22 Aralık 2014 Pazartesi

İrtica'nın ta kendisi: Kravat'sız 'Sakal'lı ve/veya Teferruat'tan hikaye?!

İrtica'nın ta kendisi: Kravat'sız 'Sakal'lı ve/veya Teferruat'tan hikaye?!

“Demokratik bir rejimde, basın yalan söy­lerse, rejim de ölüme mahkum olur.”
Pierre Lazareff
...
DURUM / VAZİYET?!
"Muhterem nedir durum vaziyet!?"
Usta gazeteci Emre Aygen'in deyişi ile işte bu pazar'lık durum / vaziyet?!
Haber şu:
Türkiye kravat gevşetiyor
BAZILARINA ‘boyununa ilmek geçirilmiş’ gibi gelen kravat iş yaşamında yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Aralarında Eczacıbaşı’nın da bulunduğu bazı holdingler kravat zorunluluğunu kaldırdı. Darısı takım elbisenin başına…
Kravat, takım elbise zorunluluğu her holding için farklı. Bir kısmı kravattan kurtulma aşamasında. Bazı holdingler çalışanlarına şöyle kıyafet yönetmeliği uyguluyor: 
* Eczacıbaşı Holding: ‘Kravatsız plaza’nın öncülerinden. Kravat takma zorunluluğunu kaldırdı. 
* Koç Holding: İş toplantıları dışında çalışanlar kravat takmak zorunda değil. 
* Sabancı Holding: Holding’te kravat zorunlu. Özel uygulamalar bulunmuyor.
* Doğuş Holding: Cumaları özgür gün. Holding 2013 yılından beri “Free Friday-Serbest Cuma” uygulamasını gerçekleştiriyor. 
* Doğan Holding: Holding’te yaz bir başka geçiyor. Holding çalışanlarına mayıs - eylül arası 5 aylık yaz döneminde her gün ‘serbest cuma.’ Kravat yok, rahat iş kıyafetleri tercih ediliyor. Kış döneminde ise cuma günleri bu özgürlükleri var.
* Anadolu Holding: Tüm yıl boyunca rahat iş kıyafeti / (business casual)* giyilebiliyor. Erkek çalışanlar için kravat zorunluluğu bulunmuyor. Anadolu Grubu’nda cuma günleri, serbest cuma (Free Friday) uygulanıyor. Bu günlerde çalışanlar, diğer çalışma günlerinden farklı olarak, daha rahat kıyafetler tercih edebiliyorlar.
İran'da Ahmedinejad'a kravat tepkisi
Yorum şu:
Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın 74. yıldönümü münasebetiyle verdiği resepsiyonda, Fatih Çekirge imzası ile SABAH'ta manşet olan şu anısını aktarmıştı:
'Bana öyle şeyler anlattılar ki, dayanamayıp sordum:
'Peki, siz hiç böyle bir irticai gelişmenin farkında olmadınız mı?'
İranlı komutan şu cevabı verdi:
'Sayın general, devamlı bir çiçeğe bakarsanız, o çiçeğin büyüdüğünü göremezsiniz. Örneğin, bir gülün nasıl açtığını bile fark edemezsiniz. İşte bizde de öyle oldu.'
Bu sözlerine karşılık susmak istedim; ancak, üsteleyince sordum:
'Peki, hiç mi kavrayamadınız, algılayamadınız?'
Bu kez şöyle bir cevap verdi:
'Biz onların, her gün hiç farkettirmeden, ama yavaş yavaş, santim santim, sanki yeni bir şey olmuş gibi getirip ortaya koydukları dini şeyleri, halkımızın temiz duyguları diye düşündük. Sonuçta böylesine bir durumla karşılaşacağımızı hiç tahmin edemedik. Ama baktık ki, her geçen gün halkımızın temiz duygularından kaynaklandığını zannettiğimiz dini ve masum istekler gibi görünen şeyler, irticanın ta kendisiymiş.'
Komutan böyle tarif edince, 'Demek ki, siz görevinizi yapmamışsınız' dedim. Ardından da sordum; 'Peki, fark ettiğinizde, yani Humeyni için Tahran'da 500 bin kişiyle miting yapılmaya başlandığında da mı farketmediniz?'
Komutanın verdiği o cevap, hiçbir zaman kulaklarımdan silinmedi.
Bana şöyle dedi:
'Sayın general farkettik... Farkettik ama iş işten geçmişti'...'
Yani?!
Karşı darbe, sinsice, medya üzerinden insan zekasına hakeret ede ede ilerlemeye devam ediyor.
İran'da Humeyni karşı darbe'si nasıl "oldu bitti"ye getirildi ise Türkiye'de de benzer manzara'lar yaşanıyor, yaşatılmak isteniyor.
Detay'a lüzum kaldı mı?!
Leb demeden "kravat"!
Yakasız gömlek.
Yüzleri saran sakal!
Ele tutuşturulan tespih.
Ananas.
Panama'nın Pan'ı.
Vs.
Görmek isteyen için süreç yüz'ünü gösteriyor.
Sinsi'liğe basit örnek, bir dönem "haşema" diye laik medya'da dalga geçilen siyasal İslamcı mayosunu "şort" diye moda yaptılar, Acun rol model üzerinden dolaşıma soktular, kimsenin sesi çıkmadı.
Uzun don'dan bozma şortla sokağa çıkmayan kalmadı. 
Rahat giyim, yaşam adı altında 'Paçoz'luk üzerinden modern yaşam'ın içini boşaltıp kişiliksizleştirdiler.
Ezcümle:
kravat 
isim Fransızca cravate
isim Bir ucu ince, diğer ucu daha geniş, gömlek yakasının altından geçirilerek önde üçgen biçiminde bağlanan, özel kumaştan yapılan giysi aksesuarı, boyun bağı
"Muallim Bey, kravatınızın rengi gömleğinize uymamış, dedi, suratıma güldü." - F. R. Atay
Yani?!
Kravat'ın yerine fular gelmiyor.
Yani?!
Boyundan düşen sadece kravat değil, laik yaşam, modern yaşam.
"Sakal modası" kravat'tan önceki kayan laik zemin'in işareti idi.
Bu yüz'ler düştü, av'landı diye okumak da mümkün. 
AKP; Türkiye'nin rota'sını değiştiriyor.
2015, demokratik unsurları kullanarak parçalanmanın oy'latılacağı yıl.
Avrupa, İsrail, boru hatları, küre güven'de değil.
Küresel aksta, radikal laik kalkışma sebep'siz değil.
Hürriyet, yanlış yön'lendirme yapıyor.
Kravat ip'ine dolanan "karşı darbe" süreci.
U dönüşü.
Nokta.
...
Haber şu:
ABD Başkanı Obama ve Küba Devlet Başkanı Castro, iki ülke arasında yarım asırdan fazladır devam eden husumeti sona erdirmek için tarihi bir adım attı. İlişkileri normalleştirmek için adım görüşmelere başlayacaklarını açıklayan iki ülke, ilk etapta esir takası yaptı.
Putin'den Kim'e davet
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kuzey Kore Lideri Kim Jong-un'u Moskova'ya davet etti. Putin'in adımı, ABD'nin her iki ülkeyle de kriz yaşadığı bir döneme denk gelmesiyle dikkat çekti
Küba’ya cami yapılacak
Beyaz Saray'da Yahudilerin Hanuka Bayramı dolayısıyla düzenlenen resepsiyonda ABD Başkanı Obama'ya Küba Purosu ikram edildi.
Putin iş dünyasını Kremlin’de topladı, krizin aşılmasında iş birliği istedi
Yorum şu:
Bush, TBMM'den geçmeyen 1 Mart Tezkeresi sonrasında Irak'ta bataklığa saplandı.
RTE, Soçi'de spin attırdı.
Bavyera motor. 
Putin, 2007 sonrasında zayıf Obama üzerinden yükseldi.
Çakma Kunta Kinte.
Daha net anlaşılsın diye söylüyorum, Ertuğrul Özkök, Hürriyet'in baş'ındayken Sabah'ın başındaki Ergun Babahan'ı överdi, neden?!
Rakibin, çapsız ya da zayıf ise rahatsız etmek yersiz!
Nitekim, işsiz kalınca, aynı Özkök, Babahan'a Hürriyet'te iş vermedi.
Şimdi Erdal Şafak Sabah'ın baş'ında adını anan yok, Sedat Ergin Hürriyet'te yazı müdürü oldu, ton farkı olsa da benzer hikaye, "stretejik akıl"dan noksan rekabet'ten Ekrem Dumanlı açık ara önde çıktı, baş'yönetmen.
Bu nasıl iş?!
Testileri çarpıştırdılar.
Hikaye benzer hikaye.
Obama, İsrail / İran makas'ına girdi, zorda!
Başkan'ın Adamları, kendi imkanları ile tiyatora çeviriyorlar.
Obama'nın düşük profilini yükseltme operasyonu.
Küba ile barış, Kuzey Kore'ye posta koymak vs.
Yani?!
Erdoğan'ın Türkiye'nin, Obama'nın ABD'nin başında olmasından en çok nasip'lenen Putin!
Nüans şurada:
Oligarklar, FSB'nin adam'ı.
Raydan çıkanı yek gecede indirirler.
Putin'in oligarkları her yerde iş yapıyor, en başta da Avrupa.
Ismarmaça!
İsrail / İran makas'ı basit bir makas değil!
Gordion Düğümü çözülecek ise laik eksen'li (Gazi / Akif) Türkiye üzerinden çözülecek ve/veya Kıyamet.
LARP.
Nokta. 
...
Haber şu:
"Saadet haklıymış demeye dilleri varmıyor"
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak: Biz milli görüşçüyüz. Biz yalnız Hakkı bilir, yalnız hakkı söyleriz. Çünkü bizim ölçümüz bellidir. Bizim ölçümüz Ebuzerin ölçüsüdür.
Yorum şu:
RTE: "Faiz zulüm'dür."
Bu kapsamda soru şu:
Saadet'in faiz'i AKP midir ve/veya Erbakan'ın faiz'i Erdoğan mıdır ve/veya Gülen'in faiz'i Gül, Davutoğlu mudur?!
Yani?!
Faiz'in ne olduğunu en iyi biz'ler biliriz. 
AKP, SP'nin içinden çıktı ve/veya bir başka deyişle Erbakan Hoca'nın paltosunun içinden çıkıp Gülen'in cüppesinin içinde saf'laştı.
Hal böyle ise iki doğru bir yanlış:
Saadet haklı, Kamalak doğru söylüyor.
Erdoğan haklı, faiz haram, daha doğru Türkçesi ile tefecilik yani kul hakkı yiyen rant'sal sistem haram.
Yani?!
Hoca'nın dediğini yap, yaptığını yapma.
Türkiye boyundan büyük BOP'a batmış ise kim haklı kim haksız?!
Masum değil hiç kimse.
AKP tepeden tırnağa devlet olmuş ise kazan & kazan üzerinden yağma, talan en alt katmana kadar yayılmış ise ne kadar haklı kolpacı var ise cihad için en ön saf'ta saf'laşmalı ki, hem haklı hem de muzaffer olunsun.
Borç büyük, yük ağır, name'ye gerek yok.
Ezcümle:
Düşman, terör, kapı'dan içeri girdi.
"Kim haklı kim haksız" diye sormuyor, verecek cevabın yok ise kesip biçip ilerliyor.
Arap baharı mukaddem.
Nokta.
...
Haber şu:
HT'den Paris şansı!?
Yorum şu:
Neden olmasın.
Ne var ki, yurtdışı yasağımız devam ediyor.
Bize çıkmaz.
Ya çıkarsa!?
Önce pasaport'u görelim, gerisi kolay.
Aksi halde, Gülen'in sakallısı Tekdağ'dan mukaddem Ciner'gil familya, kendi iç halkasını Paris'te ağırlamak için tiyatora çeviriyor derler.
Derler mi derler.
"Fırsat bu fırsat" da İsrail / İran makas'ında.
Nokta.
...
Haber şu:
Hidayet Karaca hangi silahlı eylemi yaptı?
Yorum şu:
Hesap vereceksiniz
Nilüfer Tatar bugün Sessiz Çığlık eyleminde “zalimlerin peşini bırakmama” sözü verip, “Cemaatin tetikçilerinin de onların düne kadarki siyasi destekçilerinin de mutlaka adalet önünde hesap vereceğini” söyledi. 
Soru şu:
Merhametsiz Müslümanlık olur mu?!
Gördük, yaşadık, oluyormuş.
Allah adına Tanrı rolüne soyunanların BOP karnesi ortada.
Evet, soru doğru ha(z)cı abi, "Hidayet Karaca silahlı eylem yapmadı!"
Ama, nüans şurada:
İstihbari operasyonda, kumpas'ta rol aldı.
stv'nin arşivi ortada.
Eline silah alıp vurmadı ama andıç'ladı, itibarsızlaştırma operasyonu üzerinden tetik basmadan adam öldürdü.
Kuddisi Okkır, Tatar vb.
Kaçma şüphesi olmayan hasta insanlara zulüm'ü ancak düşman yapar.
BOP'ta düşman kim, dost kim için ayna'ya bakmak elzem.
Ekrem Dumanlı'ya, tatlısu demokrat laik kesim'in Ergun Babahan'ı diye bakmışımdır.
Kumaş aynı kumaş.
Babahan nasıl bencil, kolpacı, kendi menfaatini her şey'in üzerinde tutan yetenekleri sınırlı bir gazeteci ise Dumanlı da öyle.
Karaca ne demek istediğimi anlamıştır, anlamakta sıkıntı çekiyor ise hayat mektep'i adam'a kim kimdir'i çok iyi öğretir.
Satışlar anlık ve peşindir.
Geçmiş olsun.
Nokta.
...
Haber şu:
İstanbul Şehir Tiyatroları'nda sahnelenen 'Cibali Karakolu' oyununda o...pu rolü oynayan oyuncunun sahnelerinin kaldırıldığı ve oyuncunun da atıldığı öne sürüldü
Yorum şu:
AKP iktidarında ülke umumhane'ye dönmüş, ha(z)cılar dahi çöpçatan sitesinden hatun indiriyorken, nereden çıktı o malum kelime?!
Aynı oyunda "orospu" rol'ünü değiştirmeyin sadece "muhterem hanımefendi" deyin bakalım, karşı çıkıyorlar mı?!
O tür kadın'ları, giyimi, kuşamı, konuşması ile toplum'a rol model yapmadılar mı?!
AKP'nin, Gülen'gillerin derdi nedir derseniz, hikaye basit:
Parayı bulan sarı saçlı'ya ev açtı, dayadı döşedi.
Birinci eş, kapatma'ya "orospu" diyor.
Haliyle badem bıyıklar bu iş'e bozuluyor.
Neden?!
Karşı darbe daha tamamlanmadı, sakal, kravat derken sıra gelecek muta nikah'ına.
Bir'den fazla kadın'la nikahlı şakird'lerin harem'ine.
Araya birkaç oğlan atmadan da olmaz.
Eğer taş üstünde taş kalırsa.
Neo Lut kavmi.
Nokta.
...
Haber şu:
Balyoz davasından yargılananların ailelerinin başlattığı 'Sessiz Çığlık' eyleminin 116 haftası, yine Beşiktaş'ta bulunan Demokrasi Anıtı'nda yapıldı. Eylemde bir konuşma yapan Süha Tanyeri, bu CD'lerin iddia edildiği gibi 2003 yılında değil 2010 yılında hazırlandığını söyleyerek Mehmet Baransu'yu suçladı.
Yorum şu:
Baransu, mesleki reflekslerini kaybetmemiş bir gazeteci olsa, akıl tutulması yaşamasa, ne taşıdığını bilse, gidip teslim eder mi?!
Sonuç'ta bu bir "istihbari operasyon"!
Baransu üzerinden, kumpas'ın gerçek faillerini saklamak yakışmaz!
Baransu, velev ki bir deli, neden onca akıllı o CD'leri, bavul'u ciddi'ye almış.
BOP'ta uzun yol'da geliyorum, bilirim görmek istemeyen hiçbir şey'i görmez.
Neden, niçin, niye üç maymun'u oynayanlar, oynatanlar Baransu'nun bavul'unu ciddi'ye almışlar?!
Meteo: 28 Şubat olsa da, süreç İsrail / İran makas'ında.
Hasılı:
O CD'leri hazırlayıp Türkiye ve dünya gündem'ini meşgul edecek kadar aklı ve/veya güç'ü olan adam ciddi güç'tür.
Maşa ile operasyon yapan adres'i karıştırmamak elzem.
CD'lerin sahte olduğu en başından belliydi ama her nedense herkesin kabul ettiği "hakikat" bugün oraya çıktı.
Sadece ter akıtmak yetmez, neyi neden yaptığını bilmek elzem.
Eşek'i dövemeyen semer'e aşk'etme niyet'inde ise uzak dursun, süreç çok sert ve şakası yok.
Lüteratürde düşman kazık'ı diye bir şey yoktur, atalarımız boş yere "dost kazık'ı" dememişler.
Baransu'nun hikayesi de dost kazık'ı.
"İtimat kontrole mani değil" ise nüans şurada:
Gazetecinin işi soruşturmak, hamallık yapıp bavul taşımak değil.
Nokta.
...
Haber şu:
Ahmet Davutoğlu, terör örgütünün sözcüsü vekillerle masaya oturuyor. Alman Başbakan Merkel ise PKK paçavrası açanlara hesap soruyor.
Almanya'da 3 Türk'ün ajanlık iddiasıyla tutuklanmasının arkasından paralel ihanet çıktı. Gülen örgütünün Almanya'daki para akışını takip için görevlendirilen üç kişi, paralel köstebek tarafından ajan diye Alman makamlara şikayet edildi. Böylelikle Gülen'in Merkel için de maşalık yaptığı ortaya çıktı.
Alman ihracatçıları Rusya’yı kaybediyor
Almanya’nın Rusya’ya yaptığı ihracat 2014’ün ilk çeyreğinde yüzde 15.5 son sekiz aylık dönemde ise yüzde 16.6 oranında azaldı. Almanya’nın Rusya’ya ihraç ettiği ürünler arasında ilk sırayı makine imalat ve mühendislik alanında kullanılan teknik ekipman ve teçhizatlar alıyor. Otomobil, yedek parça, sanayi-üretim ekipmanları, gıda ürünleri, giyecek ve ayakkabı gibi ürünler de Almanya’nın Rusya’ya gönderdiği ihracat kalemlerinin önemli bir kısmını teşkil ediyor. 
Yorum şu:
Türkiye gibi Almanya da iki parça.
Hangi Almanya?!
Final süreç'i: Almanya da İsrail / İran makas'ında.
Yani?!
Siyasal İslam radikalleşirken Almanlar da radikal milliyetçi ak'ımların etkisi altında.
Humeyni / Hitler makas'ı.
Nokta.
...
FİNAL SÜREÇ'i: Terör, Noel Baba hediyesi gibi Avrupa'nın dam'ından girdi içeri!?
İsveç’in Malmö şehri, sabaha karşı saat 03.30’da patlayan bombalarla sarsıldı.
Nişantaşı Fevziye Mektepleri'ni Teşvikiye Camii'nde çıkan bir grup bastı.
Doktor Öz’e ağır suçlama!
Sağlık adına tüyolar veren 50 yaşındaki hekimin, programının geçen sezondan rastgele seçilen 40 bölümünü inceleyen British Medical Journal uzmanları, Öz’ün bu programlarda 479 sağlık tavsiyesi yaptığını belirledi. Ancak bunların sadece yüzde 46’sının bilimsel dayanağı olduğu tespit edildi. 
Askere MİT formülü
Genelkurmay Başkanlığı’nın yasalaşmasını istediği ‘Asker paketi’ TBMM’ye gönderildi. TCK ve CMK’da yapılan değişiklikleri askeri yargı yasalarına taşıyan paketle oluşturulacak Askeri Hâkimler Kurulu (AHK) yeni atamalarla ‘askeri yargıyı’ yeniden dizayn edecek.
Mehmet Cengiz: Milletime küfredecek kadar aptal mıyım
...
OKUR GÖRÜŞ
walldes:
Sayın Özgürtürk BOP 'ta abdest alınacak temiz su kaldı mı? Yoksa teyemmüm yapmak farz mı oldu?
Şapşik tersten okursak şipşak cevap: Paradoks nedir ne değildi?
Demokrasi uğruna kendi kendine ayaklanan zümre olgusu yaratarak güya başsız bu zümrenin (sevimli !) sesi olduğunu iddia etmek ve/veya iş çıkarları kollamaya gelince gerilla türküsü söylemektir.
...
DURUM
Okur'lara genel cevap:
Meteo: 28 Şubat, geri sayım devam ediyor.
Birçok tanıdıktan, eski yeni iletişim halkamdan değişik teklifler, öneriler geliyor.
"Artık öne çıkma zamanın geldi", vb diye.
Geçenlerde, eski tanıdık biri aradı, yazımı paylaşmış.
"Hangi yazımı" dedim, normal'de sormam, artık "utandırır mıyım" duygusundan sıyrıldım, final süreç'i utanmaz fırsatçı dolu.
"Son yazılarından birini" dedi, daha sonra facebook'a baktım, yazı 23 Eylül 2014 tarihli.
Kendi paylaştığı yazıyı beğenen tek kişi var, o da kendisi, hiç de gülünç değil.
Yazı üzerinden kendisine mesaj var ama belli ki yazıyı okumamış, kafa çöpçatan sitelerinde.
Sitenin Atatürk'lü, Akif'li logosuna gönderme yaptı, beğendiğini söyledi.
Neyse, eski tanıdık, telefonda, geçmişte olduğu gibi mesaj'ını iletti:
"Yazını paylaştım, okuyan arkadaşlarım bu da kim dedi, yani seni pek tanımıyorlar, aslında eskiden tanınan biriydin, şimdi tanınmıyorsun, seni tanıtmak lazım" dedi.
Bende "ne önemi var, aceleye mahal yok" dedim ekledim:
"Sen dahi yazılarımı paylaşmaya başlamış isen zaten sorun çözülmüştür" deyince,  feveran etti.
"Dangalak" dedi ve ekledi: "İçeri girdiğinde seni aramadım mı, geçmiş olsun demedim mi, en zor dönemlerde seni telefonla aramadım mı?"
"Haklısın" dedim, devamında edeceğim lafları yutkundum:
"Evet beni aradın ama hep soru sormak için aradın, aldığın lafları aktarmak için aradın, sıkıntıyı paylaşmak için aramadın, istihbaratçılık oynamak için aradın, ne istediler de vermedik diyen adres'ten beslenmek için aradın" vs.
Yersiz, kim ne yaptı ise kendine yaptı.
Aramış olmayı duygusal borçlandırmaya sayan kafa'lar sayesinde batak'lığın içindeyiz.
BOP'ta "Hayrullah Mahmud'un ses'i neden yüksek çıktı neden", şartlar gereği diyelim.
24 saat üzerinden içselleştirme farkı.
Sınır'da, hudut'ta nöbet tutan, çatışmadan dönen milyon'da 1 psikolojisinde yazılmış yazılardır onlar!
Neo Nuh Tufanı'na dikkat çeken HİÇ'lik mesabesinden haykırış, nida.
Ultra Türkler Geliyor yazısını yayınladıktan sonra, 2004 ve sonrasında, en dikkat ettiğim şey çevreme zarar vermemekti, benden dolayı kimsenin mağdur olmasını istemedim.
Ne var ki, aradan geçen süre içinde "inanmamaktan kaynaklı" üretmeden tüketmeye dayalı "yaşam tarzı"ndan dolayı, zararı o eski dostlar kendi kendilerine verdi.
İstihbaratçılık bir meslek, istihbaratçılık oynamak ise hayat memat nüans gerektiren bir mesele: Marangoz'un dikkati kayarsa ya kolu gider ya da parmakları, kafa'yı da kaptırabilir.
Gazetecilik de benzer bir meslek, ciddi'ye alınarak yapıldığı sürece diğer meslekler gibi sistem'i çalıştıran, ortam'a temiz hava basan hayat memat bir mecra.
Demem o deme değil, şu deme:
Eskiden, beni görünce görmezden gelen tanıdıklar, kafasını çevirip kaplumbağa gibi kendi bedeni içinde görünmez olmaya çalışanlar, şimdi beni görünce selam verip kısa da olsa laflıyorlar.
Azrail görmüş gibi yüz çevirenlerin özetle dedikleri de şu: "28 Şubat'ta dahi bu kadarı yaşanmadı. Bunlar 28 Şubat'çılardan da beterler. Nedir bu yaşananlar hihihi!"
Bir başka eski tanıdık, "Batıyorum, işler berbat, yeni müşteriler bulmam için bana yardım etsene" dedi, ısmarladığı viski'den yudum alırken "Neden olmasın?" dedim ve ekledim:
"Bir zamanlar makama, paraya, pula değer vermeyene saygı duyarlardı. Şimdi her şey para. AKP iktidarında BOP'çular ile mücadeleye girerken, burası Türkiye, kimse aç, açıkta kalmaz demiştim. Dostlarım, arkadaşlarım, ailem var demiştim. BOP'çuların bana vermediği zararı sizler verdiniz. Ben başarısız bir gazeteci olduğum için işsiz kalmadım, milli güvenlik adına, ülkemin çıkarı adına yazma azmini devam ettirdiğim için işsiz bırakıldım. Beni açlığa, yalnızlığa mahkum eden ise siz'lerin yaptığı yol tercihi oldu. Türkiye'nin aydınları, Atatürkçü yüzleri içeri tıkıldığında sizler "batık ekonomide" araba, ev, arsa alma yarışına girdiniz. Telif ücreti yüksek bir yazarım. Şimdi de Allah'ın izni ile işe yeniden başlıyorum. Israr da var teklif de. Sana yardımcı olmaya kalksam menfaat çatışması, yüzde kaç komisyon alıyorsun derler ama işler daha kötü gidip batarsan, sana yapabileceğim en büyük yardım ya yanımda sana uygun bir iş vermek olur ya da aylık masrafına naçizane katkı yapmak olur. Kimsenin kapısını çalıp para ya da borç istemedim. Halden anlayan yapması gereken ne ise yaptı. BOP kapsamında verilen mücadelede ben'deki telafat yüksek. Neredeyse eski tanıdık kalmadı. Birileri para biriktirmeye, haz'za meylederken, biz'ler dert biriktirdik, mücadele ettik. Geçmişte yaptığım uyarıları ciddi'ye alsaydın şimdi batıyor olmazdın. Sen de görmeden inanmayanlardansın. Telafatı olmayan savaş yok! Zaman en iyi müsahhih'tir. Kazanırken kaybetmek, kaybederken kazanmak böyle bir şey."
"Haklısın" dedi, "Biz, daha doğrusu ben anlayamadım, ne desen yeri var, başka dünyalardaydık. Yeni süreç'in hayırlı olsun."
Hasılı:
Tanınmak, yeniden vitrin'e çıkmak, popüler olmak.
Kendimi hiç vitrin'in gerisinde düşünmedim.
Okur her daim okurdur, 2004 star'dan 2014'e geçen zaman'da, sadece hedef kitle'yi kaydırdık.
Şimdi yeniden hakikat'leri halka, kamuoyuna, deniz seviyesindeki izleyici / okur'a anlatmaya gelmiş ise sıra; nüans şurada:
10 gün'de gazete, tv, portal okuru sen'den haberdar oluyor, yani hiçbir şey eskisi gibi değil!
100 günde, diğer marka'ların yanındaki marka'sın.
Bir başka nüans da şu:
Hazırlıklı isen, taleplere cevap verebilecek durum'da isen popülersin aynı zamanda tercih edilen markasın.
"Neden heyecansız'sın?!" diye soruyorlar, natura meselesi.
Yaşarken çok arkadaş, eski tanıdık gömdüm.
Firesi olmayan savaş yok.
Belki şimdi maddi açıdan şartlarım daha iyi olacak, nafaka dahil borçlarımı ödeyip başım eskiye oranla daha dik yürüyebileceğim ama kalbim mezarlık yeri.
Bu da yol tercih'inin farkı.
Yeni hayat başlarken, "eski defter"de kayıtlı ne varsa mazi oldu, geride kaldı.
Şimdilerde beni 23 Nisan doğumlu bir kız çocuğu ve o çocukların geleceğinden daha fazla heyecanlandıran bir şey yok.
İnsan yaşadıkça anlıyor, demek ki, Kurtuluş Savaşı sonrası eski dostları ile yol'unu ayıran Gazi'nin motivasyon kaynağının çocuklar, gençler olması sebepsiz değilmiş.
Geleceği kurtarmak için bakış açısı da değişmek zorunda.
Bakış açısının değişmesi için medya'da dönüşüm zamanı.
Hiçbir zaman dünya turu gibi, tatile çıkma gibi, tapu koleksiyonu, araba vb hayallerim olmadı.
Çalışırken, üretirken tatil yapan'lardanım.
Heyecan ise bu da yüksek bir heyecan.
Natura meselesi.
Ülke'nin geleceği için "Hayır" denilmesi gereken yerde "Hayır" diyecek yaş'tayım.
Hiçbir zaman öne çıkmak, popüler olmak gibi bir sevdam olmadı, nüans şurada:
Girdiğim hiçbir mücadelede saf'daşlarımı yarı yolda bırakmadım, beni yarı yolda bıraksalar da.
İnandığım gibi yaşadım, yürüdüğüm yol'un bedeli ne ise katlandım.
Kimseden rol çalmak gibi bir düşüncem yok, hayatım boyunca önemli, mühim, cesur vb sıfatlar taşıyan biri olmadım, loser belki nitelikli loser.
Medya, popüler yazar'lardan geçilmiyor, onlar görevlerini yapacak durum'da değillerse, ki mevcut durum böyle, o zaman baş'rol için şartların dayatması ile kemal'yerine.  
Mevzu-u bahis vatan ise yaş kemal'e er'se de, yol da belli, yön de belli,teferruat'tan hikaye naçizane bu hikaye.
Selam ve saygılarımla.
HM
...
Ve...
Son olarak...
“Vi Veri Veniversum Vivus Vici!”
“Gerçeğin gücü evreni fethettirir!”
Nokta.

21 Aralık 2014
Hayrullah Mahmud

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder