kesilen başları veya asılmış bedenleri meydanlarda rutin olarak sergileniyordu. Majestelerinin Atina’daki Büyükelçisi, kesik başların sergilenmesinin “batı Avrupa standartlarıyla yargılanamayacak, bu ülkeye özgü bir gelenek olduğunu,” söylüyordu.
 İNGİLTERE, ESKİ NAZİLERDEN POLİS TEŞKİLATI KURUYOR
Yunanistan’daki İngiliz Polis Misyonu’nun başındaki isim pek tanınmaz. Sir Charles Wickham, eski Nazi işbirlikçilerinden yeni bir polis gücü oluşturmak üzere bizzat Churchill tarafından bu göreve atandı. Antropolog Neni Panourgia Wicham’ı “imparatorluğun hayatta kalması için gerekli önlemleri almak üzere onu boydan boya geçen isimlerden biri,” olarak tarif ediyor ve ona, Yunanistan’da o dönem işkence ve cinayet konusunda en çok ünlenen Garios’taki kampın ortaya çıkmasında birincil derecede sorumluluk yüklüyor.
Wickham, 1918’de Rusya’da Bolşeviklere karşı savaşan Çarlık güçlerine yardım için bulundu. Yunanistan’dan sonra 1948’de Filistin’e taşındı. Yunanistan’dayken, 1922-1945 yılları arasında Kraliyet Polis Teşkilatı’nın (RUC) komutanı olarak hizmet verdi.
 RUC, Katolik mahallelerinin ateşe verildiği Belfast katliamından sonra 1922’de kuruldu. Tarihçi Tim Pat Coogan, bu teşkilatla ilgili şöyle yazıyor: “Bu sıradan bir polis gücü değildi. Ayaklanmalarla mücadele etmek için özel olarak örgütlenmişti. Bu yeni polis gücünde, polis olmak için başvuran sıradan kişilerin yanı sıra, kurbanları üzerinde süngü kullanmaktan özel bir zevk alan kişilerce liderlik edilen katil sürüleri de yer aldı.”
 Coogan, teşkilatın aynı işlevi Yunanistan’da sürdürdüğünü düşünüyor: “Konsantrasyon kampları ve katil sürülerine üniforma giydirip onlara polis denmesi…Kolonyalizm işte böyle yürüyor.”
 İNGİLTERE NAZİLERİ 'KEŞFEDİYOR'
MI5 1940 yılında kaleme aldığı bir raporunda, “Sir Charles Wicham’ın kişiliği ve deneyimi göz önünde bulundurulduğunda onun en iyi dost ve danışman olduğu açıkça görülmektedir,” diye yazıyor. İngiliz istihbaratı, Üçüncü Reich’ın Özel Polis Teşkilatı olan Yunan Güvenlik Taburları’nı yeni bir polis gücüne dönüştürmek için gereken adamlarını keşfetmiş oldu.
 Yunan akademisyenleri Wickham’ın kampların kurulması ve işkencecilerle doldurulmasında ne kadar doğrudan rol oynadığı konusunda farklı düşünüyorlar. Panourgia, Roma İmparatoru Tiberius’un dahi tutsaklar için uygun görmediği Gairos’taki kampın Wickham’ın kendi inisiyatifiyle ortaya çıktığını düşünüyor. Öte yandan, Gerolimatos Yunanlıların bu tür kamplar oluşturmak için İngilizlere ihtiyacı olmadığını söylüyor. Ona göre bu kamplar çok daha önce, Metaksas’ın emriyle oluşturulmuştu. Kew belgeleriyse İngiliz polislerin Wickham’ın emri altında kamplarda çalıştıklarını ortaya koyuyor.
 Gerolimatos ekliyor: “İngilizler bu insanların kim olduğunu çok iyi biliyordu. Olayı korkunç hale getiren de bu. İşgal sırasında işkence odalarında bulunan, tırnak söken kişilerdi bunlar.” Komünist Parti’nin yasaklandığı 1947 senesinin Şubat ayına gelindiğinde, 19,620 solcu Yunan kamp ve hapishanelerinde bulunuyordu. Bunların 12,000’i Makronissos’taydı. 39,948 kişiyse Yunanistan sınırları içerisinde veya Ortadoğu’daki İngiliz kamplarında sürgündeydi. Yunan konsantrasyon kamplarında korkunç sayıda işkence, cinayet ve sadizm vakası yaşandı.
YUNANİSTAN VE FAŞİZM
Kadın tutsakların çocukları, onlar birer “Bulgar” ve “orospu” olduklarını itiraf edinceye dek ellerinden alınıyordu. Pişmanlık yasası sistemi Makronissos’un “yaşamlarının anavatana ait olduğuna” ikna olanların eğitildikleri bir “okul” veya “Nasyonal Üniversite” olarak görülmesine yol açtı. “Yaptıklarından pişmanlık duyanlar” krallar, kraliçeler ve bakanlarca ziyaret ediliyorlardı.
Nazilerden yeni kurtulan Avrupa’nın başka hiçbir yerinde Nazi sempatizanlarının ordu, kolluk güçleri, yargı gibi devlet kurumlarına bu derece sızmaları mümkün olmadı. Neo-faşizmin günümüzde Altın Şafak formunda dirilmesinde, geçmişte devletin faşistlerden arındırılmasında başarısız olunmasının büyük payı vardır. Altın Şafak üyelerinin çoğu, 1967 darbesini yapan subayların veya Nazi işbirlikçisi Taburlar’da görev alan kişilerin torunlarıdır.
SOĞUK SAVAŞ'IN 'İLK BİRİKİM'İ
Aralık 1946’da Yunan Başbakanı Konstantinos Tsaldaris, İngilizlerin geri çekilmesinin ardından Amerikan yardımı talep etmek için Washington’ı ziyaret etti. Yanıt olarak ABD Dışişleri Bakanlığı, Truman doktrini çerçevesinde 1947 Mart ayında bir askeri müdahale için plan yaptı. Truman doktrini, komünizm tehdidi olan bir yere askeri müdahale yapılmasını öngörüyordu. Böylece, İngilizler’in Yunanistan’da yarattığı “birikim” Soğuk Savaş’ın ilk salvosu haline gelmiş oluyordu.
 Patrikios, Dekemvriana’nın lokal bir çatışma değil, “Yunanistan’da ‘sıcak bir savaş’ olarak başlayan ‘Soğuk Savaş’ın habercisi olduğunu” daha sonra fark ettiğini söylüyor.
GÜNÜMÜZDE FAŞİZM
25 Ocak 2009 günü öğleden sonra. Atina’yı kaplayan biber gazı dağılmış durumda. Neo-faşistlerin yüzüne asit atarak saldırdığı bir başka Bulgar göçmeni temizlikçi için yapılan destek eyleminde polisle karşı karşıya gelinmesinin üzerinden saatler geçmiş.
İsyancıların hakim olduğu Exarcheia mahallesinde, Marina adında bir genç kadınla konuşuyoruz. “Neden Yunanistan? Neden sağla sol arasındaki çatışmalar açısından Avrupa’nın geri kalanına göre daha farklı?” sorusuna şöyle yanıt veriyor: “1944’te bize yapılanlar yüzünden. Nazilerle savaşan partizanların, Fransa’da, İtalya’da, Belçika veya Hollanda’da onurlandırılırlarken, burada uğradıkları zulüm, hükümetin emriyle işkence görüp öldürülmeleri.”
 Şöyle devam ediyor: “İki jenerasyonu tutuklanıp işkence gören bir aileden geliyorum. Büyük babam İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, babam da albaylar cuntası döneminde tutuklandı. Biz bu neslin torunlarıyız ve düşmanlarımız da Churchill’in Yunanlı torunları.”
ÜLKEYİ PARTİZANLAR KURTARDI, AMA NAZİLER KAZANDI
“Tüm bu olanlar,” diyor Gerolimatos, “bir hiç içindi. Bunların hiçbiri yaşanmayabilirdi. İngilizlerin, Üçüncü Reich işgali sırasında işbirliği yapanlara kazandırdığı meşruiyet tarihte kara bir lekedir. Tek nedeniyse Chuchill’in Alman Kralı’nı geri getirme düşüncesi. Yunan halkının ihtiyacı olan ve istediği son şeyse Nazi işbirlikçilerince desteklenen bir monarşinin geri gelmesiydi. Ancak İngilizlerin dayattığı buydu ve Yunanistan’da açtığı yara bu gün dahi hissedilmektedir.”
İşbirlikçiler sisteme kolayca entegre oldular. İç savaş sırasında ve sonrasında devlet mekanizmasını kontrol ettiler. Torunları da askeri darbe yaparak bu geleneği sürdürdü. Yunanistan’ı kurtaran partizanlar oldu, ancak savaşı yine de İngilizler sayesinde Nazi işbirlikçileri kazandı.
...
Ve...
Son olarak...
DURUM ANALİZ?!
ABD, İsrail / İran makas'ında.
Obama / Bush sert ayrışması!
CIA'nın ortaya çıkan işkence belgeleri kapsamında cevabı aranan soru şu:
IŞİD mi daha işkenceci, CIA'nın işkencecileri mi?!
IŞİD, CIA üretimi enerji bazlı bir terör örgütü ise 11 Eylül'de ABD'nin güvenlik'i kapsamında başlayan işkence, neo II. Dünya HAARP'i ve/veya kalmayan güvenlik kapsamında nereye, hangi isimlere doğru evrilir?!
Soru 2:
BOP'ta Halife'lik yarışı kapsamında; Davutoğlu yolsuzlukla sert mücadele edeceğiz dedi, IŞİD yolsuzluğa bulaşmış kendi adamının anında kellesini aldı. Yolsuzluğun yoksulluğun yasakların sembol ismi haline gelmiş Arap Kürt (Ermeni) Partisi "AKP" mi yolsuzlukla daha iyi mücadele eder IŞİD mi?! 
Soru 3:
Mısır patlaması kapsamında; İngiliz Başbakan'ı Davutoğlu'na IŞİD'e karşı ortak mücadele edeceğiz mi dedi, yoksa Londra güven'de değil, bu iş'i çözmez iseniz, Türkiye'yi yangın yerine çeviririz, neo 1993 şartları, MI9 suikast vb mesaj'ı vermiş olabilir mi?!
Hasılı:
"Potamyalı Recep" demek, Doğu Roma'da Recep demek ise bugün'ün hikayesi geçmişte yazılmış demektir.
Recep Putin.
Yani?!
Final süreç'i kapsamında, Kedi artık yek yüzlü!
Bismarck'ın sözü:
 “Süngü ile belki her şeyi yapabilirsiniz, yalnız bir şeyi yapamazsınız: Onun üstüne oturamazsınız!”
Nüans şurada:
2015 Şita kapsamında, 28 Şubat süreci üzerinden yükselen AKP, büyük resim'de yaşanan med & cezir üzerinden "süngü"nün üzerine oturmayı deneyecek.
AKP, Ak Parti'ye karşı.
Mümkün mü değil mi, temaşa zamanlar.
Nokta.

10 Aralık 2014


Hayrullah Mahmud

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder