17 Ocak 2018 Çarşamba

Medya'nın Domuz'ları ve/veya "Şimdi Domuzluk Zamanı" değil ise ne zaman?!

Medya'nın Domuz'ları ve/veya "Şimdi Domuzluk Zamanı" değil ise ne zaman?!

"Güçlü olmanın tek seçenek olduğu zaman gelene kadar ne kadar güçlü olduğunu bilemezsin."
Cayla Mills
...
DURUM
Haber şu:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, olası Afrin operasyonu ile ilgili olarak ''Suriyeli muhaliflerle yapacağız'' dedi. Erdoğan, 'ABD Başkanı Trump ile görüşecek misiniz?' sorusuna da ''Şu anda henüz kendisini aramayı düşünmüyorum. Çünkü daha önce bunları konuştuk, o bana dönecekti. O bana dönmediği sürece ben ona dönmem'' yanıtını verdi. Erdoğan, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) tutuklu gazeteciler Şahin Alpay ve Mehmet Altan ile ilgili 'hak ihlali' kararıyla ilgili de ''Açıklama yapmayacağım, arkadaşlar gerekli açıklamayı yaptı'' ifadelerini kullandı.
http://www.hurriyet.com.tr/cumhurbaskani-erdogandan-chp-istanbul-il-baskani-icin-sert-sozler-40711489
http://www.hurriyet.com.tr/abd-turkiyenin-afrinde-ypgyi-vurduguna-dair-haberler-40712244
(...)
Yorum şu:
Ozan ve yazar Süleyman Nazif, Beyoğlu’ndaki bir pastanede oturmuş “Efendiler nereye?” başlıklı Zaman Gazetesi’ndeki (O günkü Zaman başka Zaman) haberi okuyordu.
Caddeden geçen İngiliz işgal kuvvetlerinin bir nakliye konvoyunda birbirine bağlı birkaç arabayı sadece iki katır çekiyordu.
Yandaki masadan laf atıldı:
“Nasıl oluyor da bu kadar yükü iki katır çekebiliyor hocam?”
Süleyman Nazif yanıtladı:
“O da bir şey mi? Koskoca imparatorluğu bu duruma üç katır (Enver, Talat, Cemal) sürüklemedi mi?”
(Örsan Öymen, Bir İhtilal Daha Var, Doğan Kitap, sayfa 95)
Nüans?!
ABD Başkanı Kennedy, aynen AKP’nin Suriye’ye yapmaya çalıştığı gibi Küba'daki komünist rejimi devirmek için 17-18 Nisan 1961 tarihlerinde iki bin Kübalı mülteciyi kulla­narak Küba adasına bir çıkarma yapmaya kalkışır.
“Domuzlar Körfezi Çıkarması” denilen bu müdahale, bü­yük bir başarısızlıkla sonuçlanır.
Çok sayıda mülteci ve Amerikan askeri ölür.
Oysaki; The New York Times ve The Washington Post ga­zeteleri, 16 Nisan 1961 tarihinde operasyon başlamadan çı­karma haberini alırlar.
Kennedy'yi arayıp haberi doğrulatmak isterler. Haberi manşetten vereceklerini bildirirler.
Bunun üzerine Kennedy büyük tepki gösterir; iki büyük gazetenin sahiplerini, yayın müdürlerini arar ve şöyle der:
“ABD için büyük önem taşıyan bu askeri operasyonu daha gerçekleşmeden haber verecek olursanız, ülkenin menfaatleri­ni, şerefini ayaklar altına alırsanız, sizleri vatan haini ilan ederim. Bu olayın başarısızlığından sizleri sorumlu tutarım. Öle­cek her Amerikan askerinin kanının hesabını sizler verirsiniz. ABD’nin ve Amerikan halkının menfaati için bunları yazmamanız için sizi uyarıyorum.”
Kennedy’nin bu “Vatan, millet tutkusu ve sert çıkışı” kar­şısında, “Domuzlar Körfezi Çıkarması” haberlerini iki gazete de 16 ve 17 Nisan tarihli nüshalarında yayınlamazlar. Ancak, çıkarma yapıldıktan sonra, diğer basın organları ile birlikte bu iki gazete de “Olayı sonradan haber almışçasına” okuyucularına duyururlar.
Çıkarmanın başarısızlığı, çok sayıda mülteci ve Amerikan askerinin ölümünün ötesinde yaşananlar ABD'de büyük bir prestij kaybı ve halk üstünde şok etkisi yaratır.
Tüm bu olayların ardından Başkan Kennedy, halkı sakin­leştirmek için düzenlediği ilk basın toplantısında tarihe geçen şu konuşmasını yapar:
“Domuzlar Körfezi çıkarmasındaki başarısızlıkta ABD yö­netiminin sorumluluğu vardır. Fakat bu başarısızlıkta en ağır sorumluluk iki büyük basın kuruluşunundur. The New York Times ve The Washington Post gazeteleri bu çıkarmanın yapılacağını önceden haber almışlardı. Yönetim olarak biz bu ha­berin operasyondan önce yayınlanmamasını arzu ettik. Kork­tular, bizi dinlediler. Sorumluluktan kaçtılar, sustular. Onlar görevini yerine getirip haberi yayınlasaydı, belki de biz duru­mu tekrar gözden geçirir, bu hatayı yapmazdık. Basının sorumluluğu, gördüğü yanlışları gecikmeden ve hiçbir kimse­den korkmadan, çekinmeden ortaya koyup ilgilileri uyarmak­tır. Amerika'nın iki en büyük basın kuruluşu bunu yapmadıkları, bizi hatadan önce uyarmadıkları için suçludur!"
Yani?!
Türkiye topyekun bataklığın içine çekiliyor.
Nüans?!
Kavga'da yumruk aranmaz.
Ne var ki, dörtbir yandan yumruk yağmaya başlayınca şikayet etmek de yersiz.
Medya'da, sermaye'de bu genişlik olduğu sürece, 'vazgeçilmezler mezarlığı'nda her geçen gün yeni mermer'ler yükselecek demektir.
Katafalk.
Nokta.
...
ARŞİV'DEN KİTAP ÖZETİ
itabın adı: TİRAJLARIN EFENDİSİ
http://www.dr.com.tr/Kitap/Tirajlarin-Efendisi/Rahmi-Turan/Edebiyat/Deneme-Yazin/urunno=0000000432999
http://www.turktime.com/yazar/Tirajlarin-Efendisi-/12287/
Yazarı: Faruk Mangırcı
Togan Yayınları (Bizim Avrasya Yayınları Kuruluşudur)
Şubat 2013
18 TL
304 sayfa
(...)
Sayfa 10:
Bodrum'da tatildeydi. İstanbul'a dönünce görüşebileceğimizi söyledi. Yaz bitti, sonbahar geldi. Bir türlü Bodrum sefası bitmiyordu Rahmi Turan'ın. Bodrum tatili bitti bu kez rutin Londra seyahati başladı.
(...)
Sayfa 13:
Zira teknoloji bugünkü gibi gelişmiş değildi. Tarih yaprakları 1939 yılının Mayıs ayının 22'sini gösteriyordu. (Rahmi Turan'ın doğum günü!)
(...)
Sayfa 23 :
Yüzbaşı 'Bu ne yahu? Asker bıyıklı olur mu? Hepsi eşkıyaya dönmüş kepazelik bu!' diye devam edince neden kızdığını anladı.
(...)
Sayfa 24 :
'Anlaşıldı komutanım' dedi sevinçle Rahmi Asteğmen.
(...)
Sayfa 39:
Çamura Batan Maç
(...)
Sayfa 44:
Gazetenin kadrosunda 50 yaşından sonra şöhrete ulaşacak Ahmet Vardar ve magazin muhabiri  Ertuğrul Akbay da vardı.
(...)
Sayfa 52 :
Zar Attı Tercüman Yattı.
 (...)
Sayfa 55 :
Utanıyordu patrondan para istemeye Turan.
'Ayıp olmaz mı?' dedi.
(...)
Sayfa 56:
Türkan Sultan, Baygın Baygın Baktı.
(...)
Sayfa 67:
Yazı işlerinde ilk günlerde Aziz Nesin'e resim altlarını yazma görevi verdi.
(...)
Sayfa 74:
Süleyman Demirel Savaş Açıyor.
 (...)
Sayfa 91:
Kara Murat'ın Doğumu
(...)
Sayfa 97:
Rahmi Turan 41 yaşından sonra Karate'ye merak sardı.
(...)
Sayfa 99:
"Bab-ı Ali puşt Tarlasıydı."
 (...)
Sayfa 100:
Vehbi Koç'un Altı Pençeli Ayakkabısı
 (...)
Sayfa 105:
Asil Nadir, Dalan'ı Harcamak İstiyordu!
(...)
Sayfa 107:
Dalan : 'Ben bu Rahmi Turan'ı niye seviyorum biliyor musunuz arkadaşlar?'
(...)
Sayfa 108 :
Özal'ın Rüşvet Teklifi.
(...)
Sayfa 108 :
Rahmi Turan'la sohbet ederken Mesut Yılmaz ağzındaki baklayı çıkardı : 'Sayın Başbakan'ımın selamları var sizlere. Rahmi ne istiyor, ne yapalım, sor O'na dedi.'
(...)
Sayfa 109:
Mustafa Süzer'in Daire Teklifini de Red Etti!
(...)
Sayfa 116:
Erdal İnönü için attığı başlık: 'Hem oruç tutmuyor hem de iftarları kaçırmıyor!'
(...)
Sayfa 138:
Ev sahibi razı oldu, kira kontratı yapıldı ve Zafer Mutlu'nun İstanbul'daki ilk evi Turan sayesinde kiralanmış oldu.
(...)
Sayfa 138:
Simavi Basın Piyasası'ndaki Sonunu Kendi Eliyle Hazırladı!
(...)
Sayfa 147:
Bilgin'in odasında Çetin Gürel ile Güngör Mengi de vardı.
(...)
Sayfa 148:
Rahmi Turan'ın ilk günden itibaren sevmediği hatta sevemediği ve 'Gabi bir adamdı yahu'  dediği Çetin Gürel'in bu hamlesi odada buz gibi bir havanın esmesine neden olmuştu.
(...)
Sayfa 151:
İzmirliler'e Güvenilmez!
(...)
Sayfa 155:
Tan'ın başına geçen Can Ataklı kısa sürede 900 binlerde olan Tan'ın tirajını 90 binlere kadar düşürdü, Tan eski Tan değildi.
(...)
Sayfa 158:
Laf lafı açıyordu sohbet iyice koyulaştı. Haldun Bey, laf Akbay'ın oğlundan açılmışken ... Kemal Kınacı'ya dönerek şunları söyledi : 'Uzanlar'a söyle bu çocuğa fırsat versinler.'
(...)
Sayfa 165:
Reklam ajansının sahibi Nail Keçili, Rahmi Turan'dan hiç haz etmemişti ilk günden beri.
(...)
Sayfa 167:
Sabahta İlk Gün Şokundan Sonra İkinci Gün Şok'u.
(...)
Sayfa 170:
Çetin Gürel tam bir patron adamıydı.
(...)
Sayfa 182:
'Al gülüm ve gülüm.'
(...)
Sayfa 189:
Rahmi Turan'ın arkasından Ali Şen geliyordu. Hemen duruma müdahale etti: 'Mr. Turan benim yardımcımdır, görüşmeye kendisi de gelecek' dedi, Rus görevlilere. Rahmi Turan için tarihi bir olaydı bu.
(...)
Sayfa 190:
Özal'ın Memelerine Bant Atmıştı.
(...)
Sayfa 192:
Bekir Coşkun'u köşe yazarı yapan Rahmi Turan'dı. Birkaç yıl sonra Emin Çölaşan'ı da köşe sahibi yapacağı gibi.
(...)
Sayfa 202:
Kalemi Kırmak.
(...)
Sayfa 208:
Akgün Tekin ve Aydın Öztürk de Bugün'ün üst yönetiminde olacaktı. Turan'ın ikinci kez gelişinde Çetin Gürel yoktu.
(...)
Sayfa 215:
Aydın Öztürk kalleşlik yaptı.
(...)
Sayfa 219:
Çetin Altan'ın gidişinden sonra Ertuğrul Özkök'e köşe açmış. Ardından da Emin Çölaşan'a.
(...)
Sayfa 220:
Emin Çölaşan'ın yazılarını takip etme görevi de Doğan Hızlan'a verildi. Yıllar sonra yine bir Hürriyet yazarı Yavuz  Gökmen'i hedef alıp, "Yazısı makaslandığı halde gazetesinde yazmaya devam eden adam şerefsizdir" diyen Çölaşan, daha ilk günden itibaren denetime tabi tutuluyordu.'
(...)
Sayfa 221:
Çölaşan yazıyor, Doğan Hızlan'a giden yazılar önce onun kontrolünden geçiyor ardından İsviçre'ye fakslanıyor ve onay gelirse gazeteye giriyordu.
(...)
Sayfa 221:
Hürriyet'e Suikast.
(...)
Sayfa 225:
Çetin Emeç'in kendisini Fransa'da yaşadığını zannederek Le Monde'a benzettiği Hürriyet'ten okur sıkılıp kaçmaya başlayınca, çözüm olarak gazetenin başına getirilen Rahmi Turan...
(...)
Sayfa 226:
Erol Simavi'nin halis adamı Doğan Hızlan'a döndü, nasılsa ne konuşulursa İsviçre'ye yetiştiriyordu. 'Doğan Bey bu söyleyeceklerimi lütfen Erol Bey'e bildirin. Hatta not alın ki, eksiksiz bildirin. Söyleyin o patrona, patronluğunu bilsin. Ben Genel Yayın Müdürü'yüm. Benim yaptığım sayfayı bozamaz...'
(...)
Sayfa 227:
Rahmi Turan'ın istifasının ardından Hürriyetin başına Ankara Temsilcisi Ertuğrul Özkök atandı.
(...)
Sayfa 231:
Nazlı Ilıcak'a Aydın Doğan Desteği!
(...)
Sayfa 232:
Aydın Doğan'ın insani yönü her zaman ağır basardı: 'Rahmi'ciğim, ölen bir arkadaşımızın eşini zor durumda bırakamam. Milliyet'te yer açamam ama maaşını ben vereyim. Meydan'da köşe aç orada yazsın. Otomobilini şöförünü Meydan'dan ver' diyerek ahde vefasını gösteriyordu Doğan, Ilıcak'a.
(...)
Sayfa 233:
FP'den Milletvekili seçilip ardından siyasi yasaklı olunca yazmaya başladığı Yeni Şafak'ta 12 Haziran 2001'de Aydın Doğan'la ilgili kaleme aldığı 'Aydın'ın tefi ve yalan yasası!' başlıklı yazıda hiçbir iyiliğin karşılıksız kalmayacağı sözünü doğruluyordu.
(...)
Sayfa 241:
Çiller'i Demirel'e İlk Öneren Rahmi Turan'dı.
(...)
Sayfa 253:
Stres Bilezikleri Meydan'ı Kapattırdı.
(...)
Sayfa 257:
Eski Çalışanı, Olmayan Villasını Yıktı (!)
(...)
Sayfa 261:
Ufuk Büyükçelebi'nin adı Ergenekon iddianamesinde toplum nezninde daha büyük ahlaksızlık olan 'Çocuk pornocusu' olarak geçiyordu.
(...)
Sayfa 262:
Ve Gözcü'yü feda etti Aydın Doğan.
En sert muhalefeti de Rahmi Turan yönetimindeki Gözcü yapıyordu zaten.
(...)
Sayfa 264:
Cem Uzan'ın sonunu da görmüştü. Aslan, Eşek ve Tilki'nin hikayesini iyi biliyordu Aydın Doğan.
(...)
Sayfa 265:
Uzan ailesinin akibetini gören Aydın Doğan'ın yapabileceği fazla bir şey kalmamıştı.
(...)
Sayfa 266:
Basit formülü söylüyordu Akbaylar'a Rahmi Turan: 'Gözcü'nün G'sini S yapacaksınız ve aynı logoyla aynı karakterle aynı tarz bir gazete çıkaracaksınız.'
(...)
Sayfa 267:
O nedenle (Sözcü) 'Tokmak' ismi konulan başyazıyı da ilk çıktığı günden itibaren Rahmi Turan imzasız yazmaya başladı.
(...)
Sayfa 267:
'Bu Bir Veda Yazısıdır.'
(...)
Sayfa 272:
Haftada bir de olsa Turktime.com haber portalında yazmaya başladı.
(...)
Sayfa 274:
Hıncal Uluç: Sonbaharda müthiş bir gazetenin geleceğini biliyorum şimdi. Gelen her gazete mutlu eder beni. Bir de Rahmi yapıyorsa.
(...)
Sayfa 274:
Rahmi Turan'ın Gazetecilik Mesleği'nde 55. yılı bugün.
(...)
Sayfa 277:
Sonsöz
Dikkatli bir okur zaten çözmüştür, Rahmi Turan'ın yeni gazetesinin sermayedarlarının kim olduğunu. Hazırlıkları yetişirse 2013 yılının Nisan- Mayıs ayına; yetişmezse Eylül ayına yeni bir gazeteyle meslek yaşamına son vermeye hazırlanıyor Rahmi Turan.
...
Kitabın adı: Bir İhtilal Daha Var
http://www.dogankitap.com.tr/kitap/Bir+%C4%B0htilal+Daha+Var-1380
Yazarı: Örsan Öymen
I. Baskı, Milliyet yayınları
Doğan Kitap, I. Baskı, Eylül 2010
Fiyatı: 24 TL
400 sayfa
(…)
Sayfa 34:
Ertesi gün de bir bölük askeri “RAP… RAP.. RAP…” diye Babıali’ye göndermişti.

17 Ocak 2018
@HayrullahMahmud

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder