17 Ocak 2018 Çarşamba

Medya'nın Domuz'ları ve/veya "Şimdi Domuzluk Zamanı" değil ise ne zaman?!

Medya'nın Domuz'ları ve/veya "Şimdi Domuzluk Zamanı" değil ise ne zaman?!

"Güçlü olmanın tek seçenek olduğu zaman gelene kadar ne kadar güçlü olduğunu bilemezsin."
Cayla Mills
...
DURUM
Haber şu:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, olası Afrin operasyonu ile ilgili olarak ''Suriyeli muhaliflerle yapacağız'' dedi. Erdoğan, 'ABD Başkanı Trump ile görüşecek misiniz?' sorusuna da ''Şu anda henüz kendisini aramayı düşünmüyorum. Çünkü daha önce bunları konuştuk, o bana dönecekti. O bana dönmediği sürece ben ona dönmem'' yanıtını verdi. Erdoğan, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) tutuklu gazeteciler Şahin Alpay ve Mehmet Altan ile ilgili 'hak ihlali' kararıyla ilgili de ''Açıklama yapmayacağım, arkadaşlar gerekli açıklamayı yaptı'' ifadelerini kullandı.
http://www.hurriyet.com.tr/cumhurbaskani-erdogandan-chp-istanbul-il-baskani-icin-sert-sozler-40711489
http://www.hurriyet.com.tr/abd-turkiyenin-afrinde-ypgyi-vurduguna-dair-haberler-40712244
(...)
Yorum şu:
Ozan ve yazar Süleyman Nazif, Beyoğlu’ndaki bir pastanede oturmuş “Efendiler nereye?” başlıklı Zaman Gazetesi’ndeki (O günkü Zaman başka Zaman) haberi okuyordu.
Caddeden geçen İngiliz işgal kuvvetlerinin bir nakliye konvoyunda birbirine bağlı birkaç arabayı sadece iki katır çekiyordu.
Yandaki masadan laf atıldı:
“Nasıl oluyor da bu kadar yükü iki katır çekebiliyor hocam?”
Süleyman Nazif yanıtladı:
“O da bir şey mi? Koskoca imparatorluğu bu duruma üç katır (Enver, Talat, Cemal) sürüklemedi mi?”
(Örsan Öymen, Bir İhtilal Daha Var, Doğan Kitap, sayfa 95)
Nüans?!
ABD Başkanı Kennedy, aynen AKP’nin Suriye’ye yapmaya çalıştığı gibi Küba'daki komünist rejimi devirmek için 17-18 Nisan 1961 tarihlerinde iki bin Kübalı mülteciyi kulla­narak Küba adasına bir çıkarma yapmaya kalkışır.
“Domuzlar Körfezi Çıkarması” denilen bu müdahale, bü­yük bir başarısızlıkla sonuçlanır.
Çok sayıda mülteci ve Amerikan askeri ölür.
Oysaki; The New York Times ve The Washington Post ga­zeteleri, 16 Nisan 1961 tarihinde operasyon başlamadan çı­karma haberini alırlar.
Kennedy'yi arayıp haberi doğrulatmak isterler. Haberi manşetten vereceklerini bildirirler.
Bunun üzerine Kennedy büyük tepki gösterir; iki büyük gazetenin sahiplerini, yayın müdürlerini arar ve şöyle der:
“ABD için büyük önem taşıyan bu askeri operasyonu daha gerçekleşmeden haber verecek olursanız, ülkenin menfaatleri­ni, şerefini ayaklar altına alırsanız, sizleri vatan haini ilan ederim. Bu olayın başarısızlığından sizleri sorumlu tutarım. Öle­cek her Amerikan askerinin kanının hesabını sizler verirsiniz. ABD’nin ve Amerikan halkının menfaati için bunları yazmamanız için sizi uyarıyorum.”
Kennedy’nin bu “Vatan, millet tutkusu ve sert çıkışı” kar­şısında, “Domuzlar Körfezi Çıkarması” haberlerini iki gazete de 16 ve 17 Nisan tarihli nüshalarında yayınlamazlar. Ancak, çıkarma yapıldıktan sonra, diğer basın organları ile birlikte bu iki gazete de “Olayı sonradan haber almışçasına” okuyucularına duyururlar.
Çıkarmanın başarısızlığı, çok sayıda mülteci ve Amerikan askerinin ölümünün ötesinde yaşananlar ABD'de büyük bir prestij kaybı ve halk üstünde şok etkisi yaratır.
Tüm bu olayların ardından Başkan Kennedy, halkı sakin­leştirmek için düzenlediği ilk basın toplantısında tarihe geçen şu konuşmasını yapar:
“Domuzlar Körfezi çıkarmasındaki başarısızlıkta ABD yö­netiminin sorumluluğu vardır. Fakat bu başarısızlıkta en ağır sorumluluk iki büyük basın kuruluşunundur. The New York Times ve The Washington Post gazeteleri bu çıkarmanın yapılacağını önceden haber almışlardı. Yönetim olarak biz bu ha­berin operasyondan önce yayınlanmamasını arzu ettik. Kork­tular, bizi dinlediler. Sorumluluktan kaçtılar, sustular. Onlar görevini yerine getirip haberi yayınlasaydı, belki de biz duru­mu tekrar gözden geçirir, bu hatayı yapmazdık. Basının sorumluluğu, gördüğü yanlışları gecikmeden ve hiçbir kimse­den korkmadan, çekinmeden ortaya koyup ilgilileri uyarmak­tır. Amerika'nın iki en büyük basın kuruluşu bunu yapmadıkları, bizi hatadan önce uyarmadıkları için suçludur!"
Yani?!
Türkiye topyekun bataklığın içine çekiliyor.
Nüans?!
Kavga'da yumruk aranmaz.
Ne var ki, dörtbir yandan yumruk yağmaya başlayınca şikayet etmek de yersiz.
Medya'da, sermaye'de bu genişlik olduğu sürece, 'vazgeçilmezler mezarlığı'nda her geçen gün yeni mermer'ler yükselecek demektir.
Katafalk.
Nokta.
...
ARŞİV'DEN KİTAP ÖZETİ
itabın adı: TİRAJLARIN EFENDİSİ
http://www.dr.com.tr/Kitap/Tirajlarin-Efendisi/Rahmi-Turan/Edebiyat/Deneme-Yazin/urunno=0000000432999
http://www.turktime.com/yazar/Tirajlarin-Efendisi-/12287/
Yazarı: Faruk Mangırcı
Togan Yayınları (Bizim Avrasya Yayınları Kuruluşudur)
Şubat 2013
18 TL
304 sayfa
(...)
Sayfa 10:
Bodrum'da tatildeydi. İstanbul'a dönünce görüşebileceğimizi söyledi. Yaz bitti, sonbahar geldi. Bir türlü Bodrum sefası bitmiyordu Rahmi Turan'ın. Bodrum tatili bitti bu kez rutin Londra seyahati başladı.
(...)
Sayfa 13:
Zira teknoloji bugünkü gibi gelişmiş değildi. Tarih yaprakları 1939 yılının Mayıs ayının 22'sini gösteriyordu. (Rahmi Turan'ın doğum günü!)
(...)
Sayfa 23 :
Yüzbaşı 'Bu ne yahu? Asker bıyıklı olur mu? Hepsi eşkıyaya dönmüş kepazelik bu!' diye devam edince neden kızdığını anladı.
(...)
Sayfa 24 :
'Anlaşıldı komutanım' dedi sevinçle Rahmi Asteğmen.
(...)
Sayfa 39:
Çamura Batan Maç
(...)
Sayfa 44:
Gazetenin kadrosunda 50 yaşından sonra şöhrete ulaşacak Ahmet Vardar ve magazin muhabiri  Ertuğrul Akbay da vardı.
(...)
Sayfa 52 :
Zar Attı Tercüman Yattı.
 (...)
Sayfa 55 :
Utanıyordu patrondan para istemeye Turan.
'Ayıp olmaz mı?' dedi.
(...)
Sayfa 56:
Türkan Sultan, Baygın Baygın Baktı.
(...)
Sayfa 67:
Yazı işlerinde ilk günlerde Aziz Nesin'e resim altlarını yazma görevi verdi.
(...)
Sayfa 74:
Süleyman Demirel Savaş Açıyor.
 (...)
Sayfa 91:
Kara Murat'ın Doğumu
(...)
Sayfa 97:
Rahmi Turan 41 yaşından sonra Karate'ye merak sardı.
(...)
Sayfa 99:
"Bab-ı Ali puşt Tarlasıydı."
 (...)
Sayfa 100:
Vehbi Koç'un Altı Pençeli Ayakkabısı
 (...)
Sayfa 105:
Asil Nadir, Dalan'ı Harcamak İstiyordu!
(...)
Sayfa 107:
Dalan : 'Ben bu Rahmi Turan'ı niye seviyorum biliyor musunuz arkadaşlar?'
(...)
Sayfa 108 :
Özal'ın Rüşvet Teklifi.
(...)
Sayfa 108 :
Rahmi Turan'la sohbet ederken Mesut Yılmaz ağzındaki baklayı çıkardı : 'Sayın Başbakan'ımın selamları var sizlere. Rahmi ne istiyor, ne yapalım, sor O'na dedi.'
(...)
Sayfa 109:
Mustafa Süzer'in Daire Teklifini de Red Etti!
(...)
Sayfa 116:
Erdal İnönü için attığı başlık: 'Hem oruç tutmuyor hem de iftarları kaçırmıyor!'
(...)
Sayfa 138:
Ev sahibi razı oldu, kira kontratı yapıldı ve Zafer Mutlu'nun İstanbul'daki ilk evi Turan sayesinde kiralanmış oldu.
(...)
Sayfa 138:
Simavi Basın Piyasası'ndaki Sonunu Kendi Eliyle Hazırladı!
(...)
Sayfa 147:
Bilgin'in odasında Çetin Gürel ile Güngör Mengi de vardı.
(...)
Sayfa 148:
Rahmi Turan'ın ilk günden itibaren sevmediği hatta sevemediği ve 'Gabi bir adamdı yahu'  dediği Çetin Gürel'in bu hamlesi odada buz gibi bir havanın esmesine neden olmuştu.
(...)
Sayfa 151:
İzmirliler'e Güvenilmez!
(...)
Sayfa 155:
Tan'ın başına geçen Can Ataklı kısa sürede 900 binlerde olan Tan'ın tirajını 90 binlere kadar düşürdü, Tan eski Tan değildi.
(...)
Sayfa 158:
Laf lafı açıyordu sohbet iyice koyulaştı. Haldun Bey, laf Akbay'ın oğlundan açılmışken ... Kemal Kınacı'ya dönerek şunları söyledi : 'Uzanlar'a söyle bu çocuğa fırsat versinler.'
(...)
Sayfa 165:
Reklam ajansının sahibi Nail Keçili, Rahmi Turan'dan hiç haz etmemişti ilk günden beri.
(...)
Sayfa 167:
Sabahta İlk Gün Şokundan Sonra İkinci Gün Şok'u.
(...)
Sayfa 170:
Çetin Gürel tam bir patron adamıydı.
(...)
Sayfa 182:
'Al gülüm ve gülüm.'
(...)
Sayfa 189:
Rahmi Turan'ın arkasından Ali Şen geliyordu. Hemen duruma müdahale etti: 'Mr. Turan benim yardımcımdır, görüşmeye kendisi de gelecek' dedi, Rus görevlilere. Rahmi Turan için tarihi bir olaydı bu.
(...)
Sayfa 190:
Özal'ın Memelerine Bant Atmıştı.
(...)
Sayfa 192:
Bekir Coşkun'u köşe yazarı yapan Rahmi Turan'dı. Birkaç yıl sonra Emin Çölaşan'ı da köşe sahibi yapacağı gibi.
(...)
Sayfa 202:
Kalemi Kırmak.
(...)
Sayfa 208:
Akgün Tekin ve Aydın Öztürk de Bugün'ün üst yönetiminde olacaktı. Turan'ın ikinci kez gelişinde Çetin Gürel yoktu.
(...)
Sayfa 215:
Aydın Öztürk kalleşlik yaptı.
(...)
Sayfa 219:
Çetin Altan'ın gidişinden sonra Ertuğrul Özkök'e köşe açmış. Ardından da Emin Çölaşan'a.
(...)
Sayfa 220:
Emin Çölaşan'ın yazılarını takip etme görevi de Doğan Hızlan'a verildi. Yıllar sonra yine bir Hürriyet yazarı Yavuz  Gökmen'i hedef alıp, "Yazısı makaslandığı halde gazetesinde yazmaya devam eden adam şerefsizdir" diyen Çölaşan, daha ilk günden itibaren denetime tabi tutuluyordu.'
(...)
Sayfa 221:
Çölaşan yazıyor, Doğan Hızlan'a giden yazılar önce onun kontrolünden geçiyor ardından İsviçre'ye fakslanıyor ve onay gelirse gazeteye giriyordu.
(...)
Sayfa 221:
Hürriyet'e Suikast.
(...)
Sayfa 225:
Çetin Emeç'in kendisini Fransa'da yaşadığını zannederek Le Monde'a benzettiği Hürriyet'ten okur sıkılıp kaçmaya başlayınca, çözüm olarak gazetenin başına getirilen Rahmi Turan...
(...)
Sayfa 226:
Erol Simavi'nin halis adamı Doğan Hızlan'a döndü, nasılsa ne konuşulursa İsviçre'ye yetiştiriyordu. 'Doğan Bey bu söyleyeceklerimi lütfen Erol Bey'e bildirin. Hatta not alın ki, eksiksiz bildirin. Söyleyin o patrona, patronluğunu bilsin. Ben Genel Yayın Müdürü'yüm. Benim yaptığım sayfayı bozamaz...'
(...)
Sayfa 227:
Rahmi Turan'ın istifasının ardından Hürriyetin başına Ankara Temsilcisi Ertuğrul Özkök atandı.
(...)
Sayfa 231:
Nazlı Ilıcak'a Aydın Doğan Desteği!
(...)
Sayfa 232:
Aydın Doğan'ın insani yönü her zaman ağır basardı: 'Rahmi'ciğim, ölen bir arkadaşımızın eşini zor durumda bırakamam. Milliyet'te yer açamam ama maaşını ben vereyim. Meydan'da köşe aç orada yazsın. Otomobilini şöförünü Meydan'dan ver' diyerek ahde vefasını gösteriyordu Doğan, Ilıcak'a.
(...)
Sayfa 233:
FP'den Milletvekili seçilip ardından siyasi yasaklı olunca yazmaya başladığı Yeni Şafak'ta 12 Haziran 2001'de Aydın Doğan'la ilgili kaleme aldığı 'Aydın'ın tefi ve yalan yasası!' başlıklı yazıda hiçbir iyiliğin karşılıksız kalmayacağı sözünü doğruluyordu.
(...)
Sayfa 241:
Çiller'i Demirel'e İlk Öneren Rahmi Turan'dı.
(...)
Sayfa 253:
Stres Bilezikleri Meydan'ı Kapattırdı.
(...)
Sayfa 257:
Eski Çalışanı, Olmayan Villasını Yıktı (!)
(...)
Sayfa 261:
Ufuk Büyükçelebi'nin adı Ergenekon iddianamesinde toplum nezninde daha büyük ahlaksızlık olan 'Çocuk pornocusu' olarak geçiyordu.
(...)
Sayfa 262:
Ve Gözcü'yü feda etti Aydın Doğan.
En sert muhalefeti de Rahmi Turan yönetimindeki Gözcü yapıyordu zaten.
(...)
Sayfa 264:
Cem Uzan'ın sonunu da görmüştü. Aslan, Eşek ve Tilki'nin hikayesini iyi biliyordu Aydın Doğan.
(...)
Sayfa 265:
Uzan ailesinin akibetini gören Aydın Doğan'ın yapabileceği fazla bir şey kalmamıştı.
(...)
Sayfa 266:
Basit formülü söylüyordu Akbaylar'a Rahmi Turan: 'Gözcü'nün G'sini S yapacaksınız ve aynı logoyla aynı karakterle aynı tarz bir gazete çıkaracaksınız.'
(...)
Sayfa 267:
O nedenle (Sözcü) 'Tokmak' ismi konulan başyazıyı da ilk çıktığı günden itibaren Rahmi Turan imzasız yazmaya başladı.
(...)
Sayfa 267:
'Bu Bir Veda Yazısıdır.'
(...)
Sayfa 272:
Haftada bir de olsa Turktime.com haber portalında yazmaya başladı.
(...)
Sayfa 274:
Hıncal Uluç: Sonbaharda müthiş bir gazetenin geleceğini biliyorum şimdi. Gelen her gazete mutlu eder beni. Bir de Rahmi yapıyorsa.
(...)
Sayfa 274:
Rahmi Turan'ın Gazetecilik Mesleği'nde 55. yılı bugün.
(...)
Sayfa 277:
Sonsöz
Dikkatli bir okur zaten çözmüştür, Rahmi Turan'ın yeni gazetesinin sermayedarlarının kim olduğunu. Hazırlıkları yetişirse 2013 yılının Nisan- Mayıs ayına; yetişmezse Eylül ayına yeni bir gazeteyle meslek yaşamına son vermeye hazırlanıyor Rahmi Turan.
...
Kitabın adı: Bir İhtilal Daha Var
http://www.dogankitap.com.tr/kitap/Bir+%C4%B0htilal+Daha+Var-1380
Yazarı: Örsan Öymen
I. Baskı, Milliyet yayınları
Doğan Kitap, I. Baskı, Eylül 2010
Fiyatı: 24 TL
400 sayfa
(…)
Sayfa 34:
Ertesi gün de bir bölük askeri “RAP… RAP.. RAP…” diye Babıali’ye göndermişti.

17 Ocak 2018
@HayrullahMahmud

Diyet?!

DİYET?!

(ya da İp'teki cambaz: Sınır'ötesinde pkk, pyd ile savaşmak ve/veya sınır'ın içinde pkk, barzan ile anayasa yapmak gaflet midir, dalalet midir, yoksa düpedüz ihanet midir?!)

“Bir iç bunalımı ancak bir dış bunalım doğurur! Öncelik her zaman dış politikadadır.”
Alman tarihçi Franz Altheim
“Ahali isterse Padişah’ı taht’tan indirir!”
Türk atasözü
“Avrupa’da bütün devletler birbirine bağlıdır. Avrupa, birden çok vilayetten oluşan tek devlettir.”
Montesquieu
...
DURUM
Haber şu:
ABD Dışişleri Sözcüsü Heather Nauert basın toplantısında soruları yanıtlarken, Türkiye'nin Afrin'deki PYD mevzilerini vurduğuna dair bir bilgiye sahip olmadığını belirtti. Nauert ayrıca Kanada'da gerçekleşecek Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rex Tillerson görüşmesine de dikkat çekti. Bugün bir diğer ABD kurumu olan, Pentagon'dan yapılan flaş açıklamada da Afrin'deki PYD unsurlarının desteklenmediği ve DEAŞ ile mücadele operasyonlarının parçası olarak görülmediği açıklanmıştı.
http://www.hurriyet.com.tr/abd-turkiyenin-afrinde-ypgyi-vurduguna-dair-haberler-40712244
(...)
Yorum şu:
Arşiv'den bilgi not'u:
PKK, üç defa bitti, itina ile diriltildi.
Nasıl?
Bu sorunun cevabı, İlker Başbuğ’un “Terör Örgütlerinin Sonu” başlıklı kitabının 217’nci sayfasında var.
http://www.idefix.com/kitap/teror-orgutlerinin-sonu-ilker-basbug/tanim.asp?sid=KYEE5M0D058QLN7M2QCA
Ne var ki, “PKK’nın üçüncü dirilişi ne zaman?” diye soracak olursanız, tarih ortada!
“1 Mart 2003”!
Bu bağlamda, Başbuğ’un kitabından bir başka not:
Sayfa 83:
24 Mayıs 1993 günü toplanan MGK bildirisi “Kan dökülme eylemi”ne girmemiş kişilerin gelip teslim olmaları halinde, haklarında kovuşturma yapılmayacağını açıkladı!
Tarih; 25 Mayıs 1993!
MGK toplantısından bir gün sonrası…
PKK, Elazığ – Bingöl karayolunda durdurduğu bir otobüste bulunan 33 silahsız askeri acımasızca öldürdü, şehid etti.
Sözün özü:
Bu noktada cevabı aranması gerekli soru doğru soru şu olmalı:
PKK’yı dirilten kim?!
Küstahça konuşmasına izin veren kim?!
Habur, Oslo...
Vb.
Hasılı:
Cevap'ını arayan bir başka basit soru:
Amaç pkk ya da diğer harf'lerden oluşan terör örgütü'ne meydan okumak ise Anayasa'da pkk ya da barzan'ın işine gelen değişiklikler neden yapıldı, Bahçeli niçin bu işe önayak oldu?!
Ezcümle:
CHP, siyasal kürt hareketi ile iç içe girmişken, Erdoğan başta pkk olmak üzere eli silahlı kürt unsurlar ile savaş'a girişmişken, cevabını arayan bir başka basit soru:
"Quo vadis"?!
http://www.ensonhaber.com/rex-tillerson-ve-necirvan-barzani-gorusmesi.html
Medya neden suskun!?
Bu suskunluk nereye kadar!?
Diyet'in bedeli olarak ya vatan elden gidecek ya da kelle'ler İsrail / İran makas'ı çerçevesi'nde yek tek uçacak.

Nokta.
...
ARŞİV'DEN KİTAP ÖZETİ
Kitabın adı: TÜRKİYE'NİN ETNİK YAPISI
HALKIMIZIN KÖKENLERİ VE GERÇEKLER

http://www.idefix.com/kitap/turkiyenin-etnik-yapisi-ali-tayyar-onder/tanim.asp?sid=IBF401RSO3P3FOMTTXNO
Yazar: ALİ TAYYAR ÖNDER
Mayıs 2013, 54. Baskı Yenilenmiş
Kripto
18 TL
372 sayfa
http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye'de_ya%C5%9Fayan_etnik_gruplar
(...)
Sayfa 13:
Aynı şekilde, Türkiye'den çok daha fazla etnik grup bulunan İngiltere'de ulusal kimlik İngiltereli değil "İngiliz"dir, Almanya'da, Almanyalı değil "Alman", birçok etnik grubun bulunduğu Rusya'da, Rusyalı değil "Rus", Japonya'da, Japonyalı değil "Japon", Finlandiya'da, Finlandiyalı değil "Fin", Yunanistan'da, Yunanlı değil" Yunan'dır.
(...)
Sayfa 15:
Türkiye Etnik Bir Mozaik Değildir
(...)
Sayfa 84:
Türk kelimesinin anlamı ise olgunluk (vakti) kemal ve kuvvetlidir.
Eski Uygur Türkçesi'nde Türk, güç, kuvvet anlamı da taşır.
Kaşgarlı Mahmud'un 11. yüzyılda yazdığı ünlü eseri Divan-ü Lügat-it Türk'te, Türk kelimesinin vakit anlamına geldiği ve "bütün meyvelerin olgunlaştığı zamanın ortası" olduğu belirtilir ve şu örnekler verilir:
"Türk üzüm odi" = üzümün olgunluk vakti.
"Türk yiğit" = gençlik çağının ortası.
"Türk kuyaş odi" = gün ortası.
(...)
Sayfa 91:
Atasözleri
Alın arslan tutar, küçin sıçgan tutmaz: Al hile ile aslan tutulur, güç ile sıçan tutulmaz.
Korkmuş kişige koy başı koş körünür: Korkmuş kişiye koyun başı çift görünür.
Yalngus kaz ötmes: Yalnız kaz ötmez (eş gerek).
(...)
Sayfa 171:
Ayrıca, Kürtlerin Nevruz ile ilgili Kawa Destanı'ndaki (ki Kawa Kürt değildir) ögeler de Ergenekon Destanı'ndaki öğelerle benzerdir. Kawa Destanı'ndaki temel motif de, Ergenekon Destanı'nda olduğu gibi "kurtuluş"tur. Kurtuluşa öncülük eden Kawa'bir demircidir. Ateş toplumsal iletişimi sağlayarak kurtuluşta önemli rol oynamıştır. Kawa Destanı'nda adı geçen Efreysab'ın Turan Hakan'ı (Türk) Alp Er Tunga olduğu tüm araştırmacılarca kabul edilmiş bir gerçektir.
(...)
Sayfa 172:
Dolayısıyla, Kürtler'in Kawa Destanı'ndaki Kawa, İranlı olup, Kawa Destanı'ndaki öğeler İrani olmayıp, çok açık tarihi bir gerçek olarak Ergenekon Destanı'ndaki Türklük öğeleridir.
(...)
Sayfa 317:
Org. Hilmi Özkök: "Terör örgütü isteklerini AB vasıtasıyla dikte ettiriyor."
...
Kitabın adı: PKK İLE PAZARLIK
ÖCALAN İLE ANAYASA YAPMAK

http://www.kriptokitaplar.com/aratrma-nceleme-dizisi/book/1-aratrma-nceleme/72-pkk-ile-pazarlk
Yazarları: Ümit Özdağ, Ali Aydın Akbaş, Armağan Kuloğlu, Ceyhun Bozkurt, Ertuğrul Güven, İkbal Vurucu, Kenan Ertürk, Özcan Yeniçeri, Sadi Somuncuoğlu, Vahit Doğan, Vedat Güldoğan
Kripto Yayınları
1. Baskı: Mart 2013
304 sayfa
12,50 TL
(…)
Arka Kapak:
“Açıkça söylemek gerekirse yenildiler, yenildikleri için de önderliğimizin yanına gidip diyalog kurma yöntemine başvurdular.”Murat Karayılan, 12 Şubat 2013

Normal şartlarda PKK ile sürdürülen müzakere süreci bir millet savaş kaybettiği zaman olur. Bundan dolayı, Prof. Dr. Özcan Yeniçeri, bir süre önce Yeniçağ’daki yazısında sordu:“Türkiye bir savaşı kaybetti de Türk halkının haberi mi yok?”Bu sorunun cevabı ne yazık ki, “Evet” Türkiye bir savaşı kaybetti. Yenilgiyi Türkiye adına AKP kabul ediyor ve PKK'ya taleplerini kabul ederek teslim oluyor.
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=25779
(…)
Sayfa 5:
Türkiye’de iki Anayasa Komisyonu vardır: Birisi TBMM’de olan ve teferruatı görüşen komisyon, diğeri ise İmralı’da devletin esas teşkilat hukukunu yani yapısını görüşen Öcalan’ın parçası olduğu komisyondur.
(…)
Sayfa 6:
AKP’li Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu’nun yeni anayasa konusunda söyledikleri ile örtüşmektedir.
(…)
Sayfa 6:
Daha sonra AKP’den gelen açıklamalar da AKP ile BDP / PKK arasında bir işbirliği ortamının doğduğunu gösteriyor. Bu işbirliğinin üzerinde uzlaşılabileceği Kuzu tarafından ifade edilen şartlar:
1) Anayasadan Türk Milleti kavramının çıkarılması (Kuzu, kalmasında benim için mahsur yok dedi)
2)Adına demokratik özerklik denilmese de Güneydoğu Anadolu’da mahalli idarelere devredilecek yetkiler ile fiili federasyonun kurulması
3) Düşünce ve etnisite konularında tüm temel hak ve özgürlüklerin kabul edilmesi üzerinde uzlaşılıyor.
Kuzu’nun ‘ana dilde eğitim Türkiye’yi böler’ demesine bakmayın, samimi değil, üzerinde uzlaştıkları üç husus bölmüyor da Kürtçe eğitim mi bölüyor?
(…)
Sayfa 7:
28 Şubat 2013’te A. Öcalan ile BDP milletvekillerinin basına geçen görüşme tutanaklarını sürecin düşünüldüğünden de daha vahim ortaya çıkmıştır. Çıkan sonuç ise şudur: Üç aşamalı ve iç içe geçmiş süreçlerden bahsedilmektedir. Bu süreçlerin adlarını A. Öcalan:
1) Sürekli ateşkes
2) Yeni Anayasa
3) Normalleşme, olarak koymuştur.
Öcalan 21 Mart 2013’te sürekli ateşkes ilan edecek ve PKK’lıların Irak’a çekilmesini başlatacaktır. Bu çekilme 15 Ağustos 2013’e kadar sürecektir.
(…)
Sayfa 7:
Öcalan’ın istedikleri:
1) Başkanlık sistemi ve federal bir sistemin unsurları olan senato ve halklar meclisi adlı iki parlamentonun kurulması
2) Anayasadan Türk milleti kavramının çıkması
3) Köylere dönüşün gerçekleşmesi
4) Hakikatler Komisyonu’nun kurulması
5) Çekilme için parlamentonun karar alması, TBMM’nin onaylaması
6) Öcalan ve PKK üst düzey kadrolarının serbest kalmasının güvence altına alınması.
(…)
Sayfa 8:
Öcalan, BDP milletvekillerine “Eğer bu taleplerim karşılanmaz ise PKK’lıların geri çekilmesini durdururum ve 50 bin PKK’lının katıldığı bir halk savaşı başlar” diyor. Durum bu. Anlaşılan Öcalan ile MİT arasında yapılan görüşmelerde üzerinde anlaşılan yol haritası bu. Şu ana kadar “Bunlar yalan” açıklaması ne hükümetten geldi ne de BDP’den.
(…)
Sayfa 8:
İstanbul AKP İl Başkanı A. Babuşçu kısa bir süre önce “AKP hepimizi Türk olmaktan kurtardı” diye gururla açıklamıştır.
(…)
Sayfa 10:
Bu kitabın amacı da Türk Milleti’ni uyandırmak isteyenler için el kitabı olmak istemesidir. Bu kitabı okumak ile kalmayın, anlatın, okuduktan sonra arkadaşınıza hediye din, yeni bir kitap alınmasını sağlayın, arkadaşınıza bölümler okuyun. Özetle daha fazla Türk’ün yaşanan süreci anlaması için elinizden geleni yapın. Çünkü kararı Türk Milleti verecek.
Prof. Dr. Ümit Özdağ
Ankara, Mart 2013
(…)
Sayfa 16:
Özetle; PKK ile askeri mücadele PKK’nın bağımsız devlet hedefine ulaşmasını engellemiştir. Lideri yakalanmıştır. 20 bin terörist öldürülmüştür. Başarısız oldu dedikleri güvenlikçi anlayış bu sonuca ulaşmıştır. Bu bir başarıdır.
(…)
Sayfa 16:
PKK terörü, 2003’ten itibaren tırmanmaya başlamış olmasına rağmen etkin askeri önlemlerin alınmasında gecikilmiştir. K. Irak’taki PKK kamplarına yönelik sınır ötesi operasyonlar için TSK’dan gelen talepleri Hükümet göz ardı etmiştir. 2003’te 31, 2004’te 75, 2005’te 105 askerimiz şehit olmuştur. Nihayet 2006’da AKP ile PKK arasında İngiltere’nin hakemliğinde Oslo’da müzakereler başlamıştır. Müzakereler devam ederken, terör de devam etmiştir. 2006’da 111, 2007’de 146, 2008’de 171 şehit verilmiştir.
(…)
Sayfa 17:
AKP iktidarının Milli ve Üniter Devlete Bakışı?
(Elcevap: Şehla?! HM)
(…)
Sayfa 19:
Davutoğlu’na sorulması gereken soru, Türk Milleti’ni ayrıştırıcı olarak gördükten sonra hangi ortak aidiyet zemininde insanlar birleştirilecektir?
(…)
Sayfa 21:
İttihat ve Terakki sanıldığı gibi sadece Türk Birlikçi değil, aynı zamanda İslam Birlikçi’dir. Yani kaderini Araplardan ayırmak gibi bir fikri olmadığından, aynı zamanda Mısır’ı yeniden fethetmek istemektedir. Enver Paşa, 1917’de İngilizler’in “Irak’ta Musul Vilayeti, Suriye’de ise Halep ve Suriye’nin kuzeyi sizde kalsın, işgal ettiğimiz Arap coğrafyası bizde kalsın. Sizin ile barış yapalım” şeklindeki teklifi reddedecek ve buraları geri almak için Yıldırım Orduları Grubu’nu kuracaktır. İttihat Terakki’nin savunduğu Türk Milliyetçiliği, savunmacı bir milliyetçilik anlayışıdır. Arap isyanlarının da İttihat Terakki’den çok önce başladığını unutmayalım. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni “Türk Milliyetçiliği” fikri üzerine kurmuştur.
(…)
Sayfa 23:
Ortadoğu’da Milli Devletler’in Tasfiyesi ve Yeni Osmanlıcılık
(…)
Sayfa 27:
AKP iktidarının ilk başbakanlık müsteşarı ve Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ömer Dinçer, 1997’de Henry Kissinger, Prof. Dr. Bernard Lewis, Siyonist teorisyen Oded Yinon, Richard Perle ve Neo-Con’ların siyasi tavırları ile benzeşen siyasi projesini şöyle izah etmiştir:
(…)
Sayfa 28:
ABD’li muhalif diye bilinen Prof. Dr. Naom Chomsky de, İstanbul’da 19 Ocak 2013’te verdiği konferansta… Yeni Osmanlıcılık…
(…)
Sayfa 30:
AKP’nin Büyükşehir sınırlarını il sınırlarına kadar genişletmeyi hedefleyen yasa düzenlemesi ile ilgili olarak ilk önemli çıkışı AKP Hükümeti’ni çok sert bir şekilde savunan ancak milli birlik konusunda ise taviz vermediğini bildiğimiz Hasan Celal Güzel, Sabah Gazetesi’ne yazdığı yazıda ortaya koymuştur. Güzel şöyle demektedir:
Yeni Kanun Tasarısı çalışmalarına göre; mevcut 14 büyükşehir belediyesinin sınırları il mülkî sınırı olacak şekilde genişletilmekte; ayrıca 13 ilde aynı şekilde büyükşehir belediyeleri kurulmakta; il genelindeki bütün belde belediyeleri ile köylerin tüzel kişilikleri kaldırılarak bunlar belediyelere 'mahalle' olarak katılmaktadır.
Bu model, Türkiye'de sadece İstanbul ve biraz da İzmit için geçerli olabilecektir. Bunun haricinde, 'Büyükşehir belediye hudutlarının il hududu olarak kabul edilmesi', her bakımdan son derece yanlış, tehlikeli ve mahzurludur. Buna geçiş olarak değerlendirilebilecek mevcut 50 km’lik uygulamalar da fiyasko ile sonuçlanmıştır.
Başbakan Erdoğan çok başarılı bir Büyükşehir Belediye Başkanı idi ve bir efsane oldu. Başbakan bu kanun tasarısını eğer görmüş ve razı olmuşsa, bunun sebebi belediye başkanı olarak bu olağandışı başarısı, tecrübeleri ve müşahedeleridir. Lâkin Başbakan Erdoğan bu konuda değerlendirmesini yaparken bütün Türkiye şartlarını göz önüne almalıdır.
Bu kanun yürürlüğe girerse şu önemli mahzurlar ortaya çıkacaktır:  Bu sistem, yerelleşme iddiasıyla genelleşme yapan bir sistemdir. Bu durumda hizmet akışı tamamen aksayacak, bütün ilçelere ve mahalle hâline getirilmiş köylere gerektiği gibi hizmet götürülemeyecektir.  Bu sistem demokrasiye de uygun değildir. Bununla katılımcı demokrasinin uygulandığı yerel birimler kaldırılacak; halk kendisini yöneten muhtar, belde belediye başkanı gibi kişilerle muhatap olamayacak, yöneticiyle yakınlığı ortadan kalkacaktır.  Bu uygulama 'subsidiarite' (ihtiyaçların en yakın yönetim birimlerince karşılanması) ilkesine de aykırıdır.  Bu uygulamayla, belediyenin hükmî şahsiyeti kadar önemli ve demokratik olan, yüzyılların birikimiyle meydana gelen'köy' hükmî şahsiyeti ortadan kalkacaktır.  Mülkî idarenin zayıflatılması 'üniter devlet' yapısını tahrip edecek ve merkezî idarenin nüfuzunu da tesirsiz hâle getirecektir.  Bu takdirde mahallî idarelerin denetimi güçleşecek ve yolsuzluklar artacaktır.
Bütün bu saydığımız mahzurlardan çok daha önemli olan husus, bu uygulama sonunda Diyarbakır merkezli, Van, Mardin, Şanlıurfa'nın da dahil olduğu yeni bir 'etnik bölge' ve terör örgütünün hâkimiyetinde bir 'ayrılıkçı yönetim' oluşturulmasıdır. Bu da 'federatif sisteme' ve 'özerk bölge'ye yol açacaktır. Başbakan Erdoğan'ın, İçişleri Bakanı Şahin'in ve Genelkurmay Başkanı Özel'in terörü sonlandırmak için var güçleriyle çalıştıkları bir dönemde, böylesine tehlikeli bir kanunun çıkarılması, sadece teröre hizmet olacaktır. Bu kanun çıkarılmadan da yerel hizmetler arttırılabilir ve yerel yönetimler dengeli bir şekilde güçlendirilebilir.
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/guzel/2012/09/27/yeni-buyuksehir-belediye-kanununa-dikkat
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/guzel/2012/05/08/yeni-buyuksehir-belediyesi-kanunu-mahzurludur
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/guzel/2011/07/21/bolunmeden-onceki-son-safha-ozerklik
(…)
Sayfa 31:
30 Eylül 2012’de yapılan AKP Kongresi’nden hemen sonra 6 Ekim 2012’de Büyükşehir Belediyeleri yasası kabul edilmiştir. Prof. Dr. Birgün Ayman Güler yasanın üç temel özelliği olduğunu söylüyor:
1) Türk yönetim yapısı il esasından bölge esasına kaydırılıyor. Artık “il yönetiminden” değil, “bölgesel yönetimden” bahsetmek sözkonusudur.
2) Temsili demokrasinin tabanını daraltıyor.
3) Tüm ili kapsayan başkanlık sistemine geçiliyor. Şimdilik valilik kurumu muhafaza edilse de ilk fırsatta tasfiye edileceği, belediye başkanlarının eyalet valisine dönüşeceği çok açık. Ayman, tasarının “idari federalizmin” temelini attığını, başkanlık sistemi için hazırlık olduğunu söylüyor.
(…)
Sayfa 32:
Bir başka ifade ile bu yasa, bu illerde Jandarma Genel Komutanlığı’nın tasfiyesidir. 23 Ocak 2013’te Ana Dilde Savunma hakkı izlemiştir.
(…)
Sayfa 33:
Arınç, Öcalan ve PKK’yı değil, Türkiye Cumhuriyeti’ni mahkum ediyor. Arınç’ın sanmayalım ki, bu düşüncesi çok yeni. 5 Haziran 2002’de Arınç, TBMM AKP Grubu’nda yaptığı konuşmada şöyle söylüyor:
“Apo için kimse 30 bin kişinin katilidir diyemez. Bunun ispatı mümkün değil. Çünkü Apo katil olarak yargılanmadı. Apo ve PKK olayı farklı şekillerde değerlendirilebilir. Güneydoğu’daki olaylardan dolayı Apo ne kadar suçluysa Teoman Koman da o kadar suçludur.”
http://www.odatv.com/n.php?n=ergenekon-hakimlerinden-size-abi-diyenler-oldugunu-biliyoruz--1004131200
(…)
Sayfa 33:
Bülent Arınç’ın hem Öcalan’ı hem de mağdur ve haklı bir mücadelenin insanları olarak gösterme çalışmaları gösteriyor. Arınç şöyle diyor:
“Size üç arkadaştan bahsedeyim; üç kişi Anadolu'dan gelmişler, birisinin adı Durmuş, birisinin adı Yakup, birisinin adı Abdullah. Tapu Kadastro Meslek Lisesi'nde arkadaşlık yapıyorlar. Lise Ankara'da, Maltepe'de, Demirtepe tarafında bir yerde. Okulun karşısında da yurt var. Anadolu'dan gelen bu öğrenciler bu yurtta bir aradalar. Üçü namaz kılıyorlar, üçü de inançlı insanlar. Çok iyi arkadaşlıkları var, Maltepe Camisi'ne gidiyorlar, ders çalışıyorlar. Hepsi Anadolu'dan gelmiş, ailesinden bu eğitimi almış veya bu gelenekleri yaşatan insanlar. Sonra yıllar geçiyor; bunlardan birisi yurt dışında tahsil yapan, Hukuk'ta okurken benim de bir yıl arkadaşlığımı yapan Durmuş Yılmaz olarak Türkiye'de Merkez Bankası Başkanı oluyor. Uşaklı Durmuş Yılmaz, o üç arkadaştan birisi. İkincisi Yakup İnce, Konya'dan yetişmiş bir mühendis, 30 yıldır Medine-i Münevvere'de mühendis olarak çalışıyor. Üçüncüsü de Abdullah, Abdullah Öcalan. Tapu Kadastro Meslek Lisesi'nin öğrenci yurdunda, birbirlerini çok seven, namazı beraber kılan, orucu beraber tutan, iftarlara, sahurlara beraber kalkan bu insanların hayatları hangi noktada kesişmiş, hangi noktada ayrılmış. Türkiye'nin son 50-100 yılını bu tablonun içinde görebilirsiniz.”
Hrant Dink'in eşi Rakel Dink'in, Dink'in cenazesindeki “Bir çocuktan, bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamamız gerekiyor” sözlerini anımsatan Arınç, şunları kaydetti:
“İşte Abdullah Öcalan da aynen öyle, belki bir karanlığın kurbanı olarak bu yollara götürülmüş, sevk edilmiş, içinde MİT'in parmağı da olabilecek şekilde, başkalarının da desteklemesi suretiyle şimdi İmralı'da, 11-12 seneden beri tecrit halinde yaşayan bir insan. Ama bir çocukluğu, bir gençliği var. Türkiye'de yaşayıp da idam sehpasına gidenlerin, Hüseyin İnanlar ile Yusuf Aslanlar ile pek çoğuyla tarihte yolu kesişmiş bir insan olarak söylüyorum, Kürtlüğü inkar ederseniz, senin dilin yoktur derseniz, var diyenlere de cezaevi yoluna gösterirseniz bu işin çözümü olmaz.
"Ben de aklıma gelse dağa çıkardım"
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22171179.asp
(…)
Sayfa 45:
Balkan Savaşı ve 1. Dünya Savaşı’nda Kürtler
(…)
Sayfa 62:
İzmir’de Alsancak – Pasaport’taki Yunan Bayrağı’nı indirip Türk Bayrağı’nı göndere çeken Kürt Reşo
(…)
Sayfa 68:
Annesi Ayşe “Yavrum sen bu kadar malı mülkü satıp nereye gidiyorsun? Sen deli misin?” der. Karayılan “Ana! Ana! Sen doğuda Ruslar’ın ve Ermeniler’in yaptıklarını görseydin, şimdi durmaz giderdin” diyerek annesinden helallık alarak ayrılır.
(…)
Sayfa 69:
“Antep savaşında 16 çete vardı. Bu 16 çetenin 14’ü Kürt çetesiydi. Fransızlara karşı savaşan ve Antep’in milli kahramanı olan Karayılan da Akmak (Atmalı) aşiretinden bir Kürt’tü. Dağa çıkmış ve Kurtuluş Savaşı’nda büyük yararlılıklar göstermiştir.”
(…)
Sayfa 81:
Psikolojik savaş, ateşkesi, mütarekesi olmayan; hukuken barış gibi gözüken devreyi de kapsayan kesintisiz bir savaş metodudur. Mücadelenin, bu bilinç ile yürütülmesi gerekir.
(…)
Sayfa 87:
AB Kriterlerinde Terörle Mücadele
(…)
Sayfa 105:
TRT Şeş’te kullanılan ve bölge halkının anlamını bilmediği kelimelerden bazı örnekler aşağıda verilmiştir: “Aram, arişe, arteş …”
(…)
Sayfa 105:
Peki neden kullanılıyor bu Türkiye Kürtçesi’nde var olmayan kelimeler? Çünkü, Türkçe / Kürtçe / Kurmanci’de ortak kullanılan kelimelerin yerine, Erbil ve Süleymaniye’de konuşulan Soranice’den kelimeler alınıp Türkiye’de konuşulan Kurmanci Kürtçesine dahil ediliyor ve medyada sürekli kullanılıyor. Böylece, Türkiye, Irak, İran ve Suriye Kürtleri arasında “dil birliği” ve bir “Standart Kürtçe”nin  oluşturulması hedefleniyor.
(…)
Sayfa 105:
Sırrı Sakık ısrarla homojen, yani farkları yok deyince Kamer Genç patladı:
- “Neresi homojen kardeşim, dilleri ayrı. Ben Tunceli  Kürtçesini konuşuyorum sen Kurmançi dilini. Ben sizin konuştuklarınızdan bir kelime anlamıyorum, siz de bizimkini,   yani Dersim lisanını anlamıyorsunuz. Farkımız yok diye milleti kandırmayın.”Kamer Genç devam etti:
- “Zazaca var, Sorani Kürtçesi var. Hiçbiri birbirini anlamıyor. Dolayısıyla Kürtler ve Kürtçe için bir ve birlik demek doğru ve bilimsel değil.”
http://www.turkishnews.com/tr/content/2009/01/06/trt-bir-millet-yaratiyor-sabahattin-onkibar-yenicag-gazetesi-5-ocak-2009/
(…)
Sayfa 120:
Yugoslavya olur muyuz?
(…)
Sayfa 127:
PKK üyesi Abdurrahman Büyükkaya, o günü şöyle anlatıyor: “Yapılan plana göre köye girecek, H. Akçay ve K. Ağırman’ın evine baskın yapıp bu iki aileyi hiç kimse kalmayacak şekilde öldürecektik. Eylem başarı ile sonuçlandı.”
Terör örgütünün bir başka üyesi Reşo Sait kod adlı İlhan Çolak’ın anlattıkları da yaşananları anlamamız bakımından son derece önemli:
“1993 Temmuz ayı ortalarında Genç ilçesi Seki köyü’ne gittik. Amacımız köyü tamamen yakmaktı. Sonra da korucunun karısını kaçırdık.”
http://tr.wikipedia.org/wiki/Bilge_K%C3%B6y%C3%BC_Katliam%C4%B1
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22991820.asp
(…)
Sayfa 130:
Oslo süreci sonrası ortaya çıkan sonuç:
1. Türkiye Cumhuriyeti ile PKK eşitlenmiştir.
2. Kürtler, Türk kimliği dışında ayrı bir ulus olarak tanımlanmıştır.
3. PKK, Türkiye’de devlet tarafından Kürtler’in tek ve meşru temsilcisi olarak kabul edilmiştir.
4. Abdullah Öcalan’ın çizdiği yol haritası, şekildeki değişikliklere rağmen özü itibariyle esas metin olarak kabul edilmiştir.
5. TBMM’de çıkarılacak anayasa ve yasalarda Abdullah Öcalan’ın fikirleri dikkate alınacağı başta olmak üzere PKK talepleri üzerinde anlaşmaya varılmıştır.
(…)
Sayfa 135:
Eski köy muhtarı Reşit Cüci’nin şu sözlerini korucular hep bir ağızdan onaylıyor:
Koruculuğun sonu geldi artık. Sağlık sorunları için ceplerinde sadece yeşil kart var. Pahalı ilaç söz konusu olduğunda hiçbir işe yaramayan bu kart zaten bütün yoksulların cebinde. Koruculuk bugün kötü, yarın daha da kötü olacak. Elbiseler yırtılmış, yamalı geziyorlar. Üstündeki silahla 30 kilometre uzaktaki görevlere gidiyor. Yol paraları cepten harcanıyor. Ayda altı kez göreve çıksa, gitti 60 lira. 60 da yese 120. Çay, ıvır zıvır hepsi 200’ü bulur. Ne maaş alıyor da, ayda 200 TL dış görev için harcasın? Devlet koruculardan vazgeçmiş çoktan. Şimdi hakkımızı arayacağız diyorlar. Hepsi hikâyedir. Bunlar hak arayamaz. PKK ile anlaşma olunca koruculuk biter ama yıllardır birikmiş kin biter mi? Devlet korucuları kendi içinde kaybetmeli. Kamu içinde ama farklı yerlerde çeşitli işler vermeli.”
http://www.radikal.com.tr/radikal.aspx?atype=radikaldetayv3&articleid=1035227&categoryid=77
(…)
Sayfa 187:
Fuat Hüseyin “Eğer Iraklı Şiiler, İran’ı ve Sünniler, Arap Dünyası seçerse, Kürtler de Türkiye ile ittifaka girmek zorunda kalacak” demiş. Fuat Hüseyin, “Kürtler bu şartlarda Türkiye’nin koruması altında rahat ederken, bunun karşılığında Türkiye’nin, Kerkük’teki dev rezervler dahil, Irak’ın kuzeyindeki bölgenin petrol ve doğalgazına doğrudan erişim imkanı elde edeceğini ve dolaylı yollarla Kerkük’e sahip olacağını” söylemiştir.
http://blog.milliyet.com.tr/sok-rapor---k-irak-turkiye-ye-katilacak-/Blog/?BlogNo=190770
(…)
Sayfa 190:
İbretlik Örnek: Mahabbad Kürt Cumhuriyeti
İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonunda SSCB, İran’ı işgal eder. Sovyetlerin desteğiyle Kürt lider Gazi Muhammed 22 Ocak 1946’da Mahabad Kürt lider Gazi Muhammed 22 Ocak 1946’da Mahabad Kürt Cumhuriyeti’ni ilan eder. Mayıs 1946’da SSCB Dışişleri Bakanı Molotov, İran’dan çekileceğini açıklar. 10 Aralık 1946’da İran yönetimi Azeri ve Kürt bölgesini işgal kararı alır. Gazi Muhammed, İran Parlamentosu’nda milletvekili olan kardeşi Sadri ve kuzeni ile birlikte 31 Mart 1947’de asılır. SSCB’ye güvenerek Mahabad Cumhuriyeti ilan edenlerin akıbetinin, ABD’nin işgalci güçleriyle işbirliği yaparak Kuzey Irak Kürt Yönetimi’ni kuranların akıbetine benzememesi için Türkiye’ye ABD tarafından büyük bir rol verilmiştir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Mahabad_Cumhuriyeti
(…)
Sayfa 196:
Dışarıda açılım, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Kuzey Irak’ı ziyaret etmesi ile başladı. Türkiye, bu ziyaret sonrasında Erbil’de başkonsolosluk açacağı açıkladı. Bu çok ciddi bir gelişmedir. Düne kadar “aşiret reisi” sıfatıyla takdim edilen Barzani, böylece resmen Türkiye tarafından Kürdistan bölgesel yönetiminin başbakanı olarak tanınmış oldu. Erbil de bundan böyle Kürdistan yönetiminin başkentidir.
(…)
Sayfa 210:
Juda, Hz İsa’yı Romalı askerlere ihbar eden 12. havaridir. Askerler, biz “Hz. İsa’nın bulunduğu mağarada hepsi birbirine benzeyen kişiler arasında İsa’yı nasıl bulacağız” dediğinde, Juda, “Ben kime sarılır öpersem o Hz İsa’dır, onun tutuklayın” der ve Romalı askerler geldiğinde de, İsa’ya sarılıp öper. Hz İsa, Juda’nın bu tavrına karşı, “Beni böyle mi ele veriyorsun Juda!” der. O günden sonra her öptüğüne felaket getiren olaya “Juda öpücüğü” denir olmuştur.
(…)
Sayfa 224:
“Öldüren Kucaklama” tabiri, öldürene kadar sevmek, sonra da “kullanıp atmak” anlamında kullanılmaktadır. Cüneyt Zapsu, ABD’lilere “Erdoğan’ı süpürmeyin kullanın” derken böyle bir ilişkiden söz ediyordu. ABD’li tarihçi Tarpley, bu bağlamda olmak üzere, AKP iktidarının Amerika ve İngiltere’ye olan ilişkilerini “öldüren kucaklama” olarak tarif ediyor. Tarpley; İngiliz ve Amerikalılar’ın Türkler’i öldürene kadar seveceklerini söylüyor. ABD’nin Türkiye’yi Suriye’ye karşı kullanacağını ve meydana gelen çatışmayı modern Türkiye’yi yok etmek için kullanacaklarını iddia ediyor.
(…)
Sayfa 225:
Sular yükseldiğinde balıklar karıncaları yer, sular çekildiğinde ise karıncalar balıkları. Bu durumda kimin kimi yiyeceğine, balıklar ve karıncalar değil, suyun kaldırma kuvveti (med – cezir / HM) karar veriyor.
(…)
Sayfa 249:
Sadi Somuncuoğlu: Haçlılar: I. Dünya Savaşı’nda “Size devlet kurduracağız” diyerek aldattıkları Ermeni teröründe olduğu gibi, bugün de aynı yalanla PKK terör örgütünü kullanmaktadır:
http://www.turansam.org/makale.php?id=4518
(…)
Sayfa 252:
BDP’nin Eşbaşkanı Gülten Kışanak’ın 10 Şubat 2013’te Hürriyet Gazetesi’ndeki beyanatı; “Dümdüz bir yolumuz var, Özerk Kürdistan!” ile asıl amacın ne olduğunu ortaya koymaktadır.
(…)
Sayfa 253:
Şimdi Ankara’nın önünde duran ve cevaplanması gereken en önemli sorulardan biri şu: “İran’daki kamplar ne olacak?”
(…)
Sayfa 253:
Armağan Kuloğlu: Bu bir savaş değil ki, barış olsun!
...
24
http://www.milliyet.com.tr/son-dakika-abd-turkiye-ye-yesil-dunya-2591955/
https://www.cnnturk.com/video/dunya/bae-katar-savas-ucaklari-yolcu-ucagimizin-onunu-kesti
http://www.sozcu.com.tr/2018/dunya/suriyeden-kustah-turkiye-cikisi-2174886/
http://gazetemanifesto.com/2018/01/15/turkiyenin-en-koklu-universite-hastaneleri-borc-bataginda-toplam-borc-600-milyon-tl/
http://www.haberturk.com/belcika-rus-bombardiman-ucaklarini-engelledi-1797771
https://www.amerikaninsesi.com/a/cavusoglundan-abdye-tarafini-sec-mesaji/4208875.html?
http://www.hurriyet.com.tr/romanya-basbakani-mihai-tudose-istifa-etti-40711072
https://www.birgun.net/haber-detay/yunanistan-da-4-2-buyuklugunde-deprem-200180.html
http://www.posta.com.tr/rusya-da-supermarkette-korkutan-yangin-videosu-1372169
http://haber.sol.org.tr/dunya/netanyahu-macrondan-nukleer-anlasmaya-mudahale-etmesini-istedi-225137
http://www.milliyet.com.tr/mozambik-te-hukumet-binasina-dunya-2591522/?
http://www.rudaw.net/turkish/kurdistan/1501201812
https://tr.sputniknews.com/analiz/201801151031819109-abdnin-kurt-karti-washington-firat-nehrinin-dogusunda-kalmak-istiyor/
http://t24.com.tr/haber/azerbaycan-lavrovun-daglik-karabag-aciklamasini-memnuniyetle-karsiliyoruz,536153
http://gazetemanifesto.com/2018/01/15/ingiltereden-turkiyeye-seyahat-uyarisi-bu-illere-gitmeyin-denildi/
http://www.hurriyet.com.tr/belcikada-patlama-cok-sayida-yarali-var-40711148
http://www.hurriyet.com.tr/genelkurmay-baskanindan-kritik-gorusme-40711242
https://tr.sputniknews.com/turkiye/201801151031819237-erdogan-ile-katar-emiri-el-saninin-gorusmesi-sona-erdi/
http://www.medyaradar.com/dunya-gazetesinde-yeniden-yapilanma-kimler-hangi-goreve-getirildi-medyaradar-ozel-haberi-933909
http://www.patronlardunyasi.com/haber/Arnavutluk-ta-dev-Turk-bayragi-gerilimi/200588
http://www.patronlardunyasi.com/haber/Kanal-Istanbul-en-cok-nereyi-degerlendirdi/200606
http://www.sozcu.com.tr/2018/dunya/o-rapor-aciklandi-turkiye-ilk-kez-ozgur-degil-2175475/
http://www.hurriyet.com.tr/son-dakika-haberleri-bmden-dikkat-ceken-ypg-aciklamasi-40712183
http://www.hurriyet.com.tr/agzini-tutamayan-trumpa-sert-cevap-kuduz-kopek-40711899
http://www.hurriyet.com.tr/son-dakika-abd-liderligindeki-koalisyondan-flas-afrin-yorumu-40711678
http://www.haberturk.com/apple-in-basi-iphone-yavaslatma-problemiyle-dertte-1796016-ekonomi
http://www.hurriyet.com.tr/sapik-komsunun-tacizi-cinayetle-bitti-40711279

17 Ocak 2018
@HayrullahMahmud

15 Ocak 2018 Pazartesi

BOP'un final'inde "Fedai"ler harp'i?!

BOP'un final'inde "Fedai"ler harp'i?!

"Büyüklük odur ki, hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için gerçek ülkü neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır. Herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. İşte sen bunda karşı koyuşları yok eden olacaksın. Önüne sayılamayacak güçlükler yığacaklardır. Kendini büyük değil küçük, zayıf, araçsız, 'Hiç' sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu güçlükleri aşacaksın. Ondan sonra sana büyüksün derlerse, bunu diyenlere de güleceksin.”
Mustafa Kemal (Atatürk)
...
DURUM
Beyan şu:
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ABD’nin Suriye sınır güvenliğine ilişkin yaptığı açıklama üzerine, "Amerika Birleşik Devletleri, ’DEAŞ ile mücadele’ gerekçesiyle PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD-YPG’ye verdiği desteği sona erdireceği yerde bu terör örgütünü meşrulaştırmaya ve bölgede kalıcı hale getirmeye yönelik endişe verici adımlar atmaktadır. Türkiye, ulusal çıkarları doğrultusunda güvenliğini sağlamak için gerekli tedbirleri almaya devam edecektir. Bu çerçevede meşru hedef olan terör örgütlerine karşı yeri, zamanı ve şekli Türkiye tarafından belirlenmek üzere her tür müdahale hakkı mahfuzdur" dedi.
http://www.hurriyet.com.tr/son-dakika-abdnin-ypg-aciklamasina-turkiyeden-ilk-yanit-40709818
http://www.hurriyet.com.tr/abdnin-ypg-kararina-uzmanlar-ne-diyor-40709801
http://www.hurriyet.com.tr/son-dakika-abdden-sok-ypg-ordusu-aciklamasi-40709769
(...)
Kontr'beyan şu:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Sincan'da yapımı tamamlanan Kazan Soda Elektrik Fabrikası açılışında konuştu. Erdoğan, Türkiye sınırında 30 bin kişilik YPG ordusu kuracağını açıklayan ABD'ye çok sert sözlerle tepki gösterdi... Erdoğan, "Bu millet küllerinden doğmuş bir millet. Affedersin kıçı kirli bazıları, Suriye’de kalkıp bize tehdit sallıyor. Kusura bakmasınlar, PYD’ymiş, YPG’miş, DEAŞ’mış. Topunuz gelin, ne olursanız olun tepenize ineceğiz. Şu an obüslerle vuruyoruz, vurmaya da devam edeceğiz" dedi. "Amerika, ülkemiz sınırları boyunca bir terör ordusu kurduğunu ikrar etmiştir. Bize düşen de bu terör ordusunu daha doğmadan boğmaktır" diyen Erdoğan şöyle devam etti: TSK, Afrin ve Münbiç meselesini halledecektir. Hazırlıklarımız tamamlanmıştır. Harekât her an başlayabilir.
http://www.hurriyet.com.tr/son-dakika-erdogan-hic-bu-kadar-sert-konusmamisti-40710552
(...)
Yorum şu:
Soru 1:
Yunanlılar'ın el koyduğu adalar için "kuzu" olanlar, Suriye'de neden "şahin", kime şahin?!
Soru 2:
Geçtik.
Nüans?!
Ankara'ya sordukları soru ortada:
İran'la savaş sözünü tutacak mısınız ve/veya siyasal kürtlerle savaşmaya hazır mısınız?!
Yani?!
İki uç'u BOP'lu 'Dilemma'.
Demem o ki:
İki kilometre analiz döşenip aynı şeyleri tekrar etmek de mümkün.
Birkaç cümle ile durum'u özetlemek, malum'u ilan etmek de.
Demem şu ki:
1 Mart Tezkeresi öncesinde sıfır'lanmış siyasal kürt hareketi, bugün silahlı ve de İran'la saf'laşan adres'leri tehdit ediyor.
Hasılı:
İsrail / İran makas'ı.
İran kenarda, İsrail diğer kenarda.
Proxy ve/veya fedailer savaş'ı.
Silahlı kürt güç'ü ABD, İsrail saf'ında fedai.
Erdoğan, görünen gerçeklik üzerinden bakıldığında, İran adına saha'da "fedai" havasında konuşuyor ve de Kudüs yoklaması üzerinden ABD'ye, İsrail'e meydan okuyor.
Mevcut tablo budur.
Ankara'ya, Kuzey Kore lideri'nin ağzı ya da Acem ağzı ile siyaset yapmak yakışmıyor.
Makul nedir, ne değildir?!
Biz neden boyumuzdan büyük BOP'tayız, irdelemek elzem.
Nokta.
...
24
http://www.hurriyet.com.tr/abdden-sinirda-pydye-ordu-40709959
http://www.hurriyet.com.tr/katarli-seyh-rizam-olmadan-birlesik-arap-emirliklerinde-tutuluyorum-40710039
http://www.hurriyet.com.tr/suudi-prens-ile-muzakereler-suruyor-40709969
http://www.hurriyet.com.tr/bm-genel-sekreteri-guterresden-barisin-cagrisi-40710014
http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-42685337
https://tr.sputniknews.com/dunya/201801151031804398-stoltenberg-nato-nukleer-silahlari-terk-etmesi-dunyayi-daha-guvenli-hale-getirmez/
https://tr.sputniknews.com/abd/201801141031803277-abd-ulusal-muhafizlarinin-savas-ucaklari-estonyada/
https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201801141031802124-birlesik-arap-emirlikleri-abdden-ortak-askeri-tatbikat/
http://haber.sol.org.tr/toplum/pistten-cikan-ucagin-pilotu-ilk-kez-konustu-225025
http://www.haberturk.com/almanyada-afrika-domuz-vebasi-salgini-endisesi-1796418
http://www.haberturk.com/pakistan-dan-hindistan-a-nukleer-tehdit-1796199
https://odatv.com/erdoganin-basdanismani-feto-sirketinin-ortagi-mi-1501181200.html
...
ARŞİV'DEN KİTAP ÖZETİ
Kitabın adı: AMERİKAN CİNNETİ
11 Eylül Amerika'yı Nasıl Değiştirdi?

http://alisveris.yapikredi.com.tr/tanim.asp?sid=KOPZVFEGVC1CT7RYVFTO
Yazarı: Zeynep Atikkan
Yapı Kredi Yayınları
1. Baskı: İstanbul, Eylül 2006
5 TL
496 sayfa
(...)
Sayfa 31:
Yeni Dünya Düzeni
"İnsanlık tarihi savaştır."
Winston Churchill
"Savaş aldatmacadır."
Sun Tzu
(...)
Sayfa 50:
1997'de görüştüğüm Avrupa'nın en önemli düşünürlerinden Edgar Morin, "Bosna'yı kabullenmek mümkün değil. İsyan ediyorum. Utanıyorum" demişti bana. Morin'e göre Avrupa'nın büyük düşünmesi gerektiğini Bosna gerçeği göstermişti. Aynı söyleşide Morin, Türkiye Cumhuriyeti'nin laik karakteri nedeniyle AB'ye girmesinin önemini vurgulamıştı.
(...)
Sayfa 63:
Toplumsal tarih alanındaki çalışmalarıyla tanınan Fransız araştırmacı Emmanuel Todd, Amerikan ordusunun 90'lardan itibaren artan küçük ölçekli saldırılarını "teatral mikro militarizm" diye tanımlamakta. Todd'a göre Clinton döneminde başlayan bu gösteriler George W. Bush zamanında Afganistan ve Irak'ta devam etti:
"ABD dünyadaki büyük güçleri kontrol edemiyor. Endüstride Japonya ve Avrupa'ya yaslanıyor. Sovyet İmparatorluğu çöktükten sonra 'şer ekseni' gibi çarpıcı isimler altında bir sürü çelimsiz ülkeye imparatorluk taslamaya çalışıyor. Savunmasız ülkelere karşı ambargo koyuyor. Esamisi okunmayan orduları bombalıyor."
(...)
Sayfa 72:
Aslında 11 Eylül'den önce Amerika'da yayınlanan raporlar, Pentagon'un 2. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş ihtilaflarına endeksli olduğu, Soğuk Savaş zihniyeti'nin 21. yüzyılın sorunlarını kavramaya yetmediği uyarısını yapıyordu.
(...)
Sayfa 74:
George W. Bush 2 Kasım 2004 seçimlerinde toplumun tehdit algılamasını kullanarak yeniden iktidara geldi.
(...)
Sayfa 81:
Özel sektör savaşçılarının profili nedir? Japon Siyasi Araştırma Enstitüsü Başkanı Chalmers Johnson'a bakılırsa bu sektörde genellikle emekli subaylar istihdam edilmekte:
"Emekli subaylar, savaş meraklıları, savaş hastaları. Soğuk Savaş sona erdikten sonra ordudaki işini kaybeden ama bu bünyeden ayrılmak istemeyenler. Bu şirketlerin kurucuları yeni emekliye ayrılmış üst rütbeli subaylar ve Yeşil Bereli komandolar. Örneğin, yabancı ülkelerde askeri birlikleri eğiten Military Professional Resources İnc. adlı şirketin kurucuları arasında Körfez Savaşı sırasında Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı olarak görev yapmış, emekli general Carl E. Vuono, Avrupa'daki Amerikan Birlikleri eski Komutanı Emekli Ron Griffith ve daha pek çok emekli general vardı."
(...)
Sayfa 81:
Chalmers Johnson'ın profilini çizdiği özel askeri firma personelini dünya Ebu Gureyp hapishanesindeki işkenceler sırasında tanıdı. İşkencecilerin bir kısmı bu özel sektör askerleriydi. Felluce'ye saldıran Amerikan birlikleri içinde en gözü kara olanlar gene bu özel savaşçılardı.
(...)
Sayfa 95:
"Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, özgürlüğü korumak, özgürlüğü yaymayı gerektiriyor."
George W. Bush
"Tanrı bana El Kaide'yi vur dedi, vurdum. Sonra Saddam'ı vurmamı istedi, onu da yaptım. Şimdi de Ortadoğu sorununu çözmeye kararlıyım."
George W. Bush
24 Haziran 2003, Haaretz gazetesi, İsrail
Yıl 2000. ABD'de 21. yüzyılın ilk Başkanlık seçim kampanyası.
(...)
Sayfa 100:
Tıpkı 1941'de olduğu gibi; Pearl Harbor'dan önce Amerikan halkı 2. Dünya Savaşı'na girmek istemiyordu. Pearl Harbor saldırısından sonra toplum Amerika'nın savaşa girmesine hazırdı.
(...)
Sayfa 103:
11 Eylül'ü izleyen günlerde Amerika'da toplumsal tepki "Bir şey yapılmalı. ABD kararlı davranmalı" şeklindeydi.
(...)
Sayfa 107:
21. yüzyılda Amerika'nın askeri stratejisiyle ilgili bir panelde, "Avrupa, Rusya'dan huzursuz olmaya başlarsa ABD ne yapar?" şeklindeki bir soruyu bir stratejist şöyle yanıtlıyordu: "Avrupa mı? Kendi başlarının çaresine baksınlar. Bizden bu kadar!"
(...)
Sayfa 109:
Roosevelt - Churchill Kurdu, Bush - Blair Yıkıyor!
(...)
Sayfa 127:
Gazeteci Ross Douhat'nın işaret ettiği gibi:
"Katrina, bir anti - 11 Eylül. 11 Eylül'de sekreterler, finansçılar ölüm karşısında eşitti. Katrina sınıf ve ırk farkını su yüzüne çıkardı."
(...)
Sayfa 129:
2005 yılında yeni realizm gaza basıyordu. Realist ekolün verdiği mesajların anafikri şöyleydi: ABD Körfez'den çekilirse Suudi Arabistan'ın El Kaide ile mücadele etmesi kolaylaşır." "İlle de benim dediğim olacak" diye ortaya çıkmak dünyada ve özellikle de İslam dünyasında öfke yaratıyor.
(...)
Sayfa 179:
Theodore Roosevelt, Deniz Harp Akademisi'nde yaptığı bir konuşmada "Tarihte hükmetmiş ırklar hep savaşçı ırklardır. Barışın zaferi, hiçbir zaman savaşın zaferi kadar görkemli olmamıştır" demişti. Bu sözlerin yeni muhafazakar (neo - con) ideolojiye ilham kaynağı olduğu tartışılmaz.
(...)
Sayfa 219:
Cheney dün de "görevimiz tehlike" diyen bir insandı. Gazeteci James Mann'in, George W. Bush hükümetinin anatomisini anlatan The Rice of the Vulcans: The History of Bush's War Cabinet (Şahinlerin Yükselişi: Bush'un Savaş Kabinesi'nin Gerçek Hikayesi) adlı kitabında belirttiği gibi, Sovyetler çöktükten sonra Dick Cheney, şimdiki tehlike Sovyetler Birliği'nin gücünden değil, zaafından kaynaklanıyor" dememiş miydi? Cheney, 11 Eylül'ü, Amerika'ya nükleer bomba atılmış gibi algıladı. Ya da öyle izlenim verdi. Günlerce kayboldu. Ortaya çıktığında ise görüntüsü hiç de anlatılanlara benzemiyordu. Yanlış yaptırmaz denen bilge adam metamorfoza uğramış, ideologlaşmıştı. Sanki Cheney artık bir neocon'du!
(...)
Sayfa 224:
Neocon grubun içinde Benjamin Netanyahu'ya akıl vermek için rapor hazırlayanlar bile bulunuyor. Richard Perle, Douglas Feith ve David Wurmser'in 8 Temmuz 1996 yılında İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'ya gönderdikleri "Beyaz Sayfa: Ülkeyi Sağlama Almak İçin Yeni Bir Stateji" adlı raporda; Yaser Arafat ile bütün iplerin kopartılması, Oslo Antlaşması'nın rafa kaldırılması, bölgenin Saddam Hüseyin'den kurtarılması, Suudi Arabistan, Suriye ve Lübnan hükümetlerinin destabilize edilmesi, Türkiye ve Ürdün ile yakın işbirliği kurulması isteniyordu. Raporda ayrıca, "İsrail, sosyalist ekonomik politikalardan ve İsrail - Filistin barış süreci yükünden kendisini kurtarmalı. Filistinlilerle ve onların Arap destekçileriyle savaşmalı. Ve Ortadoğu'daki güç dengelerini değiştirerek İsrail'in güvenliği sağlanmalı" deniliyordu.
(...)
Sayfa 235:
"Amerika'nın toprak ihtirası yok. Biz imparatorluk sevdasında değiliz. ABD, ulusu ve insanlık için kendisini özgürlüğe adamıştır."
George W. Bush, Kasım 2002
(...)
Sayfa 258:
Batı'da Aile Kavgası: Nikah Kaldı, Evlilik Bitti
"Berlin Duvarı ile beraber birleşik ve ahenkli Batı da yıkıldı."
Robert Kagan
(...)
Sayfa 272:
Ortadoğu'ya AB Modeli
Yıl 2005. Bush yönetiminin geri kaymaya başladığı yıl. 2005 yıında Avrupa Birliği de kendi varoluş sorunlarıyla yüzleşiyor. Fransa ve Hollanda'da Avrupa Anayasası'nın reddedilmesi, Türkiye'nin tam üyeliği konusunda pek çok Avrupa liderliğinin verdiği "yaşlı refleksler", varoş isyanları, globalleşmeyi göğüslemekteki titreklikler. Yoksa beklenmedik sorunlar karşısında AB havlu mu atıyor?
(...)
Sayfa 272:
Oysa Irak Savaşı sırasında Washington AB'yi "eski" ve "yeni" Avrupa diye ikiye ayırmamış mıydı?
(...)
Sayfa 276:
Stratejist François Heisbourg'a göre "ABD'nin önceliği İran'da rejimin değişmesi. Oysa hiçbir koşulda İran'ın nükleer silah sahibi olması istenmiyor."
(...)
Sayfa 281:
"Siz de Ulu Tanrı'ya inanıyorsunuz ve ben de Ulu Tanrı'ya inanıyorum. Bu bakımdan muhteşem ortalar olacağız."
ABD Başkanı George W. Bush'tan
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a
(...)
Sayfa 285:
Başkan Bush'un yakın çevresindekilerin inanç dünyasına gelince özel hayatını ön plana çıkartmamaya özen gösteren Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Metodist Kilisesi'ne mensup. Dışişleri Bakanı Condeleezza Rice'ın babası rahip. Gazeteci Denise Hawkins'e göre Başkan Bush'un ilk dönemindeki Ulusal Güvenlik danışmanı Condeleezza Rice'ın adı İtalyanca müzik terimi "con dolcezza"dan esinlenmiş. "Con dolcezza" müziği tatlı, yumuşak, latif bir üslupla çalmak demek. Rice piyanoyu "con dolcezza" çalıyor olabilir. Ama 21. yüzyılda ulusal güvenlik ve dış politikasını şekillendirirken pek "con dolcezza" değil! Stanford Üniversitesi'nin rektör yardımcılığını yapan Rice'ı tanıyan akademisyenlerden Rice portresi çizmelerini istediğimde "Hayata siyah - beyaz diye bakar, onun için gri alan yoktur. Hele birisine taktı mı, o kişinin işi bitmiştir" demişlerdi.
(...)
Sayfa 303:
Britanya İmparatorluğu ve Evanjelikler
(...)
Sayfa 306:
Denilebilir ki Amerikan Kiliseleri arasında Irak Savaşı'na karşı görünürde büyük bir uzlaşı mevcuttu. Bir tek istisna ile Jimmy Carter'ın da belirttiği gibi Güneyli Baptistler Irak Savaşı'nı desteklediler.
(...)
Sayfa 312:
Kıyamet Edebiyatı
Soğuk Savaş sonrasını tanımlayan yeni gerçekler bunlar:
"Bu iyidir ya da bu kötüdür diye spekülasyona girmek gereksiz, çünkü bu gerçekleşiyor ve hikmeti ya da cazibesi hakkında ne hüküm verirsek verelim bu gelişme devam edecek."
(...)
Sayfa 316:
2004 seçimlerinden sonra Demokratlar arasında başlayan tartışmalara sol kesime yakın din adamı Jim Wallis şu sözlerle katılmıştı:
"Köktendinciliğin panzehirinin laiklik olduğu düşünülür. Bu çok büyük bir yanılgı. Kötü dine yanıt laiklik değil, daha iyi dindir."
Demokratlar hala daha iyi dinin arayışındalar.
(...)
Sayfa 321:
11 Eylül Toplumu Yaratılırken
"Özgür toplumlarda sansürün dehası, resmi yasak olmaksızın hoşa gitmeyen düşünceleri susturabilmesi ve rahatsız edici gerçekleri karanlıkta tutabilmesidir."
George Orwell
"Irak'ın işgali bir eşkıyalıktır. Uluslararası hukuk düzeni kavramını hiçe sayan hoyrat bir devlet terörüdür. İşgal, arka arkaya yalanlardan, medyayı ve dolayısıyla halkı düzeysizce aldatmacalardan esinlenen keyfi bir askeri harekattır."
Harold Pinter
2005 Nobel Edebiyat Ödülü Konuşması
(...)
Sayfa 323:
Çünkü ortaya yeni bir toplum, 11 Eylül toplumu çıktı. Amerikalıların yüzde 62'si haftada en az bir kez 11 Eylül'ü ve olası saldırıyı düşünmeye başladı. Ve halkın yüzde 90'ı, Amerika'nın bundan sonra terörizm tehdidiyle yaşayacağına inandırıldı.
(...)
Sayfa 337:
Terörizm korkusuyla, gelecek endişesiyle, kıyamet dehşetiyle vs... Clinton dönemi annelerinin 11 Eylül'den sonra uğradığı metamorfozun farklı versiyonlarına toplumun her kesiminde rastlamak mümkün. Amerikalı stratejistler Irak Savaşı'nda düşmanı şoke edip dehşete düşürme taktiğini kullandılar (shock and awe). Bunun Amerikan halkına yönelik versiyonu ise sanki "korkut ve yönet"ti. Oysa Amerikalılar Franklin Roosevelt'in "korkudan başka korkacak bir şeyimiz yoktur" sözüyle pek iftihar eder.
(...)
Sayfa 339:
Yoksa dehşet ortamı, gazeteci Thomas Friedman'ın tabiriyle 11 Eylül bağımlılığı mı yarattı?
(...)
Sayfa 344:
Muhafazakar söyleme göre "30 yıllık nihilizm bitti". Amerikalıar derin rehavetten çıktı. Milliyetçiliği, dindarlığı, bayrağı... Kısaca kendilerini buldular.
(...)
Sayfa 359:
Başkan Bush ve çevresinin eleştirilemeyen 11 Eylül yorumuyla Amerika yanlış bir savaşa sürüklendi. Oysa 11 Eylül sonrası, Amerikalıların övündüğü tartışma ortamına en fazla ihtiyaç duyulan dönemdi. İtfaiyeciler gibi aydınlara da her zaman ihtiyaç duyulmayabilir ama onlar kritik anların vazgeçilmezleridir.
(...)
Sayfa 368:
"Restoranımız patetes kızartmasının adını değiştirmedi. Adı French fries olmaya devam ediyor."
(...)
Sayfa 373:
Medya, Bush'u Yeniden Yaratıyor
(...)
Sayfa 384:
11 Eylül Gazeteciliği: Yeni Normallere Doğru
Günümüzde Amerikan medyası hem siyasetin hem de hükümetin parçası.
(...)
Sayfa 385:
"İnsan, seks ve yatak odası dedikoduları yazmak zorunda kalınca kendisiyle iftihar edemiyor. Eve gidip çocuğumla paylaşabileceğim konular değil bunlar. Şimdi oğlum bana Afganistan hakkında sorular yöneltiliyor. Yaptığım işle onur duyuyorum!"
(...)
Sayfa 393:
Amerikan Medyası Irak Savaşı'nda
"Savaş önce gerçeği kurban eder."
Senatör Hiram Johnson, 1917
(...)
Sayfa 393:
Medyanın hali 2000 yılı Başkanlık seçimlerinde Demokratların adayı Al Gore'un gözünden kaçmamış olmalı ki, "Medya bugünlerde çok garipleşti. Önemli medya kuruluşları Cumhuriyetçi Parti'nin sanki bir parçası ve malı oldu" diyordu.
(...)
Sayfa 395:
Gerçeği Biz Yaratırız
(...)
Sayfa 396:
20. yüzyıl tarihi, önleyici savaşların neden olduğu felaketlerle dolu. 1914'te Rus ordusunun modernleşmesi üzerine Kaiser II. Guillaume'un Almanya'yı önleyici savaşa sürüklemesi, Hitler'in de Kızıl Ordu'nun güçlenmesi üzerine Sovyetler Birliği'ne karşı önleyici savaş ilan etmesi gibi.
(...)
Sayfa 399:
Bush yönetimi "Gerçeği biz yaratırız" demişti ama üçüncü yılında Irak Savaşı'nın gerçeği artık ortaya çıkıyordu.
(...)
Sayfa 401:
Powell'ın dışarıda satamadığı Irak Savaşı çok geçmeden yeniden iç piyasaya sürüldü. Irak Savaşı'nın medya pazarlamacıları gene işbaşındaydı. Powell'ın konuşmasının ertesi günü muhafazakar The Wall Street Journal, "Savaş her şeyden önce Amerika'nın nefsi müdafaasıdır" diyerek savaşın haklılığını kanıtlamaya çalışıyordu.
USA Today gazetesi, Dışişleri Bakanı Powell'ın performansına alkış tuttu.
Bush yönetimine genelde muhalefet eden The New York Times ise Irak'a müdaheleden yanaydı.
(...)
Sayfa 401:
Amerikan medyası, kitle imha silahları konusunda gazetecilik ilkelerine yönelik ihanetleriyle yüzleşmiş değil.
(...)
Sayfa 401:
Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz ise Vanity Fair dergisiyle yaptığı söyleşide, "Irak'ta silah aramanın sadece bürokratik bir bahane" olduğunu belirtmekten çekinmedi.
(...)
Sayfa 403:
Irak Savaşı ve Büyük İletişim Senaryosu
Irak Savaşı'nın iletişim senaryosunun önemli bir başlığı "embedded (iliştirilmiş) gazetecilikti. Üç bin gazeteci, savaşı takip etmek üzere Amerikan yönetimine başvurdu. Bunların yaklaşık 500'ü "iliştirilmiş" olarak Amerikan askeri birliklerinin koruması altında habercilik yaptı.
(...)
Sayfa 405:
Saldırgan Barınağı: YALAN
"Siyaset dili, yalanları gerçek gibi göstermek üzere dizayn edilir."
George Orwell
(...)
Sayfa 406:
Emmanuel Todd, "İyi yönetilen dinamik bir toplumun küçük 'yalanları' kaldırabileceği, düşüş sürecine girmiş toplumların ise büyük yalanların peşine takılabileceği" düşüncesindeydi.
(...)
Sayfa 408:
Rice'a göre "ABD'nin misyonu terörizme karşı savaş değil, demokrasi mücadelesi!"
(...)
Sayfa 410:
Ve 2006 ylında yayınlanan revize edilmiş Bush Doktrini'nde yeni tehdit şöyle tanımlandı: "20. yüzyılda faşizm ve komünizm tehdidine karşı özgürlüğün kazandığı zafere tanık olduk. Bu sefer de laik felsefe üzerine oturmayan ve onurlu bir dini saptıran yeni bir totaliter ideoloji dünyayı tehdit ediyor." Artık tehdidin adı konmuştu. Huntingtonizm süratle zihinlere yerleşiyordu.
(...)
Sayfa 420:
Miller, "Libby'nin" adını verince hapisten çıktı. Ve ifadesinde, Libby'nin kendisine sadece Wilson'ın eşinin bir CIA ajanı olduğunu söylediğini, adını vermediğini belirtti.
Bütün bunlar Irak Savaşı'nın bir tür Susurluk cephesini yansıtmakta. Bu, aynı zamanda Amerikan medyasının da Susurluk'u idi. Gazetecilik her şeyden önce ilişkilerde mesafe mesleğidir. Bir gazeteci kendisini bir köstebek senaryosu içinde bulursa bunun adı gazetecilikten başka her şeydir!
(...)
Sayfa 421:
Christiane Amanpour: "Susturulduk. Hayır. Kendimizi Susturduk."
(...)
Sayfa 423:
Cumhuriyetçilere yakın Fox News kanalının Amanpour'un bu sözlerine tepkisi gecikmedi: "Bush tetikçisi olarak görülmek El Kaide'nin sözcüsü olmaktan yeğdir."
(...)
Sayfa 435:
... bu oportünizm hikayesini New York Times yazarı Maureen Dowd şöyle anlatıyordu:
"Eğer Bush dünyasının mensubu iseniz her şey mubah. Eğer onları eleştiriyorsanız işiniz bitmiş demektir. Bush'un çevresi gazetecilere karşı 'cihat' açtı. Bazı gazetecileri satın alıp yönetimin propogandasını yaptırıyorlar. Gazetecilik yapmak isteyenleri hapse attırıyorlar ve yerine 'sahtelerini' alıyorlar."
(...)
Sayfa 436:
Foxifikasyon; yeni gazetecilik kültürünün adı esasında! Halkı eğlendiren, oyalayan ve ideolojik mesaj bombardımanıyla radikal gündemin haberciliğini yapan bir tarz. Kullandığı dil, gerektiği zaman yabancı düşmanlığını körüklüyor, saldırgan ve küstah olabiliyor. Görüşlerini paylaşmadığı meslektaşlarına küfür ederek saldırıyor.
(...)
Sayfa 438:
Fox televizyonunun sahibi, 70'lerindeki global medya imparatoru Rupert Murdoch, 11 Eylül'den sonra yaptığı açıklamada "Vatanperverlik görevim neyi gerektiriyorsa onu yapacağım" dememiş miydi? Fox News, 11 Eylül ortamını eline avucuna alıyordu, yoğuruyordu.
(...)
Sayfa 445:
Süper Güç Makas Değiştirince
(...)
Sayfa 449:
Bu mesajlar 11 Eylül patalojisiyle birleşince, ABD'de dükkanlarda, "Bu işyerinde  İngilizce sipariş alınır" yazıları görüşmeye başlandı. 1950'ler Türkiyesi'nin "Vatandaş Türkçe Konuş" kampanyalarını andıran gelişmelerdi bunlar.
(...)
Sayfa 451:
Yani beyaz adamın 21. yüzyıldaki uygarlık projesi. "Ortadoğu'ya demokrasi pazarlaması", demokrasi kavramını hızla "outlet" malı haline getirmekte! Bugün Ortadoğu'ya demokrasi götürme dendi mi akla Guantanamo, Ebu Gureyp geliyor.
(...)
Sayfa 455:
Bu kitapta amacım, durumdan vazife çıkarmak değil gazetecilik görevini yerine getirmek, yani cinneti sergilemekti. Cinnet ile cinayet birbirine o kadar yakın olabiliyor ki!
(...)
Sayfa 467:
CABAL: Yeni muhafazakarlar için İngilizce "cabal" sözcüğü kullanılıyor. Cabal, 1667 ve 1673 yılları arasında İngiltere Kralı II Charles'in yanında ülkeyi yöneten beş kişilik gruba verilen ad. Siyasi bir amaç için bir araya gelmiş komplocu, gizli gruplar anlamına gelen bir kavram.
(...)
Sayfa 476:
HOLLANDA: ABD ve AB küresel ekonomisinin iki büyük itici gücü. Birlikte dünyadaki ticaret ve sermaye hareketlerinin yarısını oluşturuyorlar. ABD ile Avrupa'nun karşılıklı iş hacmi 2,5 trilyon dolar. Bu ekonomik yapı 12 milyon insana iş sağlıyor. Son sekiz yılda ABD'nin Hollanda'da yaptığı yatırım, Meksika'ya yönelik yatırımın iki misliydi. Çin'e yönelik yatırımından on misli fazlaydı. Bu zaman diliminde, Avrupalılar sadece Teksas'a, Amerika'nın bütün Japonya'ya yaptığından daha çok yatırım yaptılar. ABD Ticaret Bakanlığı verilerine göre bugün Amerika'nın Doğu Avrupa'daki yatırımları Çin'den yüzde 60 daha fazla. 16.6 milyar dolara karşılık 10.3 milyar dolar Avrupa, Amerika'ya giren yatırımların yüzde 75'ini sağlıyor. Bu aynı zamanda büyük bir istihdam kapısı. Sadece, Siemens 70 bin Amerikalı'yı istihdam ediyor.
Kaynak: William Drozdiak, "The North Atlantic Drift", Foreing Affairs, Ocak - Şubat 2005
(...)
Sayfa 485:
Reilly Center for Media ve Public, Affairs'in, Mart 2002'de yaptığı bir kamuoyu yoklamasına göre 11 Eylül saldırılarından altı ay sonra Amerikalılar hangi kurumlara güven duyuyorlar? Birinci sırada Başkan ve Yürütme, ikinci sırada Kongre yani Yasama, üçüncü sırada ise Yargı var. Diğerlerine gelince şu sırayı izliyorlar: Asker, din, eğitim, sendikalar, basın ve televizyon.
(...)
Sayfa 486:
John McCain, Cumhuriyetçi Arizona Senatörü ve Vietnam Savaşı'nda uzun yıllar savaş esiri olarak işkence gören eski bir pilot. 2000 yılında Bush'a karşı Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adaylarındandı ve 2008 seçimleri için adaylığı sözkonusu. Bill Bennet, Reagan döneminin eğitim bakanlığını yapmış Cumhuriyetçi Parti'nin önemli muhafazakar ideologlarından biri.
...

15 Ocak 2018
@HayrullahMahmud